17.11.2014

Türkiye Taviz Verebilir Ama U Dönüşü Yapmaz . Taviz Başka Şey U Dönüşü Başka



Siyonist baronlara bağlı küresel medya grupları ve yerli işbirlikçileri, AKP iktidarı ile Beyaz Saray arasında Kobani merkezli yaşanan siyasi kriz bahanesiyle Türkiye karşıtlığında sınırları zorlamaya başladılar.

Kılcal damarlarına kadar işlemiş Türkiye düşmanlıklarını var güçleriyle kirli kalemlerinden kusuyorlar.
Psikolojik harp tekniklerinin son versiyonlarını kullanarak azgınca saldırıya geçtiler.

Kobani’de PYD-PKK birlikteliği ile IŞİD arasında yaşanan savaşta ABD ve Türkiye arasındaki diplomatik anlaşmazlıklar istismar edilip Türkiye aleyhine küresel çapta şiddetli bir kara propaganda yürütülüyor.

Hedef, Türkiye’nin itibarı ile uluslararası etkinliğini sarsmak!

Türkiye’ye karşı tam bir itibar suikastı düzenleniyor!
2003 yılında 1 Mart Tezkeresine hayır diyerek ABD ile birlikte Irak işgalinin bir parçası olmayı reddeden ve yaptığı yanına kar alan Türkiye, İslam âlemi başta olmak üzere tüm dünyada ilgi odağı haline gelmeye başladı!

Türkiye’nin mevcut Siyonist dünya düzeninden farklı olarak kendine özgü, hakkaniyetli, şeffaf ve dürüst bir dış politika izleme gücüne sahip olduğuna dair gelişmelerden bazıları şunlardır:

-Türkiye’nin inisiyatifinde gerçekleşen Irak’a Komşu Ülkeler Dışişleri Bakanları Toplantısı.
-Rusya’nın Gürcistan işgalinde NATO donanmasının boğazlardan geçişine izin verilmemesi!
-Davos toplantısında meşhur “One minute'” çıkışı.
-Gazze ablukasına karşı sefere çıkan Marmara Yardım Gemisi organizasyonu.
-İsrail’in Türkiye’den resmen özür dilemesi!
-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ulusal ve uluslararası her platformda ABD’yi, AB’yi, BM’yi, NATO’yu hedef alan dozajı yüksek ağır eleştiri ve suçlamaları!
-Bütün dünyanın sahiplenerek destek verdiği Mısır’daki Sisi darbesi ile Suriye’deki Esad rejimine karşı olan ilkeli duruşu.
-İsrail’in Filistin zulmüne karşı dillendirdiği ve İslam âlemi dâhil dünyada eşi benzeri olmayan sert söylemi!

Türkiye’nin dış politikada ortaya koyduğu şahsiyetli yaklaşım ile bütünüyle Siyonist-Haçlı ittifakı aleyhine olan girişim ve açılımları özellikle İslam dünyasında ülkemizin oldukça saygın, sözüne itibar edilen bir lider devlet konumuna gelmesini sağladı.


Kokuşmuş Siyonist leşler, Kobani olaylarını ters yüz ederek, çarpıtarak, olduğundan farklı göstermeye çalışarak Türkiye’nin büyük risk ve zorluklara göğüs gerip kazandığı itibarını, saygınlığını, güvenilirliğini tahrip etmenin derdindeler.
Gelelim hakkında medyada fırtınalar kopartılan Kobani meselesine!
Ne olmuş Kobani’de?
Efendim, Türkiye, ABD ve müttefiklerinin PKK ile PYD’ye silah yardımı yapmalarına şiddetle karşı çıktıktan sonra bu politikasından vazgeçmişmiş…
Sen misin ABD’ye, Haçlı Batıya teslim olan!
Dış ve iç Siyonist medyada Türkiye aleyhine dehşet bir karalama kampanyası başlatıldı.
İşte gazete başlıkları:
-Türkiye’den “U” dönüşü.
-Dramatik son.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan PYD politikasından çark etti.
-Obama’nın bir telefonu yetti.
-AKP iktidarı, Batılı dostlarına daha fazla direnemedi.
Türkiye, İsrail’e, ABD’ye, AB’ye, NATO’ya,  BM’ ye, IMF’ye, Haçlı Batının çifte standartlı politikalarına sert suçlamalarda bulunduğu zaman bu Siyonist medya unsurları nasıl yayın yaptılar?

-Ey AKP iktidarı!
Sen kimsin, neyine güveniyorsun?
-ABD’ye, AB’ye, NATO’ya, BM’ye karşı çıkacak, onların politikasına hayır diyecek gücün yok senin!
-Başını belaya mı sokmak istiyorsun?
-Türkiye’yi sonu hüsran maceralara sürüklemekten vazgeç!
-Türkiye’de eksen kayması yaşanıyor!

Türkiye, Kobani meselesinde işbirlikçi unsurların istediği gibi Haçlı Batı ile çatışmak yerine şekilsel manada emperyalist ülkelerin kendisinden beklediği adımları atarak PYD’ye silah koridoru açtığını ilan etti.

Normalde olması gereken Haçlı Batı yandaşlarının bu kararından dolayı Türkiye’ye destek olmaları değil mi?



Ama öyle olmuyor!
“Batıya kafa tutacak gücün yok, ayağını denk al diyen”  Masonik çevreler, Kobani meselesinde ABD baskısına daha fazla direnemeyip sözde geri adım atan Türkiye’yi yıpratmak ve itibarsızlaştırmak gayesiyle AKP iktidarı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Batı işbirlikçisi olmakla itham ettiler!
Siyonist kirli mihraklara karşı çıktığında haddini bil suçlamalarıyla Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışan malum çevreler, Kobani olayında Türkiye’yi ABD işbirlikçisi bir ülke olarak ilan edip tam tersi bir tavır takındılar!
Yaşananları bir fıkra ile süslemeye çalışalım.
“Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememiş.
Ne yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyor.
Nihayet, öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşünerek ilan ediyor:
Pazar günü saat 10'da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplanırlar.
Bakan gelir ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başlar. Karşı kıyıya kadar da yürüyüp geçer.
Herkesin gözleri dehşetle açılmıştır.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okunur:
Bakan yüzme bilmiyor!”
Öncelikle Türkiye hakkında “U” dönüşü iddialarını dillendiren kesimler kimler?
Emperyalist Siyonist/Haçlı Batı ve yerli uşakları!
Yalnızca bu gerçek bile tek başına “U” dönüşü yaygaralarına toplum olarak asla prim vermememiz gerektiğinin ispatı olmaya yeterlidir.
Peki, karanlık oda mensuplarının iddia ettikleri gibi Türkiye gerçekten PYD politikasında “U” dönüşü yaptı mı?
Doğrusu, Türkiye “U” dönüşü değil yalnızca taviz verdi!
Taviz başka şey, “U” dönüşü başka!
Taviz, hedeften sapma demek değildir.
Ama “U” dönüşünün anlamı hedeften sapmaktır.
Ayrıca bir ülkenin karşıt bir devlete taviz verebilmesi için en azından onun kadar güçlü olması şarttır.
Gücü olmayanın karşı tarafa vereceği tavizi de olamaz!
Taviz verebilen bir devlet her şeyden önce müzakere masasına oturup muhatap alınacak kadar güçlü bir ülke demektir!
Aksi takdirde Siyonist sömürgeciler tarafından kuşatılmış, sömürgeleştirilmiş, parya muamelesine tabi tutulan bir ülke Haçlı Batıya taviz olarak ne verebilir ki?
Bir köle sahibine taviz verebilir mi?
Sarayın hapishanesindeki bir esirin; sarayın sahibi padişaha taviz vermesi mümkün mü?
İslam tarihinde ilk büyük tavizi veren lider Hz. Peygamberdir!
Mekkeli müşrikler ile imzaladığı Hudeybiye antlaşmasının tüm maddeleri düşmana verilmiş olan tavizlerden ibarettir.
Hz. Ebubekir (RA) hariç bütün ashabın karşı çıkmasına rağmen Hz. Peygamber bu antlaşmayı imzalamıştır.
Ancak sahabenin ileri gelenlerinin dahi isyan ettiği bu antlaşmada verilen tavizler 2 yıl sonra Mekke Fethinin önünü açmıştır!
En büyük önderimiz ve örneğimiz olan Hz. Peygamberden çıkarmamız gereken ders şudur:
Davasından, hedefinden vazgeçmemek kaydıyla ümmetin lideri veya siyasi irade düşmanını oyalamaya, aldatmaya, kandırmaya yönelik her türlü tavizi verilebilir!
Bu kuralın en güzel örneklerini sergileyenlerden birisi de Erbakan’dı!
Bir ABD’li Siyonist stratejist Erbakan için şu tanımı yapmıştı: “Her türlü tavizi verir ancak hiçbir zaman hedefinden şaşmaz.” Sanırız, Erbakan’ı en iyi o tanımıştı!
Önemli olan taviz vermek değil, hedefinden sapmamaktır!
AKP iktidarının PYD politikasından taviz verdiği söylenebilir belki ama Yeniden Büyük Türkiye temelinde D/8’in 6 ilkesi çerçevesinde Adil Düzene dayalı Yeni Bir Dünya hedefinden vazgeçtiğini hiç kimse iddia edemez!
Türkiye’nin Erbakan’ın çizdiği istikamette yürüyüşüne devam ederek 2023 hedefinden asla şaşmayacağını Başbakan Davutoğlu partisinin il başkanları toplantısında şu veciz sözlerle ilan ediyordu:
“Eski Türkiye'ye dönmek isteyenleri tarihin çöplüğüne atacağız.
Bizim güttüğümüz siyaseti anlamak için Hicret'i anlamak lazım. Bir tek yüreklerindeki imanla Medine'ye yürüdüler. Bir vahiy için yürüdüler.
Ulu Peygamber Eba Eyyup El Ensari'ye misafir olur. Bizim felsefemiz Hz. Eyyüp'ün felsefesidir. Biz Esed'in, IŞİD'in zulmünden kaçanlara hep kapımızı açtık. Kapımızı kapasak Eba Eyyup El Ensari'nin huzuruna çıkamazdık.
Yesrib Peygamber'e ve muhacirlere kapısını kapatsaydı Yesrib Yesrib kalırdı.
Türkiye bölgesel güç olmaktan küresel güç olmaya gidiyorsa bu vicdanla olur.
Biz hep merhametin yolcuları olacağız.
Hicret nasıl bir ruh halini koruyorsa biz de ebediyete kadar Medine'nin ruhunu koruyacağız.
Hz. Hüseyin bir ulu önder. O zaman güçlü olana bakanlar şunu söyleyeceklerdi. Küçük bir grupla koca bir orduya karşı koymaya gidiyor. Şimdi bize diyorlar ya güçlünün yanında yer alın. Bunlar o zaman da Hz. Hüseyin'i de sorgularlardı!
Çünkü o zalimin karşısına yürüdü. Şehit olacağını bilerek yürüdü. Biz Hz. Hüseyin'in yolundan gideceğiz. Zalime zalim, mazluma mazlum diyeceğiz. Tüm dünya karşımızda olsa da söyleyeceğiz.”
Kaldı ki Türkiye’nin PYD’ye silah yardımı ile ilgili verdiği taviz ileride İsrail  ve hinterlandı ABD ile Haçlı müttefiklerinin başına bela olacak türdendir!
Çünkü Türkiye, PYD’ye silah yardımını Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi birlikleri Peşmerge üzerinden sağlamaya çalışmaktadır.
Bütün dünya âlem iyi biliyor ki Kuzey Irak Barzani Kürt Yönetimi siyasetiyle, ekonomisiyle, toplumsal yapısıyla, askeriyle tamamen Türkiye’nin hinterlandına girmiş durumdadır.
İsrail, ABD ve Haçlı Batının ısrarlı karşı çıkmalarına rağmen Barzani iktidarı Kuzey Irak petrollerinin Türkiye üzerinden dünyaya satılması kararından asla geri adım atmadı!
Eğer IŞİD kuşatması defedilir ve Kobani yeniden Kürtlerin kontrolü altına girecek olursa Türkiye’nin menfaatine olan kentin PYD-PKK ittifakı yerine Peşmerge birliklerinin kontrolüne girmesidir.
Türkiye için Barzani ordusu her şart ve durumda PYD-PKK ittifakına göre rahatlıkla ehven-i şer olarak görülebilir!
Çünkü Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğünü tehdit eden asıl faktör İsrail ile birlikte Haçlı ülkelerin taşeronluğunu üstlenen PKK-PYD silahlı militanlarıdır, Peşmerge değil!
Emperyalist devletler ile yerli uşaklarının 40 yıldır ısrarlı taciz ve tahriklerine rağmen TSK ile Peşmerge milisleri hiçbir zaman karşı karşıya gelmediler!
Ama PKK terör örgütü ile TSK arasında 30 yıldır süregelen bir savaş söz konusu!
Akıllara doğal olarak şöyle bir fikir gelebilir.
PYD madem PKK gibi bir terör örgütüdür o takdirde Peşmerge üzerinden PYD’ye silah yardımını Türkiye niçin onayladı?
Cevabı çok basit!
Kobani’nin yönetimini yalnızca PYD-PKK unsurlarının inisiyatifine bırakmamak için! 
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Peşmerge gücü bugün IŞİD ile yapılan savaşta PYD’li unsurlara silah ve asker desteği sağlarsa yarın çatışmalar bittiğinde Kobani’nin idaresinin şekillenmesinde mutlaka söz söyleme hakkını elde etmiş olacaktır.
İleride Barzani güçlerinin de idaresinde söz sahibi olduğu Kobani’nin Türkiye için bir tehdit unsuru olmaktan çıkacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Emperyalist Siyonist-Haçlı odaklar ile medyadaki kölelerinin kopardıkları Kürt Devleti kuruluyor yaygaralarına, bağırışlarına ise asla itibar etmeyiniz!
Çünkü 40 yıldır ha kuruldu kurulacak denilen Kürt devleti, Saddam’ın iktidardan indirildiği, Irak’ın işgalci devletlerin kontrolüne girdiği, Arap Baharının henüz başlamadığı Ortadoğu’da şartların en uygun olduğu bir dönemde dahi ilan edilememişken günümüzde bölgedeki IŞİD faktörü dikkate alındığında Kürt devletinin kurulması artık hayaldir!
Bu gerçeği en iyi idrak edenlerin başında Barzani iktidarı geldiği içindir ki İsrail ve Haçlı Batının tüm provokasyonlarına, tehditlerine rağmen Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Irak ve Suriye krizlerinde Türkiye ile karşı karşıya gelmekten özenle kaçınmaktadır.
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin Ortadoğu’daki varlığı Türkiye’nin desteğine endekslidir!
Çünkü Kürt toplumunun bölgede bir devlet kurmasına bu coğrafyada Şii Hilal Kuşağı projesini yürüten İran’ın veya İşgalci ordular ile işbirlikçi yönetimlerin zulmüne maruz kalarak dışlanmış Arap halklarının göz yumması ihtimal dâhilinde değildir.
Erbakan teşkilat toplantılarında, eğitim seminerlerinde girintili çıkıntılı iki çizginin ortasına düzgün bir çizgi çizer ve şöyle derdi:
“Bu ortadaki düzgün çizgi Milli Görüşün çizgisidir. Bizim hedefimizde, istikametimizde asla bir sapma, zikzak ve ‘U’ dönüşü yaşanmaz. Ama bu düz çizginin sağında ve solunda bulunan zikzaklı çizgiler var ya işte bunlar Siyonist mihrakların politikalarındaki çelişkileri, yanlışlıkları ve ‘U’ dönüşlerini temsil ediyor.
Ancak Siyonizm kontrol ettiği olağanüstü medya gücü sayesinde topluma algı operasyonları düzenleyerek kendi ‘U’ dönüşlerini Milli Görüşün ‘U’ dönüşleri gibi gösterirken; bizim düz çizgimizi kendi çizgisiymiş gibi sunmayı başarabilmektedir!”
Türkiye'nin Peşmerge desteğinde IŞİD karşıtı terörist çapulculara silah yardımı yapma projesi ile Özgür Suriye Ordusu güçlerinin Kobani'ye giderek PYD'ye destek olması girişimine en şiddetli muhalefetin PYD Başkanı Salih Müslim tarafından yapılmış olması asla tesadüf değildir!
Ne demişler?
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az!

EL-AZİZ /  Mesud Akgül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder