14.10.2014

Uyarıyorum, savaş genişleyecek, büyüyecek İşimiz zor, 1.280 km. uzunluğundaki sınırımızda zaten süren ve genişleyen bir savaşı, ulusal sınırlarımızın önünde durdurmak zorundayız.

IŞİD
Arı kovanı : 

Che Guevara ARI KOVANI stratejisi ile devlet kurmanın yöntemlerini anlatıyor.
Küba Devriminin mimarı diyor ki; "Bir gerilla birliği silah ve savaşçı bakımından azımsanmayacak bir güce ulaştığında, yeni kollar oluşturulmalıdır. Bu, ARI KOVANINDA yeni kraliçe arının, arıların bir kısmıyla başka bir bölgeye gitmesiyle aynı şeydir.

Yeni kollar diğer düşman bölgelerine nüfuz ederken, ANA KOVAN, en değerli gerilla şefi ile daha az tehlikeli bölgede kalır.
Bir an gelir ki, çeşitli kolların işgal ettiği alan bunlara dar gelmeye başlar. Düşman tarafından sağlam şekilde elde tutulan bölgelere doğru ilerlerken büyük güçlerle karşı karşıya gelebilirler. Bu durumda kollar birleşir, sıkı bir cephe oluştururlar, düzenli ordu gibi savaşırlar."
ARI KOVANI 
stratejisi ile savaşmak bilgi ve birikim ister. Öyle her önüne gelenin yapıp başarabileceği bir konu değildir.
Bu konuda EĞİTİM şarttır.
Amerika'da Ulusal Güvenlik Ajansı NSA'nın sırlarını ifşa eden CIA ajanı Edward Snowden malum Rusya'ya kaçtı.
Öyle sırları ortaya döktü ki, dünya şaşkına döndü önce. Ancak sonrasında söyledikleri unutuldu gitti. Aslında İsrail'e çalışan dünya medya BARONLARI tarafından unutturuldu.
Çünkü CIA ajanı Edward Snowden, IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi'nin MOSSAD tarafından eğitildiğini anlatıyordu.
Global Reserach'ta yayınlanan haberde Edward Snowden'in bu konudaki açıklamaları yer alıyordu.
CIA ve NSA çalışanı Edward Snowden, "İngiliz ve Amerikan istihbarat servisleri ve MOSSAD, IŞİD'i kurmak için birlikte çalıştı" diyordu.. Snowden üç ülkenin istihbarat servislerinin "Hornet's nest" adı verilen bir strateji kullandığını söylüyordu. Açılımı "ARI KOVANI" anlamına geliyordu. CIA-MI6 ve MOSSAD dünyanın her yerinden radikalleri tek bir kovana yani Irak-Suriye'ye IŞİD terör örgütü adı altında topluyordu. Peki ama neden?
Yahudi Baronlar Baronu Rotschild hanedanı Hitler'e maddi destekte bulunmuştu.
Ve o Hitler Yahudiler'i fırınlarda vahşice yakarak BÜYÜK BİR KORKU salmıştı.
Ama bu korku sayesinde Avrupa'dan kaçan Yahudiler sayesinde İsrail kurulmuştu.
Edward Snowden'e göre şimdi yeni bir KORKU pompalanıyordu. Kafa kesen IŞİD terörü KORKUSU'ydu tüm dünyaya zıplatan. Bir taşla onlarca kuş vuruluyordu.
Birinci amaç İsrail'in korunmasıydı.
Snowden, nedenini ancak CIA-MOSSAD-MI6 üçgeninde akla gelebilecek stratejiyle şöyle açıklıyordu: "İsrail'i korumanın tek yolu; dinsel ve İslami sloganlarla hemen yakınında bir DÜŞMAN ortaya çıkarmaktır. IŞİD sırf bu nedenle kuruldu."
Evet bugün Amerika'dan en büyük PARA ve SİLAH yardımını İsrail alıyor.
Ve bu yardımlar IŞİD korkusuyla her geçen gün daha da katlanarak artıyor.
ABD Başkanı Obama dün "IŞİD'i yakın zamana kadar hafife aldık" diyordu.
Doğruydu. Çünkü IŞİD'in kurucuları arasında yer alan CIA, bağlı olduğu başkana "IŞİD sivrisinek" diye rapor veriyordu.

Obama'yı uyuttular, sivrisineğe baktırırken ARI KOVANINI işlediler ve Ana Kraliçe IŞİD'i ortaya çıkardılar. Batıdaki tüm radikallerin de bölgeye koşmasına, havaalanlarından taşmasını istihbaratları üç maymunu oynayarak seyrediyor... Önce kucak açıp içlerinde beslediler, şimdi de kullanıyorlar, sonrasında bir arada imha etme kolaylığını yaşayacaklar.

K. Irak petrollerini boru hattıyla Ceyhan'a getiren Türkiye'ye de IŞİD'i bela edecekler.
Hürriyet Gazetesi de dün manşet atmış iftiharla; "K.Irak petrolünün dünyaya satışındaki esrar perdesini araladık" diyor gururla. 1.3 milyar dolarlık 14 milyon ton petrolü, Ceyhan'dan yükleyen tankerlerin gizemli alıcılara nasıl ulaştırdığını tek tek tespit etmişler. Tespit mi, servis haber mi, zamanlama ilginç mi değil mi? Siz karar verin, biz dönelim asıl mevzuya.
İngiltere Genelkurmay eski Başkanı David Ricards da dün Times'a demeç veriyor. "100 bin kişilik kara ordusu kurulmazsa IŞİD'e yapılan hava operasyonları hava civa" diyor.
Doğru söylüyor Richards... Çünkü IŞİD'i en iyi onlar biliyor. ARI KOVANI'nı kurandan daha iyi bilecek var mı bu dünyada?





ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüyle mücadele kapsamında Suudi Arabistan’da düzenlenen zirveyi ve Türkiye’nin sonuç bildirgesini imzalamamasını BBC’ye değerlendirdi.

John Kerry, Türkiye’nin üstesinden gelmesi gereken hassas sorunları olduğunu söyledi.

Kerry bununla birlikte IŞİD’e karşı verdikleri mücadelede Ankara’nın yanlarında olduğunu belirtti.

İsmini İslam Devleti olarak değiştiren IŞİD Irak’ta üç ay önce Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’nu basarak Başkonsolos Öztürk Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu 49 personeli rehin almıştı.

Aralarında Suudi Arabistan’ın da yer aldığı 10 Arap ülkesi, dün IŞİD’e karşı mücadele planı kapsamında ABD’yle birlikte hareket edeceklerini duyurmuştu.



Türkiye’nin imzalamadığı bildirgede “Katılımcı ülkeler, uygun görülmesi halinde, IŞİD’e karşı bir askeri harekâta farklı şekillerde katılma konusunda uzlaştı” ifadesi yer alıyor.

Uyarıyorum, savaş genişleyecek, büyüyecek

İşimiz zor, 1.280 km. uzunluğundaki sınırımızda zaten süren ve genişleyen bir savaşı, ulusal sınırlarımızın önünde durdurmak zorundayız.
 Zaten, hükümetin, Irak ve Suriye tezkerelerini birleştirmesi, askerin yaptığı hazırlıklar, Ankara’nın gelişmeyi bir bütün olarak gördüğünü işaret ediyor. 2003’de ABD’nin Irak işgali ile başlayan, 2011’de Suriye’nin çökmesiyle bütünleşen “savaş coğrafyası”, biliniz ki, daha “başlangıç günlerini” yaşıyor ve küresel sistem, yaklaşan daha büyük bir kıyımı önleyebilecek güçten çok uzak görünüyor. 
Bu savaş, genişliyor, önümüzdeki dönemde daha kanlı olacak ve kısır döngü içinde büyüyecek... Çünkü, artık coğrafyaya, nefret ve intikam duyguları hakim, duygular, gelişmelerin bu hale gelmesinden sorumlu siyasi ve dini liderlerin de kontrol edebileceğinden daha keskin, sert, kan yüklü...
Yalnız IŞİD yok
Bedelini bölge halkının ödediği tarihin en korkunç iki yüzlülüğü ile karşı karşıyayız. Suriye’de bugüne kadar 200 bin insan öldüren, 4.5 milyon mülteci yaratan, halkına karşı kimyasal silah kullanan, varil bombalarıyla on binlerce çocuğun ölümüne neden olan Baas rejimine karşı hareketsiz kalmayı tercih eden emperyalizm, hedefe IŞİD isimle çeteyi oturtarak gösteri yapıyor!.. Son iki yılda palazlanmasına göz yumdukları, bünyesinde istihbarat servisleri ile var oldukları bir vahşi örgüt üzerinden de ellerini yıkamaya çalışıyorlar. Bu, kabul edilemez...
Savaş boyunca girdikleri bütün Müslüman yerleşim birimlerinde katliamlar yapan Nusayri/Şebbiha güçleri orada varlıklarını koruyor. Hemen yanlarında Hizbullah var. Tepelerinden Esed’in helikopterleri masum insanların üzerine varil bombaları atarak bu örgütlere destek sağlıyor, onları ne yapacağız? Cevap yok!..
Irak: Felaketin adı
Yıllardır Bağdat tarafından eziyetle karşılaşan Sünni kitlelerin Musul saldırısı sonrası IŞİD’le birlikte hareket etmesi sorunu büyütmüş görünüyor, ama bu orada kalacak mı, hayır... Bilgi vereyim: Irak’ta yaklaşık 24 Şii milis grubu var. Bedir Tugayları, Mehdi Ordusu, Hizbullah, bunların büyükleri. Bu milisler, Şii başbakanlar tarafından yasal güvenlik güçleri olarak kullanılıyor. Şimdi sıkı durun.bunlar, IŞİD’e karşı savaşta ele geçirdikleri Sünni yerleşim birimlerinde katliam ve yağmalamalar gerçekleştiriyorlar, dünyanın -nedense- bilgisi yok!.. Bunu ben söylemiyorum, bu gruplarla birlikte IŞİD’e karşı Kerkük çevresinde savaşan Peşmerge komutanı Şirvan Hamid açıklıyor. “Amerli, Süleymanbey, Yengince’nin ortak harekatla kurtarılmasından sonra Şii milisler, Sünni sivilleri öldürdü, dükkanlarını yağmaladı, IŞİD üyesi olduğunu ileri sürdükleri kişilerin kafalarını kesip arabadan caddeye attılar” diyor. Kerkük’ten bir başka Kürt yetkili Pola Ahmet’in şu sözleri önemli: “Irak ordusu ile birlikte Kerkük çevresindeki IŞİD’e yeni bir harekat planlıyoruz. Sünni aşiret liderleri bize mesaj gönderdi. Bölgelerine Şii milislerin girmemesi garantisi verilirse, silahlarını teslim edecekler, çünkü bu milisler, girdikleri her yerde Sünni halktan intikam alıyor.”
Bitmedi, Kerkük’ün Taza bölgesinde İran’ın Kudüs Ordusu’na bağlı tamamı İranlı bir başka milis grubu da eğitimlerini sürdürüyor.
Pekiyi, dünyanın, IŞİD’le hiç ilgisi olmayan, onun varlığını bölgesinde zorunlu olarak kabul etmiş masum Sünni sivilleri bir intikam saldırısından kurtarabilecek planı var mı? Yok!..
Davutoğlu ‘tokat’ attı
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Dünya Ekonomik Forumu konuşmasındaki şu sözleri Batı’nın yüzünde patlayan tokattır: “”Bize geçmişte demokrasi dersi vermeye kalkanlar, Ortadoğu’da demokrasiyi ve demokratik güçleri terk ettiler ama biz terk etmeyeceğiz.”
Emperyalizm, Ortadoğu’da bir kez daha ağır insanlık suçu işledi: Demokrasiden korktu!.. Bölgenin demokrasi güçlerinin halkın tercihiyle yükselişini çıkarlarına aykırı buldu,  yeni birLatin Amerika ile uğraşamayacağına karar verdi. Bu nedenle darbeci Sisi Obama’nın masasında oturuyor, Beşar varlığını koruyor, bir yanda Suudi Kralı diğer yanda İran Cumhurbaşkanı ile al takke-ver külah işler yapılıyor.
“İslam” ile “demokrasi”nin adlarını yan yana yazmak işlerine gelmedi, “İslam” ile “terörü” birlikte kullanmayı tercih ettiler. IŞİD bunlar için iyi bir maşa...İhvan ve Hamas’ta tam olarak tutturamadıkları stratejiyi onda buldular, şimdi üzerinde tepiniyorlar. Riyad, Kahire, Şam, Bağdat ve Tahran’dakiler de bundan memnun olmalı ama Ankara bu stratejiyi boşa çıkartan bir “kavram”dır...
Çok istediler buradaki “demokrasi kararlılığımızı” yıkmayı... Bunu sürdürecekler... Nedeni açıktır...
STAR - Adnan Zenturk


Yeni bir “Büyük Oyun” ile karşı karşıyayız


Başkan Barack Obama, Irak ve Suriye’de büyük tehdit haline gelen IŞİD/İD örgütüyle mücadelede dört aşamalı bir strateji çerçevesinde harekete geçileceğini açıkladı. 
Obama, net bir hedef olduğunu, onun da; kapsamlı ve sürdürülebilir bir terörle mücadele stratejisi izleyerek IŞİD/İD’in zayıflatılıp en nihayetinde de imha edilmesi olduğunu söyledi.
Ancak bu aşamanın bir öncesi var.
NATO yeni stratejik rotasını belirlemek amacıyla Galler’de gerçekleşen zirvesinde, ABDöncülüğünde IŞİD/İD’a karşı koalisyon kurulmasına yönelik karar çıkmıştı. Şimdi bu karar üzerine ABD Dışişleri ve Savunma Bakanları; IŞİD/İD‘e karşı kurulacak koalisyonda yer alacak ülkeleri ziyaret ederek rolleri belirlemeye çalışıyor. 
ABD Başkanı Barack Obama’nın ‘İslam Devleti’ ile mücadele stratejisini açıklamasının ardından, gözler bölgeye, özellikle de Türkiye’nin tutumuna çevrildi.
ABD, Savunma ve Dışişleri Bakanları bu kapsamda, bölgedeki en güçlü müttefiki olan Türkiye’ye geldi ve bazı görüşmelerde bulundular. 
Türkiye halkının ve hükümetinin bazı önemli kaygıları olduğu ilgili ABD’li bakanlara bildirildi ve“bu kaygılar giderilmeden Ankara net karar alması çok zor” görüşü resmen bildirildi.  
Öte yandanyaşanan bu gelişmelerakıllara;  “Tarihi Büyük Oyun” tekerrür mü ediyor? Oyuna mı getiriliyoruz? sorularını beraberinde getirdi… 
TARİHİ İHANETLER TEKERRÜR MÜ EDİYOR?
Bu konunda kafalar fevkalade karışık ve iki faklı görüş hakim.
Kimilerine göre 
“NATO üyesi olarak bu koalisyonun dışında kalmamalıyız. Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı bu oyunda rolümüzü almalıyız.” 
Bir diğer kesime göre ise, “Batılı emperyalistler Ortadoğu’yu sömürmek ve İslam dünyasına kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekil vermek üzere yeni oyunlarını tezgahlıyorlar.” 
Haksız da sayılmazlar.
Çünkü; Batılı emperyalistler 100 yıl öncesinde de Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını kontrollerine almak amacı ile “Sykes Picot” adını verdikleri o gizli antlaşmaları olan “Büyük Oyun”larını oynamışlardı. (“Sykes Picot” 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır.)
1915’te Arabistan Yarımadası’nı ele geçiren İngiltere, Osmanlı’ya karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin’i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kuracaktı. 
Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır’daki İngiliz Yüksek Komutanı Mc Mahon arasında böyle bir antlaşma gizli olarak imzalanmıştır. 
Fransa böyle bir plana karşı çıkıp İngiltere’ye baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını istedi. Rusya’nın onayı ile imzalanan bu antlaşmaya göre;
Rusya’ya, Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı,
Fransa’ya, Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları,
İngiltere’ye Hayfa ve Akka limanları, Bağdat ile Basra ve Güney Mezopotamya verilecektir.
Fransa ile İngiltere’nin elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransızve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak,
İskenderun serbest liman olacak,
Filistin’de, kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle bir uluslararası yönetim kurulacaktır.
1917 devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş ve Lenin bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştır.
Batılı emperyalistler, yüz yıl öncesinde de kendi arasında da gizli anlaşmalar yapıyorlardı… Bu gizli antlaşmalar ve sonrasındaki ihanetler “Büyük Oyun” olarak tarih sayfalarında yer almıştır. 
Peki şimdi; ABD öncülüğünde Batılı emperyalistler, IŞİD üzerinden Ortadoğu’ya yeniden hakimiyet kurmak için yeni bir “Sykes Picot” peşinde olamazlar mı?
IŞİD/İD; YENİ “BÜYÜK OYUN” İÇİN KURDURULDU…
Artık fiili işgal yerine önce ruhi işgal yapmak, sonrasında yerel güçleri sahaya itip birbirine kırdırmak ve enerjilerini boşa tüketmelerini sağlamak. 
Bunun için de ya yerelde taraf bulmak veya yeni bir taşeron örgüt oluşturmak, Batılıların yeni işgal metotları olduğu görülmektedir.  
Elindeki modern silahlarla gerçekleştirdiği kanlı eylemler ile bölgenin geleceği adına sarf ettiği söylemlere bakıldığında; IŞİDOrtadoğu’yu kendi çıkarlarına göre yeniden şekillendirmek isteyen güçlerin taşeronu açıkça görülmektedir. 
IŞİD/İD’in tüm kanlı eylemleri ve sergilediği vahşet, İslam Dinine ve Müslümanlara hizmet etmiyor aksine büyük zararlar vermektedir. 
 “IŞİD/İD’i var eden sebepleri kimler ve neden oluşturdu?” sorularına cevap arandığında IŞİD/İD’e verilen rol daha iyi anlaşılacaktır.    
Bu gelişme ve girişimlerin Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yılına denk gelmesi bana göre bir tesadüf değildir. 
 Yeniden büyük bir oyunla karşı karşıya olduğumuz gerçeğini unutulmamalıdır. El Qaide veTaliban’dan sonra IŞİD/İD’in deBatılı emperyalistlerin değişen stratejisinin bir sonucu olduğunu dikkate alarak hareket etmeliyiz.
Unutulmasın ki; şimdiki “Büyük Oyun” un hedefi Ortadoğu ve İslam dünyasıdır.  
Bu asırlık oyunun asıl amacı, İslam dininin toplum üzerindeki etkisini azaltıp Müslüman halkları köleleştirmek ve bölgenin enerji kaynaklarını sömürmektir. 
Türkiye bu gerçekler doğrultusunda kararlarını almalı ve oyuna gelmemelidir.
Koalisyon içinde yer alsak bile cephede olmamalıyız… Oyun kurucu olamıyorsak, oyun kurucuların artisti de olmamalıyız. 
Milli menfaatlerimiz elbette korunmalı ve hesaba katılmalıdır.  

Ancak; adalet, hakkaniyet ve zalimlere karşı mazlumların yanında olma gibi ilkelerimiz bize rehber olmalıdır… 
YENİ AKİT / Mehmet Koçak


“Rabbimiz Müslüman kardelerimize yardım et, ayrılığa düşüp birbirini katleden Müslümanlara birlik olmayı nasip et, İslam coğrafyasını barış ve esenlik yurdu yap.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder