17.11.2014

Siyonist İmparatorluk Rothschild Hanedanlığı, Mehmet Emin Karamehmet’i Koruyamadı : Ve Yahudi’yi bir başka Yahudi’ye kırdırmak!


Milli Görüş lideri Erbakan bir sohbet toplantısında Türkiye’nin geleceğine yönelik her biri 10 yıllık planlanmış 4 ayrı dönemden bahsederken şunları söylemişti:
1- Milletin değerlerine düşmanlık edilmeyen dönem.
2- Milletin değerleri ile barışık olunduğu dönem.
3-Milletin değerlerinin iktidar olduğu dönem.
4- Milletin inancının gereğinin yapıldığı dönem.

Erbakan tarafından planlanan bu 10 yıllık 4 ayrı dönemde ülke siyasetinde, sermayesinde, medyasında, bürokrasisinde, rejimin temel dinamikleri ile toplumsal ve sosyal yaşamda çok büyük değişim ve dönüşümler yaşandı.

Milletimizin yeniden inancına, tarihine, kimliğine, özüne dönüş anlamı taşıyan Milli Görüş eksenli bu 4 farklı değişim süreçlerinde en büyük rehabilitasyon çalışmaları ülke medyasına uygulandı.
Her bir 10 yıllık dönemin medyası ile bir sonraki 10 yıllık sürecin medyası arasında çok büyük farklılıklar meydana geldi!

Ülkemizde medya patronu olan birçok işadamı bu süreçlerde zaman içerisinde elindeki medya gücünü ya başka isimlere devretti ya da bu sektörden tamamen çekilmek zorunda bırakıldı!

Medya sektöründe meydana gelen bu olağanüstü restorasyon çalışmalarının arkasındaki gerçek irade olan Erbakan’ın bu faaliyetlerinde uyguladığı tek bir prensibi vardı!

O da “ Yahudi’yi bir başka Yahudi’ye kırdırmak!”

Erbakan tarafından milletin değerlerine düşmanlık yapılmayan dönem olarak ilan edilen 1980 ile 1990 arasındaki bu ilk 10 yıllık süreçte ülkenin tüm yazılı ve görsel medyası tamamen İsrail işbirlikçisi Sabetayist/ Masonik kesimlerin hâkimiyetinde idi.
1980’li yıllarda ülke medyası “ beşi bir yerde” olarak anılan Milliyet, Hürriyet, Cumhuriyet, Tercüman ve Günaydın gazeteleri ile TRT’den ibaretti.

Türkiye’nin en çok satan bu 5 gazetesinin patronu ise “ medya baronu” olarak anılan Yahudi Simavi ailesi idi.
50 yıl ülkemizdeki bütün gazetelerin sahibi olarak medya dünyasının karteli Simavilere ilk büyük darbeyi bir başka Yahudi Kıbrıslı işadamı Asil Nadir indirdi.

Asil Nadir, İrili/ufaklı birçok gazeteyi satın alarak veya baştan çıkararak medya sektöründe Simavi ailesi ile çok şiddetli bir iktidar mücadelesine girişti.
Asil Nadir’in bu kavgada en büyük destekçisi milli derin devlet ile Başbakanı Özal’dı!

Asil Nadir, ülke medyasındaki Simavi kartelini belki yıkamadı ama en azından attığı yumruklarla sarsmayı başardı!
Simaviler ile Asil Nadir arasındaki bu kavga o kadar şiddetlendi ki, işin boyutu Başbakan Özal’a ANAP kongresinde suikast düzenlemeye kadar vardı!

Simaviler, Özal suikastını planlayıcıları olarak milli devlet tarafından öldürülmek korkusu ile daha fazla Türkiye’de yaşamalarının çok zor olduğunu anlayınca kontrol ettikleri tüm gazeteleri Koç’un uşaklığını yapan Aydın Doğan’a satarak Dünya Yahudileri için bir sanal Cennet haline getirilen Avusturya’ya yerleştiler.

Asil Nadir ise Simavilere karşı milli güç odağı ile yaptığı işbirliğinin bedelini çok ağır şekilde ödedi!

İngiltere’nin en zengin şirketlerinden olan Polly Peck, İngiltere merkezli dünyanın en güçlü Siyonist Hanedanlığı olan Rothschild’lerin gerçekleştirdiği bir devlet operasyonu ile yolsuzluk yapmakla suçlanarak batırıldı.



Şirketin sahibi Asil Nadir tutuklanıp hapse kondu.
Ancak İngiltere’nin en yüksek korunaklı hapishanesinden halen daha nasıl gerçekleştiği bilinmeyen son derece muazzam bir operasyonla kaçırılan Asil Nadir tekrar Kıbrıs’a getirildi!
Asil Nadir’den sonra milli devlet medya baronu Simavilere rakip olması için İzmirli Yeni Asır gazetesinin sahipleri Sabetayist Dinç Bilgin ailesini desteklemeye başladı!

Bilgin ailesi, Ege Bölgesinde İzmir merkezli yayınlanan Yeni Asır gazetesinin sahipleri iken milli devletin sağladığı çok yüksek maddi olanaklar sayesinde İstanbul’a taşınıp Hürriyet’e karşı Sabah gazetesini çıkarmaya başladı!

1980 ile 1990 arasındaki ilk 10 yıllık plan bittiğinde 50 yıllık medya baronu Yahudi Simaviler ile birlikte Asil Nadir piyasadan silinmişler ve ülke yeni medya patronları ile tanışmıştı!
“Milletin değerleri ile barışık olunan” 2. 10 yıllık dönemde Dinç Bilgin, Aydın Doğan ve Cem Uzan ülkenin en güçlü medya patronu oldular.

1990 ile 2000’li yıllar bu 3 medya devi arasında çok büyük mücadeleler ile şiddetli düşmanlıkların yaşandığı bir dönem oldu.
Bu mücadele önce 1994 yerel seçimlerde ardından 1995 genel seçimlerde Erbakan’ın liderliğindeki Refah Partisinin iktidara gelmesi ile küresel bir boyut kazandı.

Erbakan’ın Başbakanlığındaki Refah-Yol Hükümetini yıkmak için başlatılan 28 Şubat sürecinin çok sert esen rüzgârlarına karşı daha fazla direnme gücünü kendilerinde göremeyen Dinç Bilgin ve Uzan ailesi çok yanlış bir tercih yaptılar!

Erbakan ile Dünya Siyonizm’i arasında yürütülen küresel iktidar savaşının bir parçası olan 28 Şubat sürecinde Erbakan’a destek olmak yerine güçlü ve kazanan tarafta yer almak için Siyonist uzantılarla işbirliği yapınca Bilgin ve Uzan ailelerinin kalemi milli derin devlet tarafından kırıldı!

2000 ile 2010 yılları arasındaki 3. 10 yıllık plan uygulanmaya konulduğunda Dinç Bilgin ve Uzan grubunun bankalarına, onlarca şirketlerine, gazete ve televizyonlarına el konulmuştu!
“Milletin değerlerinin iktidar olduğu”  bu yeni süreçte önceki dönemin en güçlü 2 medya patronu tasfiye edildiler!
Tıpkı ilk 10 yıllık dönemin medya patronları gibi!
Ülke medyasından tasfiye edilen bu 2 güçlü medya patronlarının yerlerini ise Fethullah Gülen’e bağlı zaman ve STV grubu ile Mehmet Emin Karamehmet, Turgay Ciner, Ahmet Çalık ve Yıldırım Demirören gibi iş adamları aldı.

AKP iktidarının hâkimiyetinde geçen bu 3. 10 yıllık dönemde ülke siyasetinde, sermayesinde, medyasında, yargısında, sivil ve askeri bürokrasisinde, sivil toplum kuruluşlarında kendilerini “Cumhuriyet’in kurucu iradesi” olarak tarif eden Sabetayist Ergenekon derin devlet unsurlarını tasfiye süreci başladı.
Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat, Askeri Casusluk, İnternet Andıcı gibi yargı soruşturmalarında suçlanıp tutuklanarak yargılanan ve mahkemeler tarafından cezalandırılan İttihat ve Terakkinin uzantısı İsrail güdümlü Sabetayist derin devlet yapılanması bu süreçte dağıtıldı.

Ancak AKP’nin önderliğinde geçen 10 yıllık 3. değişim ve dönüşüm sürecinin de sonuna yaklaşmış bulunmaktayız!
Erbakan’ın da ifade ettiği gibi “ milletin değerlerinin gereğinin” yapılacağı, ülkemizin bölgesinin lideri yeni bir dünya gücü olmasının tamamlanacağı ve milletimizin yeniden dünyanın efendisi olma şerefine nail olacağı bu 4. 10 yıllık dönem artık başlamış durumdadır.
Başbakan Erdoğan tarafından 2023 vizyonu olarak dünyaya ilan edilen bu döneme uygun olarak ülke medyasının tıpkı bundan önceki dönemlerde oldu gibi yeniden dizayn edilmesi gerekiyor.
Aslında bu çalışmalar doğrultusunda ilk büyük operasyon Aydın Doğan grubuna yapıldı!
Başbakan Erdoğan ile şiddetli bir kavgaya tutuşup ağız dalaşına giren Aydın Doğan grubu önce toplumsal taban ve desteğini yitirdi daha sonra kamuoyu nezdinde itibar ve güvenilirliğini kaybetti.
Akaryakıt kaçakçılığı suçlaması ile 4 milyar dolar gibi yüksek bir cezaya çarpıtıldıktan sonra sonunun Simaviler, Bilginler ya da Uzanlar gibi olmasını istemeyen Aydın Doğan, milli devletle anlaşmak zorunda kaldı!
Aydın Doğan grubunda görev yapan deve dişi gibi ne kadar İsrailci Sabetayist/Masonik köşe yazarı varsa hepsi teker teker yerlerinden uzaklaştırıldılar!
Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Cüneyt Ülsever, Tufan Türenç, Hadi Uluengin, Ferai Tınç, Oktay Ekşi, Özdemir İnce, Rahmi Turan, Uğur Dündar gibi ne kadar Sabetayist yazar varsa hepsi tasfiye edildiler.
Yüksek vergi cezalarından kurtulmak için Aydın Doğan sahibi olduğu Milliyet, Vatan ve Radikal gibi gazeteleri Demirören grubuna; Star, NTV, KRAL FM gibi televizyonları ise Doğuş medya grubuna satmak zorunda kaldı.
Aydın Doğan grubunun dişleri çekilip kocamış kurda çevrildikten sonra sıra diğer medya patronlarına gelmişti!
Simavi, Bilgin ve Uzan aileleri gibi kendisi de bir Kripto Yahudi işadamı olan Mehmet Emin Karamehmet’in sahibi olduğu Çukurova grubuna yönelik geçen hafta TMSF tarafından sürpriz bir operasyon yapıldı.
Burada asıl ilginç nokta ise geçmişte TMSF tarafından Uzan grubuna yapılan devlet operasyonunun tıpa tıp bir benzerinin Mehmet Emin Karamehmet içinde yapılmış olması idi!
Uzanların kontrolündeki ülkenin ikinci en büyük GSM şirketi olan TELSİM’ e el koyan devlet aynı şeklide Karamehmet’in sahibi olduğu ülkenin en büyük GSM şirketi olan Turkcell’e de ilerleyen günlerde el koymaya hazırlanıyor!
Çukurova Grubu’nun Show TV ve BMC şirketlerini kontrol altına alan TMSF grubun dijital yayın platformu Digiturk, Akşam Gazetesi, Güneş Gazetesi, SkyTürk360 Televizyonu ve Alem FM Radyosuna da el koydu.
Peki, Mehmet Emin Karamehmet’in sonunu getiren ne oldu? Milli devlete karşı nasıl bir yanlışlık yapmıştı?
Savunma Sanayi Müsteşarlığının Mart 2009' da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyacı için açtığı mayına dayanıklı araç ihalesini "Kirpi"yle BMC kazanmıştı.
Mayın patlamasına dayanıklı bu araçlar PKK ile mücadelede TSK’ya lojistik anlamda çok büyük bir üstünlük sağladı.
Ancak şirket ihale kapsamında 468 aracın 278 tanesini teslim etmiş olmasına ve maddi hiçbir sorunla karşılaşmamasına rağmen 190 "Kirpi"yi bir türlü teslim etmedi!
1964 doğumlu BMC şirketinde ekonomik kriz bahanesi ile bu araçları TSK’ ya teslim etmemek için üretim durduruldu ve şirket bilinçli bir şekilde iflasa sürüklendi.
Bu araçların TSK’ ya teslim edilmemesinin arkasında ise Mehmet Emin Karamehmet’in İsrailli ortağı Hatehof firması vardı!
İsrailli tedarikçisi Hatehof, 40 milyon dolar alacağı olduğu gerekçesiyle iflasını istediği BMC’nin patronu Karamehmet, İsviçre'nin en önemli ekonomi dergisi Bilan'da Luigino Canal imzasıyla yayınlanan habere göre İsviçre'nin en zengin 300 isminden birisi!
Üstelik 2,4 milyar dolar serveti olan bir işadamının 40 milyon dolar gibi küçük bir borcu ödeyememiş olması elbette normal değil!
Karamehmet, İsrail’in menfaatleri uğruna Türk otomotiv tarihinde İlk hafif ticari, ilk 4x4 araç, ilk dizel motor gibi birçok "ilk"lere imza atan 60 yıllık BMC şirketini batırmaktan çekinmemişti!
Çünkü arkasında her yıl 5 trilyon dolar gibi korkunç bir sermayeyi kontrol ettiği söylenilen Siyonist Rothschidler vardı!
Sahibi olduğu GENEL ENERJİ ile Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren Mehmet Emin Karamehmet’in ortağı Rothschidler’di!
Ancak Karamehmet’te tıpkı Bilgin ve Uzan grubu gibi yanlış bir tercih yapmış ve gücünden emin olduğu Rothschidler’in kendisini milli devletin hışmından koruyacağına inanmıştı!
Ama hayatının en büyük hatasını yaptı ve kaybetti!
Bir diğer medya operasyonu ise Sabetayist aile olan Demirören grubuna yapıldı.
Demirören grubuna ait Milliyet, Vatan ve Radikal gazetelerinin yayın çizgisi ile İsrail medyasının yayın çizgisi arasında hiçbir fark yok!
Taraf gazetesine sızdırılan belgelere göre Demirören ailesinin sahibi oldukları servetlerinin geçmişi oldukça kirli ve karanlık.
Bir dizi cinayet de dâhil her türlü kirli, yasadışı ve gayri ahlaki çirkeflik var işin içinde. Ayrıca Taraf gazetesinin de işin peşini bırakmaya hiç niyeti yok!
Üstelik Taraf gazetesinde yayınlanan belgelere göre Demirören grubunun yasadışı faaliyetleri Sabetayist derin devlet tarafından biliniyor olmasına rağmen bütün bu eylemlerinin üstü örtülerek kendileri bir güzel devlet koruması altına alınmışlar!
Bu gidişle Demirören ailesinin de önünde iki tercih var!
Ya Aydın Doğan gibi milli devletle anlaşıp önünde diz çökecekler ya da Mehmet Emin Karamehmet gibi bir gece ansızın TMSF’nin hışmına uğrayacaklar!
Kısacası son günlerde ülke medyasını kontrol eden İsrail güdümlü Sabetayist işadamlarına yönelik yapılan operasyonların arkasında, 2023 vizyonu doğrultusunda 4. son 10 yıllık dönemde gerçekleştirilmesi planlanan büyük inkılap ve devrimlerin herhangi bir toplumsal, siyasal ya da ekonomik bir kaosa yol açmadan tamamlanması doğrultusunda ülke medyasının yeniden dizayn edilme çabası yatmaktadır.
Ne diyelim, darısı Rothschidler’in dostu olan diğer medya patronlarına!
EL AZİZİ / Mesud Akgül   -29.05.2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder