31.10.2014

Cumhuriyet mecburiyet mahkümiyet : Neden her iktidar ille de Cumhuriyetçi Milliyetçi Devletçi Halkçı İnkılâpçı Laik ve de kesinlikle sözde değil özde Atatürkçü olmak zorunda


“Cumhuriyet”
i ilk duyduğumda üç-dört yaşlarındaydım…
Bir “saltanat çocuğu” olan rahmetli babam, cumhuriyet kutlamalarına katılacağını söyleyip evden çıkmıştı. Denizciydi. Rejimlerle pek işi olmazdı. Ama belli ki, cumhuriyeti benimsemişti. Ne çare, Başöğretmenim Hikmet Bey(çocukluğumun ilkokullarını müdür yerine başöğretmenler yönetirdi) babamı, bu özelliğine rağmen, hiçbir zaman benimseyemedi…
Namazında-niyazında bir adam olmasıyla her söylenene kafa sallamayıp itiraz etmesi, ardından sorgulamaya başlaması, babamı “mimleme”si için yetti.
Hikmet Bey’in tarifine göre, cumhuriyetçi babam “cumhuriyet düşmanı” sayılıyordu: Bunu hiçbir zaman anlayamadım.
Neden sonra fark ettim ki, istenen şey “cumhuriyeti benimsemek” değil, cumhuriyet adına yapılan dayatmaları hiç sorgulamadan, yani “kayıtsız-şartsız” sineye çekmekti.
Güya “hâkimiyet kayıtsız-şartsız milletin”di. Aslında ise ülkede egemen güçlerin “kayıtsız-şartsız” hâkimiyeti vardı. O kadar ki, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi bile bunu değiştirememiş, ülkeyi tek parti kodamanlarının sultasından ve bürokrasi cephesindeki keyfiliklerden kurtaramamıştı.
Zaman içinde pek çok iktidar gördüm. Bazıları hiçbir iz bırakmadan kaybolup gitti. Bazıları pek çok yatırım yaptı, ama hiçbiri şu soruları soramadı:
“CHP’nin altı okunda simgelenen ‘ilke’lerin anayasada ne işi var?..”
“Neden her iktidar ille de ‘Cumhuriyetçi’, ‘Milliyetçi’, ‘Devletçi’, ‘Halkçı’, ‘İnkılâpçı’, ‘laik’ ve de kesinlikle ‘sözde değil özde Atatürkçü’ olmak zorunda?”…
Öyle olunca her şey düzeliyor mu? Neden düzelmedi peki?
“Bir Türk dünyaya bedeldir!” ya da “Ne mutlu Türk’üm diyene” diye bağırta bağırta büyüttüğümüz nesillerin bir bölümü neden “terörist” olup yıllar boyu askere ve polise kurşun sıkıyor?
Sloganlar, niyetler, nutuklar ve şiirler ne yazık ki, karın doyurmadı.
Belki de bu yüzden, “Cumhuriyet/ Hürriyet” kafiyeli böbürlenmelere sinir oluyorum!..
“Cumhuriyetimizi ve demokrasiyi CHP’ye borçluyuz” diyenlere de “hadi ordan!”çekiyorum.
Çünkü, borçlu yaşamayı sevmiyorum… Çünkü, bu iddianın doğru olmadığını biliyorum… Ayrıca da, o borcu çoktan kapattığımıza inanıyorum.
Cumhuriyeti kuranlardan kimisine “Ebedi Şe”lik, kimisine “Milli Şef”lik, kimisine bakanlık makanlık verdik, ödeştik!
Düşünün ki, İnönü, kesintisiz ve de muhalefetsiz 27 yıl süren iktidarında hiç bir başarı gösteremedi… Hiçbir eser veremedi… Milleti açlığa, yokluğa, yoksulluğa, ezansızlığa, Kur’ansızlığa mahküm etti… Buna rağmen iktidarda kaldı…
Yani borç kapandı, millet alacaklı duruma geçti!
Hem zaten 1923’te ilân edilen cumhuriyet de bir “demokratik cumhuriyet” değil, İttihad ve Terakki mantığının “cumhuriyet” kılıfıyla kılıflanmış şeklidir.
Çünkü 1950’ye kadar şeklen bile “demokrasi” yoktur. Çünkü (hileli 1946 seçimini saymazsak), siyasi partiler ve seçim yoktur… Vatandaşa yöneticilerini seçme hakkı tanımayan bir cumhuriyete, “demokrasi” demek, olsa olsa demokrasiye iftira olur…
Cumhuriyet bir mecburiyetti: Zira saltanatın ve hilafetin devam etmesi demek, Mustafa Kemal Paşa’nın en fazla genelkurmay başkanlığına, İsmet Paşa’nın da kuvvet komutanlığına razı olması demekti. Ama sistem değişir, meşrutiyet yerine cumhuriyet ilân edilirse, Kemal Paşa padişah yetkilerini aşan yetkilerle donatılmış “Ebedi Şef”, İsmet Paşa ise “Milli Şef”olacaktı.
Nitekim de öyle oldu… Bu da son derece normaldir: Zira politikada, “vefa” denen kavramdan eser yoktur. 

 YENİ AKİT / Yavuz Bahadıroğlu 

Cumhuriyet Tarihinin En Uzun MGK'sında Alınan Kararlar : PARALEL YAPI-IŞİD VE IRAK-SURİYE KONUSU-İSRAİL-FİLİSTİN -AFGANİSTAN-UKRAYNA-TUNUS-PARALEL YAPIKKTC’NİN HAK VE MENFAATLERİ


PARALEL YAPI
Milli Güvenlik Kurulu'nun ardından yapılan açıklamada,"Ülkemizin güvenliği, halkımızın huzuru ve kamu düzenini ilgilendiren hususlar ayrıntılı olarak görüşülmüştür. Bu kapsamda milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlarla yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır" ifadeleri kullanıldı.
IŞİD VE IRAK
Açıklamada, "Irak ve Suriye'de IŞİD ve diğer terör örgütleriyle mücadele, ülkemizin bu mücadelede uluslararası koalisyon içindeki konumu, Türkiye'ye müzahir gruplar başta olmak üzere, ılımlı muhaliflerin durumu ve yerinden edilen kişilere yönelik insani yardımlarımız görüşülmüştür. Ayrıca Irak'taki siyasi süreçte son dönemde yaşanan gelişmeler gözden geçirilmiş, ikili ilişkilerin güçlendirilmesi yönündeki irade teyit edilmiştir" değerlendirmesinde bulunuldu.
SURİYE KONUSU
MGK'nın ekim ayı bildirisinde, "Suriye'de dördüncü yılını tamamlamak üzere olan çatışma ortamının ülkemizin ve bölgemizin güvenlik ve istikrarına yönelik yansımaları, bu konudaki bölgesel ve uluslararası yaşanan son gelişmeleri de içerecek şekilde müzakere edilmiştir"denildi.
İSRAİL-FİLİSTİN ATEŞKESİ
Açıklamada, "Başta Gazze'de sağlanan ateşkes olmak üzere, İsrail-Filistin ihtilafında yaşanan son gelişmeler, Libya ve Yemen'deki mevcut durum ile bölgesel yansımaları kapsamlı biçimde görüşülmüştür" ifadelerine de yer verildi.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Açıklamada, "Terörle çok boyutlu mücadele kapsamında sürdürülen çözüm süreci ele alınmış, sürecin oluşturduğu olumlu atmosferi ve huzur ortamını bozmaya yönelik provokatif olaylara karşı kamu düzeni ve güvenliğini koruma konusundaki kararlılık teyit edilmiştir" değerlendirmesinde bulunuldu.
KKTC’NİN HAK VE MENFAATLERİ
Ege ve  Akdeniz’deki gelişmeler gözden geçirildi. Deniz yetki alanları başta olmak üzere Ege ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler gözden geçirilmiş; Türkiye’nin kendi kıta sahanlığı içerisinde ve garantör ülke olarak KKTC’nin ruhsatlandırdığı sahalardaki hak ve menfaatlerinin korunması için gereken her türlü tedbirin önümüzdeki dönemde de kararlılıkla alınacaktır.
AFGANİSTAN-UKRAYNA-TUNUS
Afganistan’daki başarılı siyasal süreç değerlendirilerek, Türkiye’nin desteği vurgulanmıştır. Ayrıca, Ukrayna ve Tunus seçimleri gözden geçirilmiştir.

30.10.2014

Türkiye Cumhuriyeti'nin 91. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Anıtkabir'deCumhurbaşkanı Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri'ne yazdığı yazıda halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olmasına dikkat çekti.


 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:


"Başkanlığınızdaki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilan ettiği, milletimizin en büyük eseri, aynı zamanda gurur ve iftihar kaynağımız olan cumhuriyetimiz bugün 91. yılına ulaştı.
91 yıllık azimli ve kararlı mücadelenin neticesinde bugün Türkiye Cumhuriyeti ekonomisiyle, demokratik standartlarıyla barışa, insan hak ve özgürlüklerine atfettiği değerlerle bölgesinin ve dünyanın saygın bir devleti konumuna yükselmiş, dünyada örnek alınan ve takdirle izlenen ülkeler arasında yerini almıştır.
Cumhuriyetimizin ilk Cumhurbaşkanlığı vazifesini ifa ederken milli iradenin tam anlamıyla tecellisi yönünde hassasiyetinizi her fırsatta ifade etmiş, demokrasiye geçiş yönünde girişimlerde bulunmuştunuz.
Büyük bir iftiharla belirtmeliyim ki 91. yılında Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayatı içselleştirmiş, milli iradeyi yüceltmiş, demokrasinin standartlarını ileri seviyelere taşımış, istisnasız herkesin cumhuriyeti olma yolunda tarihi adımlar atmıştır. Cumhurbaşkanının halkın doğrudan oylarıyla seçilmesi de bu sürecin tamamlayıcı adımlarından biri olmuştur.
91. kuruluş yıl dönümünde halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak aziz hatıranızı yad ediyor, tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyor, milletimizin Cumhuriyet Bayramı hayırlı olsun diyorum. Ruhunuz şad olsun."
T.C  12,CumhurBaşkanı
Recep Tayip Erdoğan
*********
SIRASIYLA  TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLARI :

DEVAMI


28.10.2014

Hz. Süleyman Krallığı Tüm bölümler (HD) -Türkçe Dublaj


Süleyman Krallığı isimli filmi HD kalite

2010 İran yapımı olan Hz. Süleymanın Krallığı filmi. Yönetmen koltuğuna Shahriar Bahrani oturmuştur. Film 50 milyon dolarlık bir bütçe ile İran Devleti tarafından desteklenen Peygamberlerin Hayatı isimli proje kapsamında film olarak insanlara sunulmuştur.

Filmin Başrol Oyuncusu Amin Zendegani ise filmi izleyen herkesten hem oyunculuk performansı hem de yakışıklı ve karizmatik görünüşü ile tam not aldı. 1972 iran doğumlu olan Amin Zendegani daha önce bir filmde başrol oynamamış.

Hz. Süleyman; Allah ona daha önce kimseye vermediği bir güç verdi. Emrine cinler,hayvanlar ve rüzgar boyun eğdirildi.

Yapım: 2010 – İran

Yönetmen: Shahriar Bahrani

Oyuncular: Amin Zendegani, Abas Ghelich Loo, Javad Taheri, Sirous Saber, Arjang Amirfazli

İYİ SEYİRLER…

Hz. Süleyman Krallığı 1. Bölüm



Hz. Süleyman Krallığı Tüm Bölümler (HD) -Türkçe Dublaj




HZ SÜLEYMANA KADAR BÜYÜ KABALA TARİHİ

VE Onlar büyüye değil büyü onlara hükmetmeye başlıyor zamanla İslam’da Şeytan(İblis) tektir ama insanların ve cinlerin içinden çıkan şeytanlar vardır. Hıristiyanlıktaki Azazil karakteri Kuran’da Semum adıyla yer bulmuş bir cehennem yaratığıdır.

İblisin asıl adı, Azazil idi. Cenab-ı Hakk'ın Hz. Âdem (as.)'e secde etme emrinden yüz çevirmesi ve bu secde emrine kibirlenerek isyan etmesinden sonra, “iblis” ve“şeytan” isimlerini aldı.
İblis cinlerdendir, ateşten yaratılması melek olacağı anlamına gelmez.

Cin ve Şeytanların Atası İblis
“Meleklere, “Âdem’e secde edin.” dedik, İblis müstesna, hepsi secde ettiler. O, cinlerdendi; Bundan dolayı Rabbisinin emrinden çıktı...” (Kehf, 18/50)

İbn Abbas (r.a.)'dan gelen bir rivayete göre,
“İblis, meleklerin bir kabilesindendi. Bu, kendilerine cin denen ve yakıcı ateşten yaratılmış olan bir kabile idi. İblis’in o zamanlar ismi “Hâris”di ve cennet bekçilerindendi. Bu kabile dışındaki melekler, nurdan yaratılmışlardı.” Yine İbn Abbas(r.a.)'dan gelen bir başka rivayete göre, “İblis’in ismi, “Azâzîl” idi ve yeryüzünde kalırdı. Meleklerin, bilgi ve akıl bakımından en kuvvetlilerindendi.” Taberî, 1/178.

İbn Abbas ve İbn Mes’ud (r.a.)'a dayanan bir rivayette de,
“İblis, birinci göğün ve yeryüzünün idaresi ile vazifelendirilmişti ve meleklerin, cin denilen bir kabilesine mensubtu. Bu kabileye, cenneti korumakla görevli oldukları için “cin” denilmişti. Binaenaleyh İblis aynı zamanda cennetin bekçilerindendi.”denilmiştir. Taberî, 1/178.

“İblis’den önce de cinler vardı. Fakat onlar helak olmuşlar ve onlardan sedece İblis kalmıştı. Binaenaleyh bugünkü cin ve şeytanlar, onun zürriyetidir. Buna göre de İblis’in cinler içindeki yeri, Nuh(a.s)'un insanlar arasındaki durumu gibidir.” Âlûsî, 15/292.

Ayetlerde, kıyamet günü, Allah Teala’nın meleklere, kafirlerle ilgili olarak, “Bunlar size mi tapıyorlardı?”sorusuna karşılık meleklerin,
“(Ey Rabbimiz) seni tenzih ederiz. Bizim dostumuz onlar değil sensin. Doğrusu onlar cinlere tapıyorlardı.” Sebe, 40-41. ayetleri
şeklinde cevap verecekleri bildiriliyor.
“Şüphesiz Şeytan, insana apaçık düşmandır.” Kur’an 17:53
Bu açık ifade meleklerin ve cinlerin iki ayrı cins olduklarını gösteriyor.
Tek tanrılı dinlerin sonuncusu olan İslam ile Şeytan, insan üzerindeki etkisini kaybetmiştir.



Hz. Hüseyin’in Fedaisi : Muhtar (HD) Tüm Bölümler

Hz. Hüseyin’in Fedaisi : Muhtar (HD) Tüm Bölümler
Herkesin izlemesi gereken filmlerden biri olan 40 bölümlük bu efsane filmi HD kalite ile 

İran Radyo ve Televizyon Kurumu’nun bir yapım eseri olan dizi, İmam Hz. Hüseyin’in katillerinden öç almaya çalışan Muhtar Segefi’nin hayat öyküsünü ve Emevilere karşı kıyamını işlemektedir. 40 bölümlük bu dizinin yönetmeni Davood Mirbageri’dir. Dizinin yapımı 9 yıl sürdü. Bu dizide 110 baş aktör ve 400 figüran rol almıştır. Dizi yayınlanmaya başlamasıyla birlikte Arap ülkelerinde ve ülkemizde büyük beğeni ve çok sayıda izleyici toplamayı başarmıştır.

Yapım Yılı : 2010-11
Bölüm-Süre : 40×50’
Yönetmen : Davood Mirbagheri
Görüntü Yönetmeni : Azim Javanrooh
Oyuncular : Fariborz Arabnia, Reza Ruigari, Amin Zendegani,
Hedyeh Tehrani, Jaleh Ollov

1. BÖLÜM


40 . FİNAL BÖLÜM


Hz. Hüseyin’in Fedaisi : Muhtar (HD) Tüm Bölümler : 1 ve 40.Bölüm






27.10.2014

KIRMIZI KİTAP : Gizli Anayasa" olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, devletin iç ve dış tehditlerle ilgili algılarını MGSB'nin içeriği devlet sırrı olduğu için açıklanmıyor.


Resmi adı; Milli Güvenlik Siyaset Belgesi.
Milli Güvenlik Kurulu tarafından hazırlanıyor.
Devletin "gizli anayasası" olarak nitelendiriliyor.



Kırmızı Kitap konusundaki en ayrıntılı bilgiyi, Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yapan Hasan Celal Güzel vermişti. Güzel, 2003 tarihli bir söyleşide Kırmızı Kitap’tan "devletin gizli anayasası" olarak bahsetmiş ve şunları söylemişti;

 "Bu, anayasa büyüklüğünde kabı kırmızı olan 'Milli Siyaset Belgesi'dir. Bu kitabı devlete ancak müsteşar olduktan sonra görürsünüz. Kırmızı Kitap bakanlara verilmez, müsteşarlara verilir. Çünkü devletin asıl sahibi bürokrasidir, bakanlar değildir. Bakanlar, idare edilmesi gereken çocuklardır. Ben bakan olup da kırmızı kitaptan haberdar olana pek rastlamadım. Bu kitap MGK'da son haline getirilir. Başbakanlık müsteşarı olduktan sonra bir MİT mensubu geldi bana. Evvela arkadaki odaya kozmik evrakı saklamam için koca bir kasa koydular. Sonra da ilk kozmik evrak olarak kırmızı kitabı getirdiler." 

Devletin gizli anayasası olarak nitelendirilen Kırmızı Kitap, yeniden güncelleniyor! 


"Kırmızı Kitap" ya da "Gizli Anayasa" olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, devletin iç ve dış tehditlerle ilgili algılarını ortaya koyan ve gizlilik derecesi "GİZLİ" olarak tanımlanan bir belge. MGSB'nin içeriği devlet sırrı olduğu için açıklanmıyor.

 Belgede Türkiye'nin bugün ve gelecekte karşılaşabileceği güvenlik sorunları değerlendiriliyor, milli güvenlik siyasetinin esasları ortaya konuyor. MGSB'nin oluşturulmasında MGK Genel Sekreterliği rol oynuyor. 

İlgili kurum ve kuruluşlardan görüşler alındıktan sonra oluşturulan nihai metin MGK'ya getirilerek ele alınıyor. MGK, gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra metni onaylıyor ve Bakanlar Kurulu'na tavsiye karar olarak iletiyor. MGSB, içeriğinde demokrasiyle bağdaşmayan bazı hususlar olduğu gerekçesiyle son olarak 2010'da değiştirilmişti. 


İLK SİNYALİ ERDOĞAN VERMİŞTİ Kırmızı Kitap'a paralel ayarını!
"Ulusal güvenliği tehdit eden unsur" sayılan paralel yapı ay sonundaki MGK'da öncelikli tehdit olarak kabul edilecek

 

De vletin zirvesi, 30 Ekim'de yapılacak MGK'da, Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmelerin yanı sıra paralel yapıyla mücadeleyi de masaya yatıracak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bunun işaretini geçtiğimiz günlerde Rize'de, "Paralel yapı ve uzantıları bundan sonra çok farklı bir yere oturtulacak ve bu ay sonundaki Milli Güvenlik Kurulumuzun yine gündeminde yer almak suretiyle onlarla ilgili çok daha farklı bir adımı atacağız. Türkiye'de devlete alternatif bir adım atılamaz. Buna müsaade etmeyeceğiz" diyerek vermişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu açıklamasının ardından MGK'nın paralel yapıyla ilgili nasıl bir adım atacağı tartışma konusu yapılmıştı. Paralel yapının terör örgütleri arasına alınacağı da iddia edilmişti. Ancak kaynaklar bu iddiayı doğrulamadı. Bunun yerine MGK'nın paralel yapıyı "ulusal güvenliği tehdit eden unsurlar" arasına alacağı ve "öncelikli tehdit" olarak kabul edeceği belirtiliyor. 

GÜLEN CEMAATİ KIRMIZI KİTAP'A GİRERSE NE OLUR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gülen Cemaati'nin Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) ulusal güvenliği tehdit eden unsurlar arasına alınmasının uluslararası alanda da yankılanacağını söyledi.
, Afganistan'dan İstanbul'a dönüşü sırasında cilere şu açıklamayı yapmıştı:
DÜNYANIN CEMAATE BAKIŞI DEĞİŞİR

Onlarca ülkede faaliyet gösteren Gülen Cemaati'nin zor durumda kalacağını ima eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu neyi getirir, bu yargının da uluslararası camianın da bu tür olaylara bakınışı değiştirir, önemli bir adımdır bu. Dostluk, kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlı olduğunu söyleyen ülkeler bu tür şeylerde o ülkenin gerek Bakanlar Kurulu gerekse Milli Güvenlik Kurulu gibi önemli bir kurumunun almış olduğu kararı veya tavsiyeyi gözardı etmezler" dedi.



MGSB DEĞİŞECEK 


DEVAMI

26.10.2014

Operasyonun Kod Adı; II.Abdülhamid Harekatı!




Barzani K.Irak petrolünü kendisine yedirmeyeceklerini iyi biliyordu.
Bölgede tek güveneceği liman Yeni Türkiye idi.
Barzani geçte olsa bunun farkına varmıştı.
Özellikle K.Irak Petrolünü Türkiye aracılığı ile dünyaya pazarlamak istediğinde bunu çok iyi görmüştü.
K.Irak kararını vermişti.


Yeni Türkiye Başkanlık sistemine geçecek, Barzani Yeni Türkiye'nin Özerk bir parçası olarak Yeni Türkiye'ye katılacaktı.
Bölgede, sırtını Türkiye'ye dayamayanların uzun vadede kaybedeceğini bölge liderleri yavaş yavaş görüyordu.
Katar ve Bölge'deki bir lider Yeni Türkiye'nin bir parçası olmak istediklerini Ankara'ya iletiyordu.
Barzani daha da ileri giderek, K.Irak'ta bir kamuoyu araştırması yaptırıyordu.
Yapılan Araştırma şu!
"K.Irak'ın Türkiye'ye bağlanmasını ister misiniz?"
Sonuç; %98 Evet idi.
K.Irak yönetimi bu adımları atarken Yeni Türkiye'de tüm hazırlıklarını bu çerçevede yapıyordu.
Suriye Türkiye sınırındaki Türkmenlere verilmek üzere 2000 civarında Pasoport hazırlanıyordu.
Ankara, Barzani'ye PYD Lideri Salih Müslim'i ikna etmesini söylüyordu.
Barzani ile PYD'nin ters düşmesinin asli nedeni de budur.
"PYD'nin kendi başına hareket ederek, Özerklik ilan etmek istemesidir."
Barzani gerçekleri görüyordu.
Bölgede Türkiye olmadan var olmak mümkün değildi!
Özellikle Dış destekli IŞİD saldırıları sonrası bunu net bir şekilde görmüştü.

Ankara'nın "Osmanlı Devletler Topluluğu" idealini gören ABD, İngiltere ve İsrail IŞİD kartını devreye sokmuştu.
Artık bu kartla netice alamayacaklarını ve Ankara'nın hızla idealine yaklaştığını gören bu güçler, Ankara ile uzlaşmak için her yolu denemektedir.

Nato Zirvesi'nde Barack Obama ve David Cameron'un Sn.Erdoğan'a gösterdikleri saygı ve ilginin arakasında yatan gerçekte budur.
Barack Obama'nın Nato Zirvesi sonrası Sn.Erdoğan ile saatlerce süren görüşmeler yapması da oldukça manidar.
Barack Obama ve David Cameron Ankara'nın "Osmanlı Milletler Topluluğu" idealini gerçekleştirmesini kabullenmiş durumda.



DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR : BM toplantısında BM'nin yanlışlarını açık dille belirtebilen tek lider . Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dan Gurur duyduk.Var Mı Böyle Yürekli Başka Bir Lider.! Katillere Yuvalarında Fırça Atan Lider

RECEP TAYYİP ERDOĞAN - SUSKUN DÜNYANIN GÜR SESİ OLDU



Dünya Beşten Büyüktür!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan BM kürsüsünden israil'e yülendi
"DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR"
-Daha fazla masum insan hayatını kaybetmekten BM sorunlara ağırlığını koymalıdır.
Recep Tayyip Erdoğan 'dan Birleşmiş Milletler'e (BM'ye) Sert Tepki !! 24 Eylül 2014
-Altını çizerek ifade etmek isterimki 5 ülkenin BM'yi etkisiz hale getirmesi küresel dünyanın kabul edeceği bir şey değildir. Dünya 5'ten büyüktür.

-Din adına terör kavramını hiçbir şekilde onaylamıyor ve böyle bir tanımlamanın dinlere yönelik bir saldırı olduğunu savunuyoruz.
Recep Tayyip Erdoğan BM
-Türkiye olarak bölgemizde barış ve refahın tesis edilmesi için yoğun bir çalışma içindeyiz hiç bir ülkenin iç işlerine karışmıyoruz.

-2015-2016 yıllarında AB için sizlerin desteklerinizi bekliyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Konuşması 24.09.2014 

DUNYANIN 5 BÜYÜK SİLAH SATICISI VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN 5 DAİMİ ÜYESİ. NE TESADÜF Kİ AYNI

DÜNYA  5'TEN BÜYÜKTÜR  

https://www.youtube.com/watch?v=131C9lcsWZ4

 


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dile getirdiği 'Dünya 5'ten büyüktür' sözü 'Genç Siviller' tarafından resmi olarak kampanyaya dönüştürüldü.

Genç Siviller'in 2013’te Birleşmiş Milletler sisteminin değişmesi için başlattığı ''Dünya Beş’ten Büyüktür'' kampanyası, bugün New York'ta bir basın toplantısıyla resmen başlatıldı.

BM Güvenlik Konseyi’ndeki beşli veto hakkının reforme edilmesi için başlatılan kampanya için bir de video hazırlandı.
'Genç Siviller' 

24.10.2014

İlk milliyetçi, İblis’tir. Masonların, Fransız Devrim’iyle insanlığa bir bela olarak takdim ettiği ‘milliyetçilik’ İblis’in öğretisinden başka bir şey değildir.Ulus-devlet modeli ise ‘milliyetçilik’ gibi İblis işi bir fikir üzerine inşaa edilmiş saçmalığın tekidir.



Adil ve hak olan yönetim biçimi, hiçbir milletin bir başka millete hükmetmeyeceği, zulmetmeyeceği, ‘kendileştirme’ye çalışmayacağı, güç geçirmeyeceği bir yönetim biçimidir. 

Osmanlı Devleti’nin, değil himayesinde bulundurduğu milletlere, en ufak bir mahalle halkına dahi güç geçirmediği, her milleti, kendi yaşam biçimi ve kararlarıyla baş başa bıraktığı bilinir.

Adem’e secde edin” dedik. Onlar da, İblis’in dışında, secde ettiler; O, secde edenlerden olmadı. (Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” İblis dedi ki “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (Araf/11-12)

Bu, İblis’in karakterine işlemiş kibir illetinin ilk dışavurumudur. Kibir, İblis’i, kendi yaratılışının daha üstün oluşuna inandırmış dolayısıyla bu üstünlüğü kaybetme korkusu yaşatarak, onu savunma ihtiyacı hissettirmiştir.

Bu, daha sonra İblis vasıtasıyla, Ademoğullarına ve irade sahibi tüm yaratılmışlara intikal edecek, insanlar tarafından da ‘milli’leştirilecektir.

Tarih ‘üstünlük mücadelesi’ üzerine inşaa edilmiştir,

Yakın tarih ise bu mücadelelere ilişkin ‘sistemleşmiş gerekçeler’ yığınıdır.


1717’de ilk resmi Mason Locası İngiltere’de açıldığı vakit, Masonlar sadece İngiltere’de değil Avrupa’nın genelinde politikadan hukuka, eğitimden ekonomiye neredeyse tüm kurumlara sızıp hakimiyet kurar. Hızla lobileşirler.

Ellerinde öyle bir servet ve güç bulundururlar ki, devlet yönetimlerini ele geçirmeleri ve doğrudan müdahale edebilmeleri çok kolaydır.

Avrupa’da sosyal alanlarda ve yönetimde de gücü elinde bulunduran ‘kilise’nin, daha öncesinde Rönesans hareketiyle itibarı zaten yerle bir edilmiştir. Engizisyon işlemlerine başlayan kilise, autodafe (suçluların yakıldığı ateş) ile itibar ve gücünü tekrar kazanma adına başlattığı pek çok işkence girişimiyle, ‘mağduriyet ilkesi’ne önayak olmaktan öteye gidememiştir. Reform hareketlerinden doğan tefrikalarla da baş etmeye çalışan kilise, daha sonraki süreçte özellikle ‘Aydınlanma Dönemi’nde tamamen mağlup edilir. Hümanizm, sekülerizm (laiklik) gibi düşünce akımları Avrupa’nın artık yeni ‘yaşam biçimi’dir. Yahudilerin bizzat inşaa ettiği, paganizm, mitraizm bozması Hristiyanlık, yine Yahudilerin kurduğu Masonluk teşkilatı tarafından, hem sosyal sahada hem de yönetimde güç kaybına uğratılmıştır.

Şimdi, devlet yönetimlerini ele geçirmeleri için tek bir engel kalır: Hanedanların kumandasındaki monarşik sistem.



ERDOĞAN Kime mesaj verdi? Cumhurbaşkanı Erdoğan dün TÜSİAD'la bir araya geldi! Onları dinledi! Sonra da kürsüye çıkıp hepsinin gözlerinin içine baka baka yaşananları sıraladı!


*Bu toplantıyı nasıl okumak gerekiyordu?
*Erdoğan ne demek istemişti?
*Asıl mesele neydi?
*Satır aralarında kalan mesajları nelerdi?
*Sadece içeriye mi seslendi?
*Ve en önemlisi ne yapmak istedi?


Günlük hayatın hızlı aktığı yerlerde haliyle çıkıp bu soruları sormak ve hemen cevabını bulmak hiç kolay değildir!
Bir de Türkiye'de yaşıyorsanız zaten PATRONLAR hakkında kimse olumsuz haber yapamayacağı için muhtemelen gazete ve televizyonlar İLGİLERİNİ ÇEKECEK kısımları yayınlayacaklardır!
Hele başta sorduğum sorulara cevap aramak TÜRK MEDYASININ görev tanımı içine girmez!

Şimdiye kadar girmedi çünkü!

Erdoğan'ın kürsüden söylediklerine gelmeden bu toplantının çok benzeri olanına gidelim!
Gorbaçov'la birlikte RUSYA devlet düzenini askıya almış, bütün yer altı-yer üstü zenginliklerini peşkeş çekmişti!

Zaten operasyonun adı buydu! Jacob Rothschild liderliğindeki ekip Londra'dan gelmiş, Rusya'ya dalmıştı!
Soros ve Kissenger'la birlikte bütün ülkeyi talan ediyordu! Nikelden çeliğe, demirden gaza, petrolden bakıra kadar bütün madenlere el konulmuştu!

KOMİK FİYATLARA ÖZELLEŞTİRİLMİŞTİ!

Bütün zenginliklerin üstüne oturanlar da ROTHSCHILD ailesinin seçtiği isimlerdi! Ülke artık RUSLAR'ın değildi! Halk zenginliğine sadece uzaktan bakıyordu! Dışarıdan gelenler İÇERİDE TESPİT ETTİKLERİNİN üzerinden kontrolü ele almıştı! II. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük işgal buydu!


Türkiye'yi yöneten İngiliz-Yahudi işbirliği tarihin karanlık çöplüğüne gidecek! İngilterenin çizdiği sınırlar kalkacak! Ortadoğu Londra'ya değil İstanbul'a akacak!

Oyun içinde oyun
Laiklik, Cumhuriyet'i koruma, irtica, bölücülük hepsi hikaye idi!


Chp nin Amerika ve Yahudi Lobileri İle İlişkileri
Mısır'da darbeci SİSİ, Suriye'de babadan oğla geçen koltuğa oturan diktatör Esad'ı destekleyen ve sonra da çıkıp "Biz Atatürkçüyüz, demokrasilerden yanayız" diyen bir Ana muhalefet var Türkiye'de.

Bu ülkede insanları dinlediler.

Bu ülkede Generalleri, Bakanları, Başbakanları dinlediler.Bu ülkede Başkomutanı, Cumhurbaşkanını bile dinlediler.



Biz bilmesek de Türkiye'de bazı MEDYA ve İŞADAMLARI görünmez bir hatla LONDRA'ya bağlıdır!

Siyasetçiler de hesaba dahildir!

Aralarındaki ilişkiyi nedense kimse açık etmedi! Kimse bu konularda ciddi ciddi kalem oynatmadı!
Oysa ülkenin rotasını bu ilişkiler belirliyordu! Bunun dışına çıkanın YAŞAMA şansı yoktu!

En temel meselemiz de böyleydi!

Kürt sorununa baktığımızda, bizde çok kişi görmez ama İNGİLTERE, kuzeni İSRAİL ve ABD'deki Yahudi, Ermeni ve Rum lobisi işin lokomotifidir!

Bu güçler bir araya gelir ve sizin "neyle uğraşmak zorunda kalacağınızı" belirler! 30 yıldır süren PKK ve son dönemde hızla kendini gösteren ve çok kişiyi yanıltan PARALEL de bu ittifakın sonucudur!


Şeytanın aklına gelmeyecek planlar kurulur ve hayata geçirilir!

El altından PKK'yı destekleyen yapı BARIŞ SÜRECİ devreye girince "mottosu" SIZINTI olan hareket ile bunu bitirmeye çalışır!
IŞİD'e karşı Alman ve İngilizler'in hem ülkelerinde hem de Kuzey Irak'ta PEŞMERGE'ye destek vermesi gibi!



Bu İngiltere'nin küresel oyuncu olarak yaşamasını bitirecek! ROL Ankara'ya geçecek.
Bu da OSMANLI'nın geri gelişi demek!
Türkiye dün sandık başına gittiğinde buna karar verecekti!

Türkiye dün büyük bir seçime uyandı! Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi için sandığa gidildi! Sonuçlar çok şey söyleyecekti!

Erdoğan'ın zaferi yepyeni bir sayfa açacak, ülke BAŞKANLIĞA gidecekti!


IŞİD, Irak'taki rafinerilerin neredeyse tamamını ele geçirirken , MALİKİ Neden ülkesindeki karışıklığı susarak izliyordu ?


Hedefini belli etmişti! Koca koca silahlarla Kürtler'in üzerine yürüyüp onları da köşeye sıkıştırmıştı! 
Olaylar peşpeşe gelirken Irak'ta Kürtler'e ateş püsküren MALİKİ gitti!

Peki, yerine gelen kimdi? 

Neden ülkesindeki karışıklığı susarak izliyordu!
Mezhep savaşını isteyen Maliki'nin yerine Britanya pasaportu taşıyan Haydar el Abadi'nin gelmesinin açılımı neydi?

Üstelik göreve gelir gelmez "Artık ülkem için çalışacağım!" dedi!
Olması gerekeni niçin söylerdi insan!

Ancak bu sözler pek inandırıcı bulunmadı. 

1967'de 15 yaşındayken Dava Partisi'ne katılan Haydar el Abadi, 1977'de Dava Partisi'nin Londra temsilciliğini yaptı. 
1979'da partinin liderlik kuruluna seçilen Abadi 1980'de partinin, merkezi Beyrut'ta bulunan Ortadoğu bürosunun başkanlığına atandı! 
Ancak Manchester Üniversitesi'nde okuduğu için bu görevi başkasına devretti. 
23 yıl boyunca İngiltere'de yasayan Abadi'nin, bazıları özel davetler olmak üzere Kraliçe II. Elizabeth'le 40 kez bir araya geldiği ortaya çıktı.

Bu kadar da değildi.

Katıldığı konferanslarda Kraliçe II. Elizabeth'e övgüler yağdıran Abadi, İngiltere'yi anavatanı olarak gördüğünü çekinmeden söylüyordu!
Abadi, 'gönüllü sürgün' olarak Londra'da yaşadığını kabul ederken, ABD'nin Irak işgali sonrasında planlarını değiştirip Bağdat'a döndü!

Abadi'nin İngiltere'de en yakın arkadaşlarından biri de Beşar Esad'dı.

Özellikle Londra'da sürekli bir arada olan Abadi ve Esad, Londra'nın himayesinde birçok oluşuma destek verdi! 
Abadi'nin başbakan olarak göreve başlamasından sonra kendisini tebrik için arayan ilk iki kişi, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve İngiltere Başbakanı Cameron'du!

23 YIL boyunca İngiltere'de yaşayan ve çok önemli bir projenin içinde yer alan Irak Başbakanı Abadi, "İngiltere ile çok önemli çalışmalar yapacağız. 
İki ülke için de büyük önem taşıyan anlaşmalar olacak" demeyi de unutmayacaktı! Şifreyi verecekti!

Eee, ülkeye hizmet böyle bir şeydi!

Bu nedenle Irak devleti IŞİD'e karşı hiçbir şey yapmıyor! 
IŞİD de ele geçirdiği İngiliz, Amerikalı ve Yahudi gazetecilerin kafasını keserek hedef saptırıyordu! "İşin içinde biz yokuz!" diyorlardı!

Durum böyle değildi oysa!
Hem de hiç!

MİT'in rehineleri almasından sonra İngiliz basını köpürdü! "Bizim vatandaşlarımız ölürken nasıl oluyor da Türkler rehinelerini kurtarabiliyor!" diye manşetler atıyorlardı!
Düne kadar içeride çok adamları olduğu için devlet adım atamıyordu!

Adamları azaldıkça bu kez de DİNLEMELER devreye girdi!


ERDOĞANDAN ;AB VE ABD'NİN DERDİ PETROL - Ne zaman IŞİD terör örgütü çıktı petrol kuyularını tehdit etti hemen müdahele ettiler. Demek bunların derdi insan değil petrol. Batı'nın şirketleri oralara sahiptir


Bölgede yaşanan acılar elbet burada da hissediliyor. Irak işgalin ardından bir huzura, istikrara kavuşamadı. IŞİD adlı terör örgütü nereden çıktı? Doğuşu El Kaide'de. Suriye'ye geçti. Palazlandı, güçlendi. Musul hadisesi çok dikkatli bakmak lazım. Maliki ordusu bütün silahlarını bırakıp kaçtı. Bu silahları IŞİD aldı. Bundan sonra operasyonlarını etkin hale getirdi. Bağdat'a 50 km alana kadar geldi. Irak'ın 3'te 1'ine sahip. Bu silahlarla tüm operasyonlarını yaptı.

‘KARA HAREKATI OLMAZSA BAŞARI OLMAZ'

Suriye'deki IŞİD'in operasyonlarına baktığımızda aynı şeyi görüyoruz. ABD'nin hava operasyonu kısmen caydırmıştır. Siz hava harekatını kara harekatıyla desteklemezseniz başarılı olamazsınız.

Ülkedeki mağduriyetleri çok iyi değerlendiren IŞİD Irak'ta çok ciddi bir tehdit oldu. Oradaki halklardan çokça katılım oldu.

'KİMYASAL SİLAHLA 300 BİN KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ'

Suriye'deyse uzun yıllardır olan baskı rejimine dostane bir şekilde davrandık. Irak ve Suriye'de dediklerimizi dinlemediler. Suriye'de kimyasal silahla, işkencelerde 300 bin insan öldürüldü. Suriye'de 7 milyon insan evini terk etti. Benim ülkemde 1.5 milyon Suriyeli ve Iraklı mülteci var.

'5 MİLYAR DOLAR HARCADIK 25 MİLYON DOLAR YARDIM ALDIK'

BM'den bize herhangi bir destek geldi mi? Sadece 25 milyon dolar. Bizim harcadığımız rakam 4-5 milyar dolar. Avrupa bu kadar imkana rağmen bu sığınmacılara neden sahip çıkmaz?

'IRAK'TAKİ MEZHEPÇİLİK İÇİN ÖNLEM ALINMADI'

IŞİD’in iki mimarı var: IŞİD’in babası Amerika, Annesi Esed yönetimidir. IŞİD Suriye rahminde doğdu. Irak’ta geldi etkili oldu



Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, IŞİD’in babasının ABD, annesinin ise Esed yönetimi olduğunu söyledi. Selvi, ABD’nin IŞİD üzerinden İslam dünyasında yeni bir dizayn yapmaya çalıştığını ifade etti.

‘PKK ÜZERİNDEN TÜRKİYE’Yİ KÖŞEYE SIKIŞTIRMAK İSTİYORLAR’

ABD’nin Kobani üzerinden Türkiye’yi karıştırmak için bir plan yaptığını iddia eden Abdulkadir Selvi, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istendiğinin altını çizdi. Selvi, “Önce Kürtleri oradan tasfiye ettiler, 5-6 bin Kürt bugün Barzani bölgesinde Kobani ve Rojava’nın olduğu kantonlardan geldiler. Kürt lideri öldürdüler, Kürtleri sindirmek için Esed yönetimiyle iş birliği yaptılar hala da rejimle açıktan bir mücadeleye girmiyorlar. Özgür Suriye Ordusu’nun yardımını da o açıdan kabul etmiyorlar. Her şeyleriyle yalan söylüyorlar. Ne istedikleri belli: ‘İstedikleri Kobani’yi bahane ederek Türkiye’yi karıştırmak, Suriye’deki ateşi Türkiye’ye taşımak istiyorlarama bunu yaparken de PKK’nın tabandaki örgütlenmesinden yararlanarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Bu da Amerikan planıdır” dedi.

‘ABD İSLAM DÜNYASINDA IŞİD ÜZERİNDEN DİZAYN YAPMAYA ÇALIŞIYOR’

Abdülkadir Selvi IŞİD’in nasıl doğduğuna ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde de bulundu. Selvi, IŞİD’in babasının ABD olduğunu ifade etti. Selvi; “Sünniler, Sünni Araplar Irak ve Suriye’de eşit olarak temsil edilmediği sürece bu sorunun bitmeyeceğini daha o zaman Türkiye kendilerine anlatıyordu. Kabul etmediler. Bu Süreçten IŞİD gibi bir yapıyı ortaya çıkardılar. IŞİD’in iki mimarı var. IŞİD’in babası Amerika, Annesi Esed yönetimidir. IŞİD Suriye rahminde doğdu. Irak’ta geldi etkili oldu. Çünkü Irak’ta dışlanan Sünni Araplar var. Bunların bel kemiğini Saddam ordusu oluşturuyor. Şimdi yıllarca El-Kaide üzerinden İslam dünyasını dizayn eden ABD, bu kez de IŞİD üzerinden yeni işgaller, yeni kargaşalar yeni dizayn yapmaya çalışıyor bence işin özü budur.” Şeklinde konuştu.