11.10.2014

Kaostan beslenen maşalar bölge halkını feda ediyor Gezi ve 17-25 Aralık’tan sonra Türkiye yeni bir oyunun içerisine itildi. Derin Batı’nın kumandasında Türkiye ateşe sürülüyor. IŞİD’in Kobani’yi kuşatması bahane edilerek “kaos senaryosu” sahneye konuluyor.


Yıllardır, her seferinde, hem kargaşayı çıkarıp sonra da ardından “masum” muamelesi görmek isteyenlerin çıkardığı kanlı bir kaos var karşımızda. 
Sahnelenen şiddet eylemlerinin, Kobani meselesi ile uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığı son derece açıktır. Asla Kürtlerin temel meseleleriyle bir alakası yoktur bu sokak eylemlerinin. 
Çözüm süreciyle “iktidarları ve güçleri ellerinden giden”, kitleleri provoke edip, kaostan fal tutan birkaç tuzu kurunun kışkırtmalarıdır bu eylemler. 
Asla IŞİD’le hesaplaşma diye bir hedefleri yoktur bu sokak vandallarının. Hedef Suriye’den çok Ankara’ya yöneliktir ve işin tehlikeli tarafı da budur. Bu “maşa”ların hedefinde Türkiye ve hükümet var.
Yakıp yıkan, yağmalayan ve ölümlere neden olan HDP’nin çağrısının, CHP’den, Gezicilerden, Paralel yapıdan destek bulması çok şey ifade etmiyor mu? 
Oyun çok ayaklı ve her ayakta hedefe ulaşmak için fitil ateşlenmiş durumdadır.  
Kaos planlayıcıların oyunlarıyla Kürt vatandaşlarımızı kışkırtan siyaset düşmanı kıt akıllılar, hem Türkiye’de, hem de Ortadoğu’daki kanlı ve sinsi planları, derin siyasi krizleri, her seferinde kanlı asayiş sorununa dönüştürme yeteneğini iç ve dış politikamızı şekillendirmeye yönelik provokasyonlara kullanıyorlar.
Ortadoğu’da zamanın ruhuna aykırı bir şekilde ilerleyen tek hayırlı gelişme olan “Barış Süreci”ni bitirmek için sahneye konan bir oyun bu. 
Ortadoğu’nun geleceğine yapılacak en büyük yatırım olan, Yeni Türkiye’nin ufkunu açacak kilidin şifresi olan barış sürecini baltalayacak bir tezgâh olduğunu göremeyecek kadar bir siyasi körlük bu.  
Ama kendilerini Kürtlerin temsilcisi olarak gören siyasetçilerin çözüm sürecini her fırsatta sabote etmeye çalışmaları, anlaşılacak şey değil. Sokakları ateşe vermenin, Kürt esnafın dükkânını yağmalamanın, kendi kardeşini katletmenin Kobani’ye, Kürtlere ne faydası olduğunu anlatsalar da bizler de öğrensek.
Çözüm süreci biterse, yaşanacak kaos ortamında, en fazla kimin zarar göreceği hakkında en ufak bir fikri olmayan kuş beyinli yaratıkları uyarmak bizler için tarihi bir görevdir.
Her eylemden yine Kürtlerin zarar gördüğü gerçeğini göremeyecek kadar kör bunlar. 
Oluşan “yenidünya düzeni”nde Emperyalist güçler bölgenin Türkiye’nin liderliğinde, gölgesinde yapılanmasını istemiyor. Lakin oluşacak yeni dengelerde kendi rolünü biçen kararlı bir Türkiye var. Onlar, maşa olarak kullanabilecekleri Baasçıları, istedikleri anda vuracakları radikalleri, satılmış mollaları, eli kanlı diktatör ve kralları istiyorlar.
Sahnelenen bu oyun, kadim kardeşliğimizi sabote etme amacını taşıyor. Bölgede mezhep kimliğine dayalı bir bloklaşma yaratmak isteyenlerle, etnik kimlikler temelinde ayrışma planları yapan güçler, bölgede yeniden hortlatılmak istenen kardeş kavgasının fitilini ateşlemiş durumda.


IŞİD üzerinden servis edilen savaş, geniş bir Batılı desteğe sahip bölgesel mezhep savaşı kurgusunun altyapısını oluşturmaktadır. Mezhep savaşı isteyen Batılı güçler, Türkiye’nin dengeleyici müdahalesinin önüne geçmek için kötü adam rolünü bize oynatıyorlar.  
Kürtler üzerinden yeni bir Gezi senaryosu uygulayıp hükümetle hesaplaşmak bu oyunun bir başka amacıdır. Kürtlere tevdi edilen görev, tartışmasız, hükümeti düşürme görevidir, Tayyip Erdoğan düşmanlığıdır.
BDP ve CHP’nin sokak terörü üzerinden, bütün örgütleri sahaya çağırarak sorumluluğunu üslendiği bu tehlikeli gidişatın Türkiye’ye büyük zarar vereceği kesindir. Bir siyasi parti nefretin siyasetini yapamaz, yönetemez. Bir siyasi parti, sokak şiddetini ve insanların nefretini şantaj aracı olarak kullanamaz, kullanmamalıdır.
Kobani’ye yönelik terör saldırılarının arkasına sığınarak, Türkiye’de şiddet eylemlerinin sahnelenmesi, asıl niyetin ve hedefin çok farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’nin her yerini ateşe verdirerek, derin planların piyonluğunu yapıyorlar.
Yanı başımızdaki coğrafyada neler yaşandığını anlayabilecek entelektüel kapasitesi olmayan sözde aydın güruhunun her zaman olduğu gibi PKK propagandasının gönüllü sözcülüğünü üstlenmesi yaralayıcı değil mi? 
Bu oyunların altında, Türkiye-Barzani beraberliği, Kürt petrolünün Yeni Türkiye’nin kontrolü altında Ceyhan’dan dünyaya açılması vardır. Türkiye’nin önlenmesi güç yükselişini durdurmaya çalışıyor egemen güçler, IŞİD’i bunun için kullanılıyor. Bir taraftan Türkiye-Barzani berberliği kırılacak, bir taraftan büyüyen Türkiye’nin önü kesilecek, bir başka yönden çözüm süreci baltalanacak.
Şiddet çaresizliktir. Bu dünyada söyleyecek sözü olmayanlar şiddete başvurur. Günlerdir sokakları yakanlar fikri olmayan, söyleyecek sözü olmayan ve içinde yılların nefretini, kinini biriktiren çaresizlerdir. 
Kürt halkı böylesine tarihi bir dönemde, çözüm süreciyle kazanılan barış ikliminde her zamankinden daha fazla akıl, izan ve diplomasi ile oluşturulmuş bir birlik ve beraberliğe muhtaçtır.
Herkesin sağduyuyu elden bırakmadan kardeşlik hukukumuzun bin yıllara dayandığını ve barışa yaklaştığımız bu süreci kendi elimizle heba etmememiz gerektiğini bilmesi gerekir. 
Türk ve Kürt gençlerimizi savaş lobilerine kurban vermeme olgunluğu, soğukkanlılığı ve aklını hep birlikte üretmek durumundayız.
Barışı başarırsak, bütün kirli oyunlar bozulur.

AKİT / Burak Karen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder