6.12.2014

2015 SEÇİMLERİNDE YİNE HER YERDE BİR SİYASETİ DİZAYN KOKUSU KUMPASı VAR : CHP, MHP, DSP, LDP, DP, BTP, BBP, Dev Parti, TSİP, DYP, Kadın Partisi,Türk Parti , Büyük Anadolu Kalkınma Hak ve Adalet Partisi. Nasıl oldu da, birbiri ile yan yana gelemeyecek, yüzlerini görmekten rahatsız olacak 14 siyasal parti İnsanoğlu'nun arkasında toplanmıştı ?

Türk siyasetinde görülmemiş hedef

Yeni Türkiye'nin siyasi ve iktisadi istikrarında hayati bir eşik olan 7 Haziran 2015 seçimlerine 183 gün (6 ay) kala, derin odakların kumpasları hızlandı.

Hedeflerinde 2015 seçimlerinde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun en az 330 milletvekili çıkaramaması, Yeni Anayasa hazırlayamaması ve sonuçta Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nda kuşatılması üzerine kurgulanan derin planlarla yine karşımızdalar. 

Her yerde bir siyaseti dizayn kokusu var. Her taşın altında göze batan kumpasları Başbakan Ahmet Davutoğlu Ak Parti'nin Kırklareli kongresinde açıkladı: "Perde gerisinde bir takım koalisyon çabaları var. 2015 seçimlerine doğru istikrarı tehlikeye sokacak şekilde siyaseti yeniden dizayn oyunlarına giriş hazırlıkları var. CHPHDP arasında altan alta görüşmeler var. 

Uluslararası stratejik akılların, siyasi ve iktisadi mahfillerde kurguladıkları 2015 Haziran seçimlerine yönelik kumpaslarla muhalefet cephesi hareketlendi, birileri yine ortalıkta gezmeye başladı. Sandıktan çıkamıyorlar, çeşitli kumpaslarla iktidarı devirmek için uğraşıyorlar.

Derin odaklar neden has 

Amerika Başkan Yardımcısı Joe Biden, Papa, Rusya lideri Putin Türkiye'ye geldi. Görünmez güç İngiltere Başbakan'ı Cameron 9 Aralık'ta Ankara'da olacak. 
Her biriyle görüşülen konuların her birinin dünya meselesi olduğu şüphesiz! Gelişmeler Yeni Türkiye liderliğinin küresel oyuncu olduğuna işaret ediyor.

 BU KADAR ÖNEMLİ DEVLET ADAMI GERÇEĞİ GÖRDÜĞÜ İÇİN ANKARA'DA DOLAŞIYOR.

 Newyork-Londra-
Berlin-Telaviv 
hattındaki Banka, Petrol, Silah Baronları ve Yahudi lobileri hasta oluyor.

Siyasi partiler cephesinde bir heyecan, bir trafik var ki sormayın. Ekmeleddin İhsanoğlu olayında biraz tecrübe kazanmışlardı. İnsanoğlu'nu, CHP, MHP, DSP, LDP, DP, BTP, BBP, Dev Parti, TSİP, DYP, Kadın Partisi, Hak ve Adalet Partisi, Türk Parti ve Büyük Anadolu Kalkınma Hareketi olmak üzere 14 siyasi hareket destekledi. Nasıl oldu da, birbiri ile yan yana gelemeyecek, yüzlerini görmekten rahatsız olacak 14 siyasal parti İnsanoğlu'nun arkasında toplandı?

Ekmel Bey'in arkasına konan lojistikte ikinci hedef 2015 seçimleriydi. 14 farklı fikir ve muhalif seçmen arasında geçiş için sıcak bir iklim yaratmayı denediler. "MHP ve CHP'nin bir aday üzerinde birleşmiş olması bir uzlaşma kültürünün başlangıcıdır. İşbirliği devam etmeli" görüşünü paylaşmışlardı.

1 Kasım'da İstanbul Barosu'nun Kanlıca'daki "Barobahçe" tesislerinde kamuoyu araştırmacısı Hakan Bayrakçı bazı formüller açıklamıştı: "AKP, CHP MHP ve HDP'nin dışında 5. bir parti yüzde 10 barajını nasıl aşar? Şu andaki tabloda CHP ve MHP'nin toplam oyu, en iyi ihtimalle yüzde 41-42 civarında.

Bu nedenle, farklı bir partileşme tablosu çıksa, bu yeni oluşum CHP ve MHP'den milletvekili çalar. Ama AK Parti'ye daha büyük zarar verir. Bu sistemle muhalefetin toplam sayısı 276'yı bile bulabilir"

Şimdi CHP- HDP, MHP -BBP, Emine Ülker Tarhan-İşçi Partisi arasında işbirliği-ittifak çalışmaları yürüyor.Fethullah Gülen'in kurdurduğu İdris Bal ve İdris Naim Şahin'in partilerini, Abdurahman Karslı'nın Merkez Partisi'ni, Saadet Partisi'ni yeni ittifaklara sokma planları yapılıyor. Anayasa mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tesadüfen siyasete bomba atmadı. Seçim barajı kavgasını körükledi. Buradan 2015 seçimlerine olası şaibe tartışmaları sürdürülecek. AYM'den çıkacak karar sonrası, Yüksek Seçim Kurul'unun alacağı tavır manidar olabilir. 

SONUÇ: Bağımsız hareket eden, 100 yıl sonra Anadolu'nun sesini yakın coğrafyaya güçlü dalgalarla duyuran, YENİ TÜRKİYE isimli bir ülke var küresel odakların karşısında.

21'İNCİ YÜZYILI KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA ŞEKİLLENDİREN YENİ EMPERYAL KÜRESEL DERİN ODAKLAR RAHATSIZ OLSALAR DA 2023-BÜYÜK TÜRKİYE YÜRÜYÜŞÜNÜ KESMEYE GÜÇLERİ YETMEYECEK.

TAKVİM / Bülent Erandaç

*******************

Abdülkadir Selvi Haşim Kılıç'ı fena yakaladı
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, seçim barajıyla ilgili yaptığı açıklamalar gündeme oturdu.


Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, aynı konu hakkında Haşim Kılıç'ın geçmişte seçim barajıyla ilgili verdiği kararı köşesine taşıdı. 

Süleyman Demirel’in yüzde 10’luk seçim barajıyla ilgili başvurusunda Haşim Kılıç, yazdıkları karşı oy yazısında istikrarı ve barajı savunmuş.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, yüzde 10 olan seçim barajına ilişkin olarak yapılan hak ihlali başvuru için AYM’nin kararını 2-3 hafta içinde vereceği ve hak ihlali yönünde karar çıkarsa hemen uygulanmasına ilişkin sözleri karıştırdı.

Vesayet tartışmalarını alevlendiren Kılıç'ın sözlerini Selvi bugünkü yazısında değerlendirdi. AK Parti'ye çelme atma adına çıkış yaptığını savunan yazar, Kılıç'ı siyasi mühendislik yapmakla suçladı. Neden iptal kararı verilemeyeceğini yazan Selvi, yazısını böyyle tamamlıyor:

"Çünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı da çok iyi biliyor ki, bireysel başvuru hakkını düzenleyen Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nun 45.Maddesi’ndeki hüküm olduğu sürece, seçim barajı konusunda bireysel başvuru kapsamında inceleme yapamaz.

Buna rağmen bir iptal kararı verse, Anayasa’nın 67.Maddesi’ndeki ”Seçimlere 1 yıl kala yapılan değişiklikler uygulanamaz” hükmü olduğu müddetçe, Anayasa değişmeden bu karar uygulanamaz.

AK Parti’ye çelme atma adına yaptığı bu çıkışla Haşim Kılıç, Anayasaya hakimiyetini tartışma konusu yaptırdı.

AİHM REDDETMİŞTİ

Yine çok iyi biliyorlar ki, bu konu AHİM’e gitti. Ve AHİM bunu reddetti. 3 Kasım 2002 seçimlerinde Şırnak’tan milletvekili adayı Mehmet Yumak ve Resul Sadak’ın, başvurusu üzerine 8 Temmuz 2008 tarihinde verdiği kararda dörde karşı on üç oyla, ” ihlal edilmemiştir” kararı vermiştir.

AHİM bu kararında Anayasa Mahkemesi’nin seçim barajını onaylayan kararlarına da gerekçede yer vermiştir.

Şimdi gelelim Anayasa Mahkemesi kararlarına.

Anayasa Mahkemesi’nin 1961 Anayasası'yla ilgili iki kararı var.

Biri Adalet Partisi Cumhuriyet Senatosu Grubu'nun başvurusu üzerine alınan 13.1.1966 tarihli karar. İkincisi ise Türkiye İşçi Partisi’nin müracaatı üzerine alınan 6 Mayıs 1968 tarihli karar.

1982 Anayasası'na göre alınan karar sayısı ise üç.

1.3.1984 tarihli karar Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp’in, 18.11.1995 tarihli karar Mümtaz Soysal ve Bülent Ecevit’in, 1.12.1995 tarihli karar ise Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başvurusu üzerine alınmış.

Ecevit ile Soysal başvurusunda, Türkiye milletvekilliği olarak bilinen ve 100 milletvekili olarak öngörülen düzenlemenin ve bölge barajının iptalini talep ediyorlar. Mahkeme başvuruyu yerinde bulup, iptal kararı veriyor. Haşim Kılıç ise iptal kararına karşı çıkıyor.

İSTİKRARI SAVUNMUŞTU

Karşı oy yazısında istikrarı savunuyor.

“Bu nedenle yasa koyucunun istikrar unsuru yönünde takdir ettiği seçim bölgesi barajlarının Anayasa’ya aykırı olmadığı düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmadım” diye yazıyor.

Süleyman Demirel’in yüzde 10’luk seçim barajıyla ilgili başvurusu üzerine Sacit Adalı ve Haşim Kılıç yazdıkları karşı oy yazısında da istikrarı ve barajları savunuyorlar.

O gün bırakın yüzde 10 ülke barajını, bölge barajının dahi iptaline karşı çıkan Haşim kılıç bugün ise yüzde 10 barajına karşı çıkan özgürlük savaşçısı Haşim Kılıç...

Yüzde 10 barajına başından beri karşı çıkan biri olarak sormak hakkım olsa gerek. Hangi Haşim Kılıç gerçek Haşim Kılıç..."

**************

Fethullah Gülen-CHP-MHP-Büyük Sermaye-Baronlardan oluşan, 'Yeni Türkiye'yi hançerleme koalisyonu 30 Mart öncesinde uygulamaya soktukları derin planlarını revize etmek zorunda kaldılar.

Baronların parti operasyonu

Hatırlayalım. Tayyip Erdoğan'ı tasfiye planı, 2013-2015 olmak iki yıla göre hazırlanmıştı ve başlıkları şöyleydi: 



GEZİ, 17/25 ARALIK DARBE, 30 MART BELEDİYE SEÇİMİ, KÖŞK SEÇİMİ ve 2015 GENEL SEÇİMLERİ...

2013 Taksimgezi üzerinden, Ukrayna ve Mısır'da olduğu gibi bir politik kaos yaratarak Erdoğan'ı etkisizleştirme planını uygulamaya soktu.

Yahudi ortaklı uluslararası medyada Erdoğan ve AK Parti algısını değiştirme yayınlarını başlattılar. 17/25 Aralık darbesinde, Fethullah Gülen'in emniyetyargı cuntasını kullandılar. 30 Mart'ta, CHP-MHP seçmenini birbirine ısındırmak için büyük çaba sarfettiler.

Ankara'da Mansur Yavaş'ı CHP adayı yapıp, MHP oylarına el attılar. 30 Mart yerel seçimlerinde AK Parti'nin oy oranında belirgin bir düşüş sağlansaydı ne olacaktı? Zayıflayacak Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adayı olamamasını, sonuçta, 2015 genel seçimlerinde AK Parti'nin kaybetmesi, Erdoğan'ın bertaraf edilmesini hplanlanıyordu.

BÜYÜK HÜSRANI OLDU

Başbakan Tayyip Erdoğan zafer kazanınca 'Yeni Türkiye'yi hançerleme koalisyon'u eski planlarını şöyle revize etti:

Yeni hedef:2015 seçimlerinde, AK Parti'nin oylarını tırtıklamak, Çankaya'ya çıkacak Erdoğan'ın yeni anayasa çıkarmasını engellemek, eski anayasa ile Çankaya'da kuşatmak, olursa CHP-MHP hükümeti çıkarmak, olmazsa zayıf bir Ak Parti hükümeti.
Yeni plan pratiği:

EKMELEDDİN İHSANOĞLU PROJESİ...

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP-MHP adayı olarak milliyetçi-muhafazakâr Ekmeleddin İhsanoğlu'nu arenaya sürdüler. Ak Parti seçmeninden oy devşirmek istiyorlar.

AK PARTİ'Yİ BÖLME:

3 üncü dönem yasağına giren Ak Partili bakanları ve milletvekillerini kuşatmak. Özellikle, eski Anap'tan ve DYP'den gelmiş ünlü isimler üzerinde çalışıyorlar.

FETHULLAH GÜLEN:

Gülen'in iç siyasete ağırlık koymasını sağladılar. Yeni Muhalefet bloğu oluşturmak için, 'Genç Parti-Merkez Parti-Büyük Birlik çizgisi' üzerinde mesai veriyorlar. Bir başka koldan,'Saadet ve Büyük Birlik'i MHP ile ortak yapma'' temaslarını sürdürüyorlar.

ERDOĞAN'IN ÖNÜNÜ KESME:

Erdoğan'ı destekleyen milyonların kafasını karıştırmak için, birincisi: Merhum Turgut Özal'ın Anap'ı, Demirel'in DYP'si örnek gösterilerek, 'AK Parti'nin sonu da ANAP ve DYP gibi olacak' kampanyası, İkincisi, Erdoğan sonrası Başbakan'lık kavgası yaratmaya yönelik yayınlar, başta Doğan Grubu olmak üzere muhalif medyada ısrarla gündeme sokuluyor. Gerçek nedir?

BİR)

Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın durum tespiti: AK Parti Türkiye'nin bütünlüğünün sigortasıdır, güven ve istikrarın teminatıdır, bölgesel aktörlüğün mimarıdır, büyük Türkiye idealinin adresidir. Denklemden AK Parti'yi çekip alırsanız, ne ülke bütünlüğünü koruyacak, ne istikrarı sağlayacak, ne topluma umut aşılayacak, ne Türkiye'nin 2023 hedeflerini ve bölgesel çıkarlarını koruyabilecek bir siyasi aktör kalır. Yani AK Partisiz bir Türkiye düşünülemez'

İKİ)

Çankaya'da Özal'ı yalnız bırakan bir Mesut Yılmaz, AK Parti'den çıkmaz.

ÜÇ)

Erdoğan'ın koşullarıyla, Özal ve Demirel'in durumu birbirine benzemiyor.

Özal'ın en büyük rakibi Demirel'di, Erdoğan'ın rakibi yok. Ağustos sonrası lider değiştirmek zorunda kalacak muhalefetin durumu, Erdoğan'ın en büyük avantajı.

DÖRT)

Başbakan Erdoğan, "Özal ve Demirel tecrübesini çok iyi biliyor ve onların hatalarına düşmüyor. (Çankaya'ya çıkmak bir veda değil, yeni bir başlangıç) diyerek, AK Parti seçmenlerine damardan sesleniyor,, 'lideriniz bir yere gitmiyor'mesajı veriyor.

SONUÇ: Aziz milletimizin son muhtırası 10 Ağustos'ta 'YENİ TÜRKİYE'yi hançerleme koalisyonuna vermeyi sabırla bekliyor.
Bülent Erandaç
Takvim

******************


TOPLAMDA YÜZDE 3 BİLE ETMİYORLAR

2011 genel seçim sonuçlarına göre toplam oy oranı yüzde 3’i bile bulmayan bu partilerin birleşme kararı akıllara 10 Ağustos'ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini getirdi. Bilindiği üzere AK Parti'nin adayı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı CHP ve MHP'nin önderliğinde Ekmeleddin İhsanoğlu ismi üzerinde durularak bir çatı aday yöntemi benimsenmişti. Ancak Köşk seçimlerinin ardından bu yöntemin tutmadığı net bir şekilde anlaşıldı.

8 PARTİLİ İTTİFAK TUTAR MI?

Şimdi benzer bir yöntemi, seçimlerde hiçbir varlık göstermeyen partiler uygulamaya koyacak. Millet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Liberal Demokrat Parti, Alternatif ve Demokrasi Partisi, Demokrat Parti, Merkez Parti, Millet ve Adalet Partisi ve Demokratik Gelişim Partisi, Haziran 2015'te yapılacak seçimler öncesi AK Parti'ye karşı bir ittifaka gitmeye hazırlanıyor. Bu ittifak tutar mı tutmaz mı bilinmez ancak 2011 seçimlerinde milletin karşısına çıkarak gücünü sınayan partilerin aldığı oy oranı gelecek adına seçmene yol gösterecek. 8 partinin seçimlerdeki hedefi AK Parti'ye ağır darbe vurarak AK Parti'ye giden oyların büyük bölümünü almak olacak.

2011 GENEL SEÇİMLERİNE GÖRE PARTİLERİN OY DAĞILIMI:

Saadet Partisi: Yüzde 1,25

Büyük Birlik Partisi: Yüzde 0,74

Demokrat Parti: Yüzde 0,65

Liberal Demokrat Parti: Yüzde 0,04

Millet Partisi: Yüzde 0,14

Toplam oy oranı yüzde 2,82 olan ve yeni kurulan partilerin 2015 seçimlerinde göstereceği performans şimdiden merak konusu oldu.


Baraj tartışmasında
Amaç yeni anayasayı engellemek

Tayyar: “Temel kaygı AK Parti’nin milletvekili sayısını 300′ün altına düşürerek rahat iktidar olmasını engellemek ve yeni anayasa hedefinin önüne geçmektir”


A Haber’de yayınlanan Nihan Günay’ın sunduğu Medya Dünyası programında, hükümetin aldığı bedelli askerlik kararı, seçim barajı tartışmaları, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Alevi temsilcilerle buluşması ve AİHM’in aldığı Türkiye’nin cemevlerinin ibadethane olması konusunda ayrımcılık yaptığı yönündeki karardı. Programın konuğu AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’dı.

‘YAŞ SINIRININ DEĞİŞECEĞİNİ ZANNETMİYORUM’
Programda, hükümetin aldığı bedelli askerlik kararını değerlendiren Tayyar,”Partimizin aldığı kararı destekliyoruz. Bedelliden 700 bin kişi yararlanacak. Yaş sınırının değişeceğini zannetmiyorum. Gelirin TSK’nın ihtiyaçları için karşılanacak olması da son derece önemli” dedi.

‘AYM’NİN YAPTIĞI TAMAMEN BİR YETKİ GASPIDIR’
Medya Dünyası’nda AYM’ye yapılan seçim barajının yüzde 10′a düşürülmesi ile ilgili bireysel başvuruyu da değerlendiren Tayyar, “AYM’nin usül yönünden bile bu başvuruyu reddetmesi gerekirdi. Tartışmaya açmaları iyi niyetli bir yaklaşım gibi gelmedi. Yaptığı tamamen bir yetki gaspıdır, AYM’nin seçim barajıyla ilgili tartışmayı gündeme getirmesi provokatif bir girişimidir” ifadelerini kullandı.

‘AMAÇ YENİ ANAYASAYI ENGELLEMEKTİR’
Seçim barajı tartışmalarının çıkartılmasının asıl amacının yeni anayasayı engellemek olduğunu belirten AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, “Temel kaygı AK Parti’nin milletvekili sayısını 300′ün altına düşürerek rahat iktidar olmasını engellemek ve yeni anayasa hedefinin önüne geçmektir” diye konuştu.
‘HÜKÜMET SAMİMİ AMA ALEVİLER DE GAYRET GÖSTERMELİ’
Programda AİHM’nin aldığı Türkiye’nin cemevlerinin ibadethane olması konusunda ayrımcılık yaptığı yönündeki kararı da yorumlayan Tayyar, “Almanya’nın bu konudaki rolü tartışılamaz. Toplumun geniş kesimlerinin kabul göreceği tanımlamalara ihtiyaç var. Hükümet son derece samimi ama Alevilerin de gayret göstermesi lazım” şeklinde konuştu.

**************


SEN KİMİN KILICISIN HAŞİM KILIÇ? HUKUKUN MU, HUKUKSUZLUĞUN MU?

Haşim Kılıç, Pensilvanya’dan gelen F tipi alçak basıncın etkisi altına girdi gireli, kurumsal kimliği çevrim dışı kalmış… Hak hukuk anlayışı zinhar görüntülenemiyor.  Sandık dışı siyaset yöntem ve araçlarına aşırı maruz kaldığından, içine ana muhalefet ruhu kaçmış… O kadar ki, bazen neredeyse KK’nın kişiliğine bürünerek konuşuyor.

Eh, kolay mı? Gel de dayan…

Köşkte, Haşim Kılıç’ın “Biz gömlek değiştirmedik” diye racon kestiği Tayyip Erdoğan oturuyor. Bu tahammülsüzlük de haliyle Haşim Kılıç’ta rot-balans diye bir şey bırakmıyor. Haşinleştikçe haşinleşiyor. Agresif bir yöntemle iktidara muhalefet etmeye, köşkün ocağına ateş salmaya çalışırken, hak hukuk anlayışının da şaftı kayıyor tabii... Aklı karışıyor.

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın sınırları içerisinde saklama koşullarına riayet edilmeden F Tipi “gaza” getirilen kurumsal kimliği, raf ömrünü beklenenden çok daha erken bir vakitte tamamlamış belli ki!  Zira 2015 seçimlerine yaklaştıkça, cüppeli vesayet olmaya soyunuyor. AK Parti iktidarına karşı, “sandık dışı” yöntemlerle, etik dışı darbe senaryoları yazıyor.

“Dostu, düşmanı, suçüstü yakaladığımız” yerde de, dava açarak bizi susturmaya çalışıyor. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın gücüne dayanarak, 2015 seçimlerini türbülansa sokacak Anayasa Darbe girişimlerine karşı kimsenin çıt çıkarmamasını sağlamaya çalışıyor.

Peki, bu yöntemlerle Yeniakit’i “sessize” almaya çalışan Haşim Kılıç, Twitter kararında ne diyor?

Ali İ. Karahasanoğlu, Haşim Kılıç’ı “sudan çıkmış balık” gibi titreşime alacak, okurken gözlerini pörtletecek dünkü yazısında şöyle yazmış!

“Twitter kararına gelince..

Haşim abiyi tutamıyoruz.

“Özgürlük” diyor..

Başka bir şey demiyor..

“Sınırlanamaz” diyor..

“Engellenemez” diyor..

“Haktır” diyor..

“Hemen müdahil olmak gerekir” diyor..

“Geciktirilemez” diyor..

Diyor da diyor..

Ama iş kendisine gelince..

‘Savcı bey, bana hakaret edildi. 4 yıldan az olmasın isteyeceğiniz ceza’ deyip, imzalıyor dilekçeyi.”

Evet, mesele kendi “intikamcı” , “rövanşist” hesapları olunca, hak ve özgürlük değer yargılarını “titreşime” alıyor. Twitter için açtığı hukuk yollarında bize hendekler kazıyor. Yazılarımızdan ötürü bana ve Hasan Karakaya abiye dava açıyor.

Peki, Yeniakit bunu yer mi?

“Gelene Hocam, gidene paşam demeyen bir gazete”, senin “tahtadan kılıcına” baş eğer mi?

MOSSAD’ı, CIA’yı, BND’yi kuşanan F Tipi casus örgüte karşı restini çeken bir dava gazetesi, güce, vesayete eğilir mi?

Barkodlu besleme takımından mı sandın bizi? Twitter’da, ancak yüzlerini saklayarak konuşabilen şu F tipi ödlek zümreden mi?

Söyle! Sözcüklerimizin kellesini “dava” kılıcından geçirerek mi susturacaksın bizi? Fikir özgürlüğümüzü kılıçtan geçirerek mi? Düşünce özgürlüğümüzün ensesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallayacağın davalarla mı?


Bize hapis talebiyle dava açarken kimin kılıcısın Haşim Kılıç? Hukukun mu, hukuksuzluğun mu?

YENİ AKİT / Mehtap Yılmaz

***************

Hukuk darbesine hazırlanılıyor

Abdülkadir Selvi'den darbe hazırlanıyor iddiası
Seçim dönemleri yaklaştıkça, Ankara’da Ali Cengiz oyunları da başlar.
Zaten başlamadığında biz huzursuzlanırız.
Çünkü bu rejimin geleneğine aykırı.
Kimi zaman sokakları harekete geçirirler, kimi zaman yargıdan siyasi mühendislik ürünü bir karar çıkarırlar.
367 garabeti gibi.
2015 Seçimlerinin ayak sesleri duyulmaya başlayınca yargı cephesi yine ses verdi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, bireysel başvuru kapsamında yüzde 10 barajının kaldırılmasıyla ilgili açıklamaları bunun ilk işareti.
Uzatmayayım. İşin hukuki prosedürüne girmeden önce kestirmeden söyleyeyim.
2015 seçimlerine gidilirken, AK Parti’ye Anayasa darbesi hazırlanıyor.
Başarılı olacaklar mı? Orasını bilemiyorum. Anayasa Mahkemesi üyelerinin cinnet geçireceğini sanmıyorum. Ama Haşim Kılıç’ın hazırlığını yaptığı olay düpedüz bir Anayasa darbesi...
İşin hukuki boyutuna değinmeden önce bir tespitte bulunmak istiyorum. Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde Haşim Kılıç, o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın gözlerinin içine baka baka, ”Biz gömlek değiştirmedik” demişti. Haşim Bey keşke gömlek değiştirmekle yetinseydi. Gardrobunun tamamını değiştirdi. Eski hizmetleri nedeniyle Haşim Bey için daha ileri bir laf söylemek istemiyorum.
Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi üyesi olduğu dönemde baraj sistemiyle ilgili olarak iki başvuru yapılmış. 1991 yılında Mümtaz Soysal ile Bülent Ecevit’in bölge barajlarını da içeren başvurusu ile 1995 yılında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in müracaatı.  Haşim Kılıç oylamada barajın korunması yönünde oy kullanmış hem de karşı oy yazısında siyasi istikrar açısından baraj sisteminin doğru olduğunu savunmuş.  Dün yazdığım için, Haşim Kılıç’ın ifadelerini tekrar etmeye gerek duymuyorum. Çünkü bugün Anayasa Mahkemesi’nden iki yeni kararı paylaşacağım.
Süleyman Erte isimli vatandaşımız belde belediyelerinin mahalle ya da köye dönüştürülmesiyle ilgili kanun kapsamında Çanakkale merkeze bağlı Kumkale Belediyesi’nin köye dönüşecek olması nedeniyle Anayasal haklarının ihlal olacağı gerekçesiyle bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunuyor.
Alparslan Altan başkanlığındaki heyet başvuruyu inceleniyor. Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş Kanununun 45. Maddesi’nde yer alan, ”Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz” hükmüne vurgu yapılıyor.
Bu çok önemli bir nokta. Bireysel başvuruyu inceleyen heyet, önce işin hukuki zeminini tespit ediyor. Yetkisini ve görevini tarif ediyor. Meclis’te çıkarılan kanunlar ve idare işlemleri aleyhine bireysel başvuru kapsamında hüküm tesis edemeyeceğini belirtiyor.
Yasanın arkasından dolanmak ya da Haşim Kılıç’ın dediği gibi ‘Anayasa Mahkemesi şak diye iptal eder, Meclis tak diye Anayasayı değiştirir’ demiyor.
Yasada bu hüküm olduğu sürece, “Yasama işlemi aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “konu yönünden yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir” deniliyor.
Bu tespitler yapıldıktan sonra karar ne yönde çıkıyor? 16 Nisan 2013 tarihli kararında şöyle deniliyor:
“Başvurunun, ’konu yönünden yetkisizlik’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 16.4.2013 tarihinde oy birliğiyle karar verildi”
Demek ki Meclis’in çıkardığı kanunlarla ilgili olarak bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’nin inceleme yapıp karar verme yetkisi yokmuş. O nedenle heyet, ”yetkisizlik kararı” veriyor.  Burada Anayasa Mahkemesi’nin çıkarılan yasaların Anayasaya uygunluğunu inceleme yetkisini karıştırmamak gerekiyor. O ayrı bir kulvar, bireysel başvuruların incelenmesi ayrı bir kulvar.
Bu noktada Adalet komisyonu başkanı değerli hukukçu Ahmet İyimaya’nın, bireysel başvuruları incelemekle görevli İnsan Hakları Mahkemeleri kurulması önerisini gündeme getirmek istiyorum. Hem bu tür kafa karışıklıklarını ortadan kaldırır hem de Anayasa Mahkemesi Başkanlarının sistem üzerindeki, ”Krallıklarına” bir sınırlama getirir.
Anayasa Mahkemesi’nden ikinci bir kararı daha paylaşmak istiyorum.
30.9.2013 tarihli karara konu başvuru OYAK’la ilgili. GATA’nın verdiği iş göremez raporu ile TSK’dan malulen emekli olan Astsubay, OYAK’a başvuruda bulunarak kendisine, ”Maluliyet” yardımı yapılmasını talep ediyor.
Serdar Özgüldür’ün başkanlığındaki heyetin yaptığı inceleme sonucunda,  ”Başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy birliği ile” karar veriliyor.
Peki kararlar ortada dururken Haşim Kılıç, bu konuyu niye gündeme getirdi?
Önceden siyaset mühendisliğine direnen bir Haşim Kılıç vardı, şimdi ise siyaset mühendislikleri peşinde koşan bir Haşim Kılıç var.
Şimdiye kadar Anayasal darbelere karşı mücadele veren bir Haşim Kılıç vardı, şimdi ise Anayasal darbelerin mimarlığına soyunan bir Haşim Kılıç var.
Burada tek hedef var. 2015 seçimlerinde AK Parti’nin Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla iktidar olmasını önlemek.
Anayasayı değiştirirlerse maazallah ülkeye Başkanlık ya da yarı Başkanlık sistemini getirirler!
Bu seçimlerin mühendislik hesabı da böylece belli oldu. AK Parti’nin Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla gelmesini önlemek.
YENİŞAFAK / Abdülkadir Selvi

******************

Başbakan Davutoğlu'nun başdanışmanı  Akşam yazarı Etyen Mahçupyan dan 2015 seçim tahmini



AK PARTİ-MHP ARASINDA GİDİP GELEN 2 MİLYON OY
Kürt meselesinin bile seçim atmosferini değiştirme şansı yok ise, olağanüstü olasılıkları da bilemeyeceğimize göre, seçimlere üç aşağı beş yukarı bugünkü koşullarda gideceğimizi varsayabiliriz. Hesaplamada referans olarak herhangi bir seçim sonucunu veya araştırmayı almak mümkün…

 Biz son seçim olan Mart 2014 yerel seçimini alalım, ancak genel seçimlerde ortaya çıkan bir farklılığa da dikkat ederek: AKP ile MHP arasında gidip gelen kabaca iki milyon oy bulunuyor ve bu oylar yerel seçimlerde MHP'ye, genel seçimlerde ise AKP'ye kayıyor. Ayrıca önümüzdeki seçimde yurtdışından da kabaca yüzde iki oy kullanılacağını ve bunun AKP lehine en az yarım puan fark yaratacağını hesaba katalım.

AK PARTİ %48 CHP İSE %24
Bu durumda AKP'nin yerel seçimde aldığı yüzde 44'ü en az 4 puan yukarı çekmesi beklenir. HDP oyunun ise cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan yüzde 10'dan tekrar eski seviyesine dönmesi şaşırtıcı olmaz. Diğer küçük partilerin genel seçim performansının yerel seçime göre daha düşük olması da doğaldır. 

Öte yandan yerel seçimde CHP+MHP'nin yüzde 43 aldığı, üç büyük şehirde CHP'nin MHP'ye oranla üç misli oyunun olduğu, buna karşılık ülkenin geri kalanında oyların kabaca eşit dağıldığını hatırlayalım. MHP'nin iki milyon oyunun AKP'ye gittiği ve CHP'den ayrılan ulusalcıların az da olsa bir miktar oy götüreceği düşünüldüğünde sonuç şöyle olacaktır: AKP 48, CHP 24, MHP 15, HDP 6, Diğer 7…

AK PARTİ %50'Yİ AŞABİLİR
Ancak partiler arasında bir asimetri olduğunun altını çizmekte yarar var. Saha çalışmaları AKP politikalarını beğenenlerin kabaca yüzde 60 olduğunu gösteriyor. Yani bu partinin potansiyeli aldığı oyun üzerinde. Oysa CHP ve MHP'de beğeni oranları seçimde aldıkları oyun altında kalıyor.

 Diğer bir deyişle AKP için bulduğumuz 48rakamı muhtemelen asgari oyu gösterirken, muhalefet söz konusu olduğunda yukarıdaki tahminler alınabilecek azami oya işaret edecektir. Hacmi nedeniyle AKP için 2, iki büyük muhalefet partisi için 1 puanlık oynama payı koyduğumuzda AKP oyunun 50'ye ulaşması hiç de zor olmayacak gibi gözüküyor.

 Bu durumda diğer partilerin oylarının ise sırasıyla 23, 14, 6 ve 7 olabileceğini öne sürebiliriz. Kısacası eğer bazılarının hasretle beklediği 'kargaşa' ortamı yaratılamaz ve iktidarın kontrolü elden kaçırması sağlanamazsa, AKP'nin yüzde 48-50 aralığında oy almasının gerçekçi olduğunu akılda tutmak gerek. Bu sonuç üç seçimlik hayati dönemecin iktidar tarafından başarıyla dönüldüğünü ifade edecek ve kartların yeniden karıldığı, iş dünyasında ve medyada yeni pozisyonların alındığı bir döneme girilecek…

**************

GEZİ OLMADI “BARAJ”LA DENİYORLAR

Seçime 6 ay kala AYM Başkanı Kılıç’ın, yüzde 10'luk seçim barajının kaldırılabileceği yönündeki çıkışı dikkat çekti. AK Partili Şentop: Gezi’deki malum çevreler bu hamleyle devreye girmiş görünüyor.


Gezi olmadı “baraj”la deniyorlar

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, yüzde 10'luk seçim barajının kaldırılması konusunda yaptığı açıklama, siyasi çevrelerde yankı uyandırdı. Verdiği demeçte AYM’ye yapılan bireysel başvurulara ilişkin raporların tamamlandığını söyleyen Kılıç, “Konu hassas olduğu için ‘bireysel’de değil de ‘genel kurul’da görüşüp 2-3 hafta içinde karara bağlayacağız” demişti.

ŞENTOP: GEZİ’NİN DEVAMI

AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamaları “baraj iptal mi oluyor” tartışmalarına neden oldu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop “Siyasi sonuç almaya yönelik bir çalışma” dedi, Kılıç’ın ihsas-ı reyde (oyunu önceden açıklama) bulunduğunu belirterek “Bu, AYM Başkanı’na yakışmayan bir tavırdır” diye ekledi. Şentop, “Gezi’deki malum çevreler bu hamleyle devreye girmiş görünüyor” sözleriyle tepkisini dile getirdi. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da Kılıç’a tepkisini, “Anayasa Mahkemesi Başkanının böyle bir açıklama yapmasına inanmak istemem. Akla ziyan bir açıklama. Bu konu bireysel başvuru konusu olamaz. Genel Hükümler bireysel başvuru ile değişmez. Haşim Kılıç’ın kişisel hesaplaşma kararı” sözleriyle özetledi. Gelen tepkiler üzerine AYM açıklama yapmak durumunda kaldı. AYM, seçim barajının kaldırılmasıyla ilgili tartışmalar konusunda “gazetecinin kendi görüşü ve değerlendirmesinden ibarettir” dedi. Edinilen bilgiye göre DSP, BBP ve SP’nin yüzde 10'luk seçim barajı nedeniyle yaptıkları bireysel başvurular önceki hafta AYM 2'nci Bölümü’nde ele alındı. Bölüm, Milletvekili Seçim Kanunu’nun 33'üncü maddesinde yer alan yüzde 10'luk seçim barajının doğrudan ilk kez Mahkeme önüne gelmiş olduğundan, kararın AYM Genel Kurulu’nca alınması gerektiğine hükmetti. Bu nedenle dosyalar, tüm AYM üyelerinin katıldığı Genel Kurul’a gönderildi. Hak ihlali doğurup doğurmadığına Genel Kurul karar verecek.

İPTAL İÇİN ZEMİN OLUŞTURULUYOR

Konunun AYM Genel Kurulu’nda görüşülecek olması, yasa hükmünün iptali sonucunu doğurabilecek bir zemin oluşmasına neden oldu. Çünkü Mahkeme bireysel başvuruları incelerken, hak ihlalinin yasadan kaynaklandığını ve yasa iptal edilmediği sürece bu ihlalin devam edeceğini değerlendirebilecek. Bu durumda Mahkeme, kendisini yerel mahkeme yerine koyarak kendiliğinden Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33'üncü maddesinin Anayasa’ya aykırı olup olmadığına karar verebilecek. AYM, Refah Partisi kapatma davası sırasında bu yolla, Siyasi Partiler Yasası’nın “odak” hükmünü düzenleyen 103 / b fıkrasını kendiliğinden iptal etmişti.

KILIÇ KENDİSİYLE ÇELİŞTİ

Yüzde 10'luk seçim barajı 1995'te AYM’de dolaylı olarak tartışılmıştı. Mahkeme başvuruyu, oy çokluğuyla reddetmişti. Kararda “Baraja rakam ve oran olarak el atmak, yargısal denetimin amacıyla bağdaşmaz. Kaldı ki yüzde 10'luk baraj yönetimde istikrar ilkesine uygundur” ifadeleri yer almıştı. Bu görüşe o dönemde üye olan AYM Başkanı Haşim Kılıç da katılmıştı.

AİHM ‘İHLAL YOK’ DEMİŞTİ

Seçim barajıyla ilgili bir dava da 2007'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılmış, mahkeme Türkiye’yi haklı bulmuştu. AİHM seçim barajında insan hakları ihlali olmadığı kararını “bu barajın TBMM’nin aşırı şekilde bölünmesini ve işlevsiz hale gelmesini önlemeye yönelik olduğu” gerekçesiyle desteklemişti.

(ERSAN ATAR/SABAH) 


**************
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın seçim barajıyla ilgili yaptığı açıklama tevil edilse de BAL GİBİ İHSAS-I REYDİR
 
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bir zamanlama ustası. AKP’nin kapatılıp kapatılmayacağını açıklayacağı sırada şöyle bir durup bakmasını, tiyatrocu deyimiyle bir “es” vermesini, herkesin yüreğini ağzına getirmesini hatırlarım. (Buna karşılık cumhurbaşkanlığı seçiminde aynı ustalığı gösterememiş, aday olma hevesini erken belli edip şansını yitirmişti.)

Şimdi de seçime altı ay kala çok anlamlı bir çıkış yaptı, bu sefer muhalefet saflarında bir heyecan dalgası yarattı.

Yüzde 10’luk seçim barajının bir “hak ihlali” olup olmadığına karar verecekler ya, Haşim Kılıç bir suç işledi, oyunun rengini de işin sonucunu da belli etti, eski deyimle “ihsas-ı rey”... (..)

Bizimkiler, insan haklarının ne olup ne olmadığını AİHM’den daha iyi biliyorlar!

Muhalefet, seçim barajının kalkmasını “babasının hayrına” istemiyor. “Belki AKP’nin koltuk sayısını biraz düşürür” umuduyla istiyor. Bu konuda CHP’nin sergilediği demokrasi memokrasi lafazanlığı kocaman bir palavradır.

Oysa AKP, 2015 seçimlerini havada karada kazanacak.

Baraj olsa da kazanacak, olmasa da kazanacak.

Bu bir temenni değil bir tesbittir, anlama özürlülere arz ederim.

Kaldı ki, AYM seçim yasasını iptal etmeyecek, kanunun ilgili maddesini değiştirmesi için meclise süre verecek.

Bu süre de herhalde altı ay gibi kısa bir süre olmayacak. Üç ay kala seçim dönemine girileceği için konuya mart başından önce açıklık getirmek şart, yani bu süre hiçbir şekilde üç ay da olamayacak.

Üstelik, TBMM içindeki AKP grubu alelacele toplanıp barajı indirse bile bu ancak “bir sonraki seçimde” uygulanabilecek!

Yani, muhalefet umudunu ancak 2019 seçimlerine taşıyabilir.

Öyleyse ne halt etmeye ortalığı birbirine katıyorsunuz?

Hiiiç, muhalefet olsun torba dolsun. (..)


ENGİN ARDIÇ / SABAH

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder