10.10.2014

Demirtaş konuşmadı, çelişki paylaştı: HDP Eşbaşkanı Demirtaş'ın açıklaması ne oluyor: 'IŞİD'e sert çıkılmıyor ama halkımız coplanıyor.'

IŞİD'in, Kürtlerin yaşadığı Kobani'ye saldırısını protesto etmek isteyen gruplar, Doğu'da ve Batı'da çeşitli illerde sokağa dökülüyor; cam çerçeve indiriyor, kamu binalarına ve bankalara saldırıyor, yardım araçlarını, belediye otobüslerini, hastaneleri yakıyor, çıkan olaylarda 23 kişi hayatını kaybediyor, onlarca kişi yaralanıyor... 

 Tuhaf hakikaten; hem Kürtleri sokağa çağır, 
Hem 'şiddeti büyüten
HDP'nin çağrısı değildir', de;


Öyle ya Türkiye'de coplananlar, sivilleri yaralamadı, öldürmedi; marketleri, özel araçları, kamu mallarını ateşe vermedi, Kızılay'ın ambulanslarını yakmadı, hepsi masum vatandaşlardı; IŞİD de zaten, Türkiye sınırları içerisinde Türk Devleti'nin bir alt birimi olarak hareket ediyor; Türkiye 'höt' dediğinde 'pardon' deyip hizalanacak. Latife gibi, ama değil, zira dün Demirtaş'ın yaptığı 'Türkiye Suriye iç savaşına karışmasın ama IŞİD'e de sert çıksın' formülünün başkaca uygulanabilir, realize edilebilir bir tarafı yok.

Tuhaf hakikaten; hem Kürtleri sokağa çağır, hem 'şiddeti büyüten HDP'nin çağrısı değildir', de; hem Türkiye Kobani'ye yardım etmiyor diye şikayet et, hem de 'hükümet orada yaşayan halkları siyasi düşüncesine göre ayırarak yardım etti. PYD'li olana başka olmayana başka, Esad'dan yana Şii'ye başka olmayana başka, ılımlı Arap muhalife başka olmayana başka davrandı hükümet.' diyerek, dolaylı yoldan yardımı doğrula.


Oysa ayrımcı bir ülke, 170 bin küsür Kürt'ü topraklarına tıpkı Suriyeli gruplar ve diğerlerine yaptığı gibi buyur etmez, onlara ev sahipliği yapmazdı. Yüzlerce yaralı PYD'liye hastanelerini tahsis etmez, Kobane'ye giden yardımların önünü açmaz, bölgeye ilaç göndermezdi. Ayrımcı bir ülkenin yöneticileri, Kobani'nin düşmesini istemediklerini defalarca uluslararası arenalarda ifade etmez, ABD ve koalisyon güçlerine Kobani'nin IŞİD'in eline geçmemesi için özel bir koruma gereğinin altını çizmezdi, ama ne gam.

Hiçbir gösteren yetmedi; 'Türkiye Kürt açılımı yapıyor ama sınırın altında ölen Kürtlere duyarsız' anafikirli niyet baskın geldi. Kürt vatandaşların Kobani konusunda duyarlı olması, elbette anlaşılır bir tutum; gelgelelim bu durum vandallığı, katilliği temize çekmeyeceği gibi, 'Kobani başka, çözüm süreci başka değildir' sözünü de haklı kılmaz. Kobane başka Güneydoğu başkadır, zira biri Türkiye sınırları içinde, diğeri dışındadır.

Kobani'de IŞİD'le savaşan PYD'ye gelince; Pardon ama, en başından bu yana, Türkiye Esad'ın kendi halkına yaptıklarını katliam olarak görüp Suriye yönetimini telin ederken, hatta bu uğurda yapayalnız kalırken, PYD'nin yaptığı neydi: İç savaş ortamından faydalanıp Esad'la anlaşarak Suriye'nin karışık topraklarının bir kısmında geleceği belirsiz bir otonomi tesis etmek ve buna 'devrim' adını vermek. Bu devrim Suriye henüz karışmamışken, Esad Kürtlere nüfus cüzdanı bile vermiyorken yapılsaydı adını belki hak edebilirdi; oysa Kürtleri insan yerine bile koymayan bir diktatörle masaya oturmak ve otonomi ve güvenlik karşılığında o diktatörün halkını öldürmeye devam etmesini izlemek devrim değil, olsa olsa Makyavel'e rahmet okutacak bir siyasi faydacılık örneğidir.

Kaldı ki, Türkiye açılımın en civcivli günlerinde Kürtlere 'Türkiye Cumhuriyeti nezdinde en az Türkler kadar değerlisiniz ve onların sahip olduğu hakların tamamına sahipsiniz. Kürt çocuklarımız da, Türk çocuklarımız da ölmesin' derken bile, PKK'yla ve terörle mesafesinin altını çizdi. Dolayısıyla, hala, Türkiye için IŞİD bir terör örgütüyse, PKK da bir terör örgütü. Türkiye'nin tıpkı saldırı altındaki diğer bölgelere yaptığı gibi Kobani'ye de lojistik-insani destek sağlamasını, bölgeden kaçanlara kapısını açmasını yeterli görmeyip, askeri destek beklentisine girilmesi, Türkiye'nin kendi tezleriyle çelişmesini istemektir. Üstelik, bölgenin IŞİD'in eline geçmesi, Türkiye'nin işine gelecek en son gelişmedir. Unutmayalım, IŞİD Türkiye'nin de 'terör örgütü' olarak kabul ettiği; Türkleri rehin almış ve Türkiye'yi defalarca tehdit etmiş bir yapılanma.

Pekala, durum bu kadar açıkken, Türkiye'nin hem Suriye savaşına karışmaması, hem de Kobani'yi kurtarması hangi hakla isteniyor? Neden yani öfke, 'önceliğimiz Kobani değil petrol bölgeleri' diyen ABD'ye değil de; Türkiye'de ve Türkiye'ye karşı patlatılıyor.

Doğrusu, içinde paralellerin de bulunduğu büyük bir grubun, Türkiye'nin IŞİD destekçisi olarak anılmasına, Peygamber armasını 'bakın bakın Türkiye'de IŞİD sembolü kullanılıyor' diye yayınlayarak, -sonradan tekzip edilmek üzere- Amerikalı ağızlara Türkiye'nin IŞİD'i desteklediği açıklamasını yaptırtarak ve benzeri çirkin yöntemlerle yol açtığı kesin. Böylelikle Türkiye'de yaşayan çözüm destekçisi Kürtler nezdinde, Türk hükümeti Kürtleri kesen IŞİD'le işbirliği içindeymiş gibi gösterilerek şeytanlaştırılıyor.

Sonuç; yara almış bir çözüm süreci, kan akmış şehirler ve kızgın bir ülke. Tebrikler.

YEVİ ŞAFAK Özlem Albayrak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder