29.09.2014

Kimsenin bilmediği Yeni Türkiye adım adım kuruluyor!

 2013 yılı başlarında Ankara Yeni Türkiye stratejisini masaya yatırıyordu. Barzani Ankara'ya Türkiye ile birleşmek istediğini iletiyor, Ankara düğmeye basıyordu. 


K.Irak Kerkük'te dahil olmak üzere Türkiye'ye bağlanacaktı. Hedef Misak-i Milliden de öteydi. Osmanlıdan sonra bölge Türkiye'ye bağlanacaktı. 

Ankara'nın stratejisi Başkanlık sisteminin ilanı ile bölgeyi Türkiye bağlamaktı. Barzani'de aynı noktaya işaret ediyordu. Yani Başkanlık sistemine geçin size bağlanalım diyordu.

Bunun kokusunu alan ABD K.Irak'ta el altından anket yapıyordu. Anketin konusu şuydu;

Türkiye'ye Bağlanmak ister misiniz?
Cevap; 98% Evet idi.
Bu ABD patentli araştırmaya bölgede yaşayanlar birebir şahittir.
Dikkat ederseniz, ne olduysa bundan sonra oldu.
17 Aralık, MİT Krizi ve Gezi olayları.
Birileri Ankara'nın yüzyıllık rüyasını noktalamak istiyordu.
Bunu da içimizden devşirdikleri bize benzeyen fakat bizden olmayan yapılarla ifa etmek istiyordu.
Son kozları Ekmeleddin bey.

Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden Sayın Erdoğan galip çıkarsa Ankara ivedilikle ilk adımı atacak. İlk adım bölgedeki Türkmenlere, Suriye'deki Türkmenlerde dahil Türkiye pasoportu verilecek.K.Irak'taki Kürt kardeşlerimize de ikinci adımda Türkiye pasaportu verilecek.
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yine ivedilikle Başkanlık sistemine geçişi gerçekleştirecek. Yani tüm bölge Misak-ı Milli sınırlarıda dahil olmak üzere Ankara tarafından yönetilecek.
Yeni Türkiye Bölgeye Osmanlıdan sonra ilk defa geri dönecek.
Haliyle bu gerçeklik birilerinin fena ödünü koparıyor.
Barzani Irak'tan ayrılmak istiyor.
Irak'la değil, Yeni Türkiye ile bütünleşmek istiyor.
Gelinen konjektör'de bundan yana.

Bizdeki muhalafet asla dışarı ile ilgilenmez. Ellerinde ki kısıtlı keywordslarla varlığını korumaya çalışır.Memleketin yanıbaşında olan hadiseleri pek umursamaz. "Laiklik elden gidiyor", "Türkiye Bölünecek" sözcükleri ile siyaset yapar. Denklemlerle ve Küresel Stratejilerle pek ilgilenmez. Daima iç meseleler üzerine yoğunlaşır. Küçük Türkiye onlar için kafidir.Küçük düşünerek daima küçük kalmak isterler.

Ankara'nın, Yeni devlet aklının buna hiç niyeti yok. Tarihin ve yeni dünya düzenin getirdiği misyonu elinin tersi ile itmekten yana değil.

Not ediniz.!
Bugünlere hep birlikte tanık olacağız. 

FATİH KELEŞ



ÇILDIRIYORLAR, DELİRİYORLAR  TÜRKİYE ŞİŞMANLIYOR.



Osmanlı'nın torunlarına yapılan tüm OPERASYONLARIN perde arkasında bu var. Çok değil daha 8 yıl önce İstanbul'un yarısı gecekonduda oturuyordu.
Şimdi devasa siteler, plazalar yükseliyor.

Dünün gecekondu sahipleri bugünün trilyonerleri oluyor.
Evet artık boğazdaki sadece 10 aile OBEZİTE olmuyor.
Fakirler de zenginleşiyor.
Büyüyoruz ve şişmanlıyoruz.

İhracatımız Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırıyor.
Türkler, Kürtler'le kucaklaşıp enerji hatlarına iniyor.
Biz kazandıkça birileri PARA kaybediyor.

Aldığımız PARA geçmişte onların cebine giren para. İşte o kaybedenler deliriyor.

Her yolu deneyerek, her kesimi kullanarak geliyorlar.
Operasyon üzerine operasyon yapıyorlar.

Türkler, İslam dünyasında, Ortadoğu'da Afrika'da SELAMÜNALEYKÜM dediğinde milyonlarca insanın ALEYKÜMSELAM diye kollarını açarak koşacağını biliyorlar.

Bizim GÜCÜMÜZÜ görüyor, ürküyorlar.

Onun içindir ki İslam Ekonomi Forumu'na katılan İngiltere Başbakanı Cameron söze "SELAMÜNALEYKÜM" diyerek başlıyor.

İslami faizsiz BONO çıkaracaklarını ve yılda 1 TRİLYON DOLAR gelir beklediklerini açıklıyor. Ve derken İslam ülkelerine dalan HALK BANKASI'na içerideki elemanlarla OPERASYON düzenleniyor.

Ve bir bomba; HALK BANKASI ile VAKIFBANK aylardır bir proje üzerinde çalışıyor.

Ortak Kalkınma Bankası kurulacak, İslam ülkelerine BONO satılacak.
İngilizler'in 1 TRİLYON DOLAR bekledikleri ve "SELAMÜNALEYKÜM" dedikleri alana dalmak üzereydik.

17 ARALIK OPERASYONU bu projeye YUMRUK gibi indi, askıya aldırdı.
İngilizler BAYRAM ediyor.

Ve durmak bilmiyor. Erdoğan'ı indirmek için bir yerlerini yırtıyor.

İngiliz gazetesi Financial Times'ın yönetim kurulunda bizde de ortağı bulunan FİAT'ın patronu John Elkann ve BARONLAR BARONU MUSEVİ hanedandan Lynn Forester de Rothschild'in adları var.

İşte o Financial Times dün çağrı yapıyor. "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tavrını takınmalı" diyor.

17 Aralık'ta kullandıkları FİTNE'nin yetmeyeceğini görüyor olmalılar ki şimdi yeni bir FİTNE için Kraliçe'nin dibinden Türkiye Cumhurbaşkanına müdahale çağrısı yapıyorlar. "Ulan size ne Türkiye'deki siyaset gerizekalılar" diyecek oluyorsunuz ancak İngilizler böyledir.

1 trilyon dolar kovaladıkları İslam Dünyasında, 100 yıldır yönettikleri Türkiye karşılarına dikiliyor.

Enerji hatlarında masaya oturuyor.
Çıldırıyorlar. Bunu sindiremiyorlar.

İngiltere kamuoyunun umurunda olmasa da her sabah Türkiye SENDROMUNU anlatan yayınlarla uyanıyorlar.

Adamlar o kadar rahatsız ki Cemaat FİTNE'sinden sonra GÜL-ERDOĞAN arasına girecek bir FİTNE'den medet umuyorlar.

Bunu pervasızca, utanmada sıkılmadan, alçakça sayfalarına taşıyorlar.
Bitmedi... Bununla yetinmiyorlar bir de üzerine SOS olarak "MUSTAFA SARIGÜL" röportajı patlatıyorlar.

Türkiye'den bir KADIN gazeteci konuşturup "Eskiden başörtülüler hastanelerde çay taşıyıp, temizlik yaparlardı, şimdi doktor oldular" diye sayfalarında ağlıyorlar.

Türkiye'deki kutsal ittifakların kimlerle yan yana geldiğine, kimlerle birlikte ağladığına artık siz bakın ve görün.
Evet yazımın başında söylemiştim.

Türkler, Kürtler, Çerkezler, bu ülkede yaşayan herkes şişmanlıyor.

İngilizler'in ulusal kahramanı Churchill diyor ki;
"Türkleri daima 45 kiloda bırakacaksın.
50'yi geçti mi, hele 55 oldu mu müdahale edeceksin.
Tekrar 45 kiloya düşüreceksin."

Evet tam 100 yıldır bedenimizin SAHİBİ onlardı.
Ne yapacağız?

Kölelerin kullanıldığı operasyonlara aldanıp, biz de ZAYIF KÖLELER mi olacağız?
Sahi ne?

Bekir Hazar


Kavganın nedeni


Türkiye ve bölgede ne olup bittiğini anlamak için uzun zamandır buralarda yaşayanların kim olduğunu bilmek şart!
Etrafımızdaki her hareketin altında YERLİ bir isim aramak sonu olmayan BEYHUDE bir çabadır!

Ankara'yı, bölgeyi, Ortadoğu'yu ve Kafkasya'yı anlamak için kimin nereye ayağını koyduğunu bilmeliyiz!

Bize giydirilen ideolojik gömleklerin kimin tarafından dikildiğini bilmeden adım atmamız mümkün değil! Çok uzağa gitmeden yakın tarihe bakalım!

Ergenekon-Balyoz, 1960-1980 darbesi, 28 Şubat-27 Nisan postmodern darbesi ile e-muhtıra!

Sayılarını çok daha fazla artırabileceğimiz bu örnekler TÜRKİYE'de kökü dışarıda olan akımların çarpışmasıdır!
Tıpkı SAĞ-SOL gibi, TÜRK KÜRT gibi...

Ama bizde HASTALIK olduğu için dışarıda ne olup bittiğine bakmayız! Bir adada tek başımıza yaşadığımızı düşünürüz! Oysa gerçek bambaşkadır!

Zaten böyle olduğu içindir ki CNN International, GEZİ'de TAKSİM'in göbeğinden 10 saat canlı yayın yaptı!
Bakın; 28 Şubat davasında tutuklu kalmadı! Memleketin 150 milyar dolarının götürüldüğü davada mahkeme salonu boşaldı! Bir güç ısrarla içeride kimseyi tutmadı! Yani devletin üzerine çıkabilen birileri vardı!

Bu örneği başka davalarda da görmek mümkündü! İçerideki her kapışmanın tarafları vardı!
CUMHURİYET kurulurken tek taraflı modifiye edilen yapı daha sonra içeride kendine rakip buldu!
İşte Köşk seçimlerinde silahların çekilmesine kadar varan çatışmanın da, muhalefet ve iktidar arasındaki kapışmanın da bilinmeyen gerçek nedeni budur!

Peki, nasıl bakacağız olaylara! İngiltere'ye gidip orada bir tur atalım!
Benjamin Disraeli, Robert Cecil (3 kez), Arthur Balfour, Andrew Law, Stanley Baldwin (3 kez), Neville Chamberlain, Winston Churchill, Antony Eden, Harold Macmillan, Alec Douglas-Home, Margaret Thatcher, John Mayor ve David Cameron...

Arada başka başka isimler olsa da Kraliçe'ye BAŞBAKANLIK yapanların çoğu ve en etkili isimleri hep MUHAFAZAKAR PARTİNİN içinden geldi!
Bizler CHP'nin bile tam olarak ne olduğunu bilmezken kim İngiltere'ye gidip Muhafazakarlar'a bakacaktı! Ama işte buralara gidip ter dökmezseniz ülkenizde ne olup bittiğini de anlama şansınız yoktu!
Peki bunların muhafazakar olmasının ne anlamı vardı!
Anlatalım!

Ne tesadüftür ki OSMANLI, İngiliz Yahudiler'den BORÇ almaya başladığı yıllarda Kraliçe'nin ülkesinde İSRAİL sözü gündeme geldi!

LOBİ'nin temelinin atıldığı dönem o dönemdir! Kitaplarda yazmasa da Rothschild ailesinin ağırlığını iyice artırıp BUCKINGHAM üzerindeki etkisinin gözle görülür hale gelmesi bu zamana denk gelir! Zaten İsrail LOBİSİ'nin orada kurulmasını sağlayan da bunlardır!

Protestanlarla yan yana durmaya özen gösteren Yahudiler, zamanla MUHAFAZAKAR PARTİ'yi ele geçirdiler! Hoş; karşılarındaki yapılar da kontrollerindeydi! Kendileri arkada durarak ilerliyorlardı!

CUMARTESİ GÜNLERİ Yahudiler ellerini işe sürmezlerdi! Bu tavırları bütün sistemlerinde vardı!
Eksiksiz devam ediyordu!
Bir Hristiyan ya da Müslüman'a yaptırılacak işlere girmez, kenardan oyunu yönetirlerdi!

Amerika'da herkesin bildiği ve Washington üzerinde çok etkisi olan AIPAC isimli Yahudi kuruluşunun bir benzeri İngiltere'de de vardı! Hatta çok daha etkilisi! Bunun da ismi CFI idi!
Yani Conservative Friends of Israel...

Dünyada bilinen 4 büyük etkili kuruluştan biriydi! Hem siyaset, hem finans olarak dünyada geniş bir iletişim ağına sahipti! Yalnız CFI'da küçük bir ayrıntı vardı! YAHUDİ OLMAYAN ÜYE OLAMIYORDU!

Spordan sanata, sağlıktan politikaya kadar çok etkili bir grafik çizen bu yapının muhafazakarlarla ne ilgisi vardı!
Söyleyelim... 

Muhafazakar Parti'nin yani ismini sıraladığım BAŞBAKANLARIN çıktığı hareketin yüzde 80'ini CFI oluşturuyordu!

Yani Muhafazakarlar'ın içindeki 10 kişiden 8'i YAHUDİ'ydi!
CFI'ın üyesi olan dünya çapındaki YAHUDİ işadamlarını saymaya kalksak inanın yerimiz yetmez!

Biz kaçırsak da bunların sesi çok çıkar! Mesela Muhafazakârlar'ın en önemli isimlerinden Lord Kalm, 2006 Lübnan savaşında İsrail için 'aşırı' tabirini kullanan Hauge'yi "Paranın kesilmesini istiyorsunuz sanırım!" diye sert bir dille eleştirdi! Ardından Başbakan Cameron da "Uyardık, asla bir daha böyle bir şey yapamayacak!" sözünü vermek zorunda kaldı!

Türkiye'deki her kavganın bir tarafında da bunlar vardı!
Fakat bizler bunları göremezdik!
Bazen CHP olur, bazen MHP olur, bazen de aşırılık elbisesi giyip gelirlerdi!
Medyada da durum böyleydi!

Gerçeklerin halkla buluşmasının önündeki ENGEL bunlardı! Ama baktığımızda sahibi YAHUDİ olan, İNGİLİZ olan bir gazete ve televizyon yoktu! Ama gerçekte kontrol ve güç onlardaydı! Bu da bilinmezdi!

Ülkenin kuruluşunda formatı bunlar attığı için değişmesini hiç ama hiç istemiyorlardı!
Amerika ve İngiltere'de partilerin içine sızanların Türkiye'de dışarıda kalmasını düşünmek ne kadar mantıklıydı! Elbette dışarıda değillerdi! Çeşitli enstrümanlarla her siyasi yapısının içindelerdi! Ama AZ ama ÇOK!

Karşımıza çıkanlar bize benzese de aslında bizden değillerdi!

Anlayacağınız Türkiye, İngiltere ve Amerika'da ahtapot gibi kolları olan yapı ile savaşıyor! Erdoğan'ı hedefe koyan bunlar! Çünkü Başbakan bunların koyduğu kuralları tanımıyor!
Günlük demeçlere sığmayan gerçek bu!

MODA deyimle "Birbirimizi anlamak"a gelince bu da büyük bir yalan! Bir tarafta ülkeyi kendisi yönetmek isteyen MİLLET, diğer tarafta kontrolü bırakmak istemeyen küçük ama güçlü AZINLIK!
Onlar davasından vazgeçmediği sürece bu kavga sürecek!

Dün de, bugün de, yarın da sürecek!
PARA ve MEDYA en güçlü silahları!

Şimdiye kadar en olumsuz şartlarda bile masada kazanmayı bildiler!
Erdoğan KÖŞK'e çıkar, Başbakan da bunlara KARŞI DURABİLEN biri olursa tarihin en anlamlı golünü yemiş olacaklar!

Bütün amaçları işte bu DENGENİN KURULMASINI önlemek!
Kavganın da nedeni bu!
İnanın gerisi teferruat!

Ergün Diler







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder