3.09.2014

ABD İMPARATORLUĞU YIKILIYOR 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin gömleğini giyen ABD de bugün teklemekte. Irak ve Afganistan işgalleri sonrası belini doğrultamadı.


 Ekonomisi zaten kırılgandı. Burnu büyüklüğünden tembelleşmiş, üretken sermayesini Asya’ya kaptırmıştı.

ABD İMPARATORLUĞU YIKILIYOR
2008’de patlak veren krizden çok önce de krizin belirtileri mevcuttu. Ama 2008’deki yapısal kriz için söylediğimiz 1929’daki “Büyük Buhran”dan bile büyük sözü her geçen gün doğrulandı. Ve hükümetin kilitlenmesi, bir anlamda kepenk indirmesi günü de geldi çattı.

KEPENK İNDİ
1 Ekim’de ABD Federal Hükümeti, Kongre’nin bütçe tasarısını onaylamaması nedeniyle “kepenk indirdi”, yani kapandı.

 Bildiğiniz dükkan kapanması gibi. 1 milyon kamu çalışanı maaşlarını alamadı ve zorunlu izne gitti. 1,4 milyon ordu mensubu yine maaş alamadı. Maliye Bakanlığı’nın İran ve Suriye yaptırımları, istihbarat servislerinin gizli operasyonları sekteye uğradı. Vize, pasaport işlemleri durdu. Emeklilere, gazilere, Dar gelirlilere bebek ve çocuk yardımları dondu.

17 Ekim’e kadar bu iş çözülmezse ABD’de hükümetin elinde sadece 30 milyar dolar kalacak. Bu da koca devin dişinin kovuğuna yetmez. Dış borçlanma tavanını da aştığı için borç da alamayacak, temerrüde düşecek. Yani çarkları döndüremeyecek.

ABD’nin temerrüde düşmesi faciayla sonuçlanabilir ve ülkeyi geçtiğimiz yüzyıldaki Büyük Buhran’dan bu yana en derin durgunluk girdabına düşürebilir. Tek başına temerrüt tehdidi bile Amerikan ekonomisi için son derece zararlı ve tehlikeli.

Bu uyarılar, ABD Maliye Bakanlığı’nın yayınladığı “devletin borç seviyesini yukarı çekme sorununun siyasileştirme denemelerinin potansiyel makroekonomik etkilerine” ilişkin yeni raporunda yer alıyor.


Devlet borcunu karşılamak için elinde mevcut son paraları kullanan bakanlık, paraların 17 Ekim’de tükeneceği uyarısında bulundu. Kongrenin bu tarihe kadar devletin borç seviyesini halihazırdaki tavan olan 14,3 trilyon doların üzerine yükseltmemesi durumunda tam bir felaket yaşanabilir. 17 Ekim’de temerrüde düşen bir Amerika’nın yaratacağı büyük anafor Türkiye gibi bağımlı ülkeleri de içine çekebilir bu arada.
Günlük kriz faturası hükümete 300 milyon dolara mal oluyor. Bütçe açığı zaten 1 buçuk trilyon dolar. ABD borçlarını ödeyemez hale gelirse başta AB ile olan ortak Pazar anlaşması olmak üzere tüm küresel arenada şapa oturur. Bu halde doların hakimiyetini de artık daha fazla sürdüremez. Bu da onun felaketi demektir.

Bu krizin sonunda Obama acil durum yetkisini kullanarak krizi bitirebilir, ama o da kozlarını oynamayı yeğliyor. Obama krizin faturasını, “mali muhafazakarlar”a kesti. Bu terim İsrail’e endeksli “yeni muhafazakarları”yani “Neo-Conservative”leri çağrıştırıyor. Onlar Obama’ya krizden çıkış için yeni savaşlar dayatıyor, Obama ise kendisini seçenlere yani dar ve orta gelirli kesime dayanıyor.


ASYA ÇAĞI GELİYOR
Ama gelinen noktada Amerikan İmparatorluğu’nun artık bu durumu sürdüremez olduğu tescilleniyor. Bu arada tam da bu dönemde Amerikan ordusunun El Kaide’ye yönelik eş zamanlı operasyonları, bana sanki, Obama’dan bütçede ayağına çelme taktığına inandığı İsrail lobisine bir yanıt gibi geliyor.

Her ne olursa olsun emperyalizm artık bunalımdadır. Amerikası, Avrupası, İsraili ve Japonyası ile dünyaya eskisi gibi nizam vermekten uzaktır. Bunların elinden beslenen bölücü ve gerici unsurlar için de bu iyi bir haber değildir elbette.   

Sam Amca’nın Irak ve Libya’daki “zaferleri”nden sonra Mısır ve Suriye’de duvara toslaması şaşırtıcı değil.
Eğer büyük bir çılgınlık olmazsa, Doğu (Asya) ve Güney (Latin Amerika ve Afrika) bu kaotik süreçte nefes alma imkanı bulacaktır.
Umarız ki Türkiye de…
Hüseyin Vodinalı












Akşam gazetesi yazarı Turgay Güler,
Yazısından dolayı Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya ayar verdi
Paralellerin ibretlik savruluşunu ise şu yazıyla çarpıcı biçimde ortaya koydu: 
EKREM’İN DEVİRDİĞİ ÇAMLAR BURADAN PENSİLVANYA YA YOL OLUR 
Bizimki dünkü yazısında ne çamlar devirmiş, ne çamlar!
Emin olun o çamlar buradan Pensilvanya’ya yol olur.
Nereden aklına gelmiş, nasıl düşünmüş, biri mi kulağına fısıldamış bilemiyorum?
İncil’den bir hikâye bulmuş, o hikâyeyi de köşesine taşımış.
“Ne var bunda?” demeyin.
Daha ne olsun? Bizimki Fethullah Gülen’i Hazreti İsa’ya benzetmeye kalkışmış!
Sözüm ona çaktırmadan!
Hazreti İsa’nın çilesini anlatmış, bundan da Fethullah Gülen’e pay çıkarmış.
Sözüm ona çaktırmadan!
İkisi de aynı yolun yolcusu demeye getirmiş.
Özetle demiş ki; Hazreti İsa’yı çarmıha gerdiler, bugün de Gülen’i germek istiyorlar.
Dün Hazreti İsa’yla alay ediyorlardı, bugün de Fethullah Gülen’le.
YAHU ARKADAŞ NEDİR BU PEYGAMBERLERİN SİZDEN ÇEKTİĞİ?
Yahu arkadaş nedir bu peygamberlerin sizden çektiği?
Allah aşkına düşün yakalarından!
Tövbe estağfurullah!
Hazreti İsa’ya ve arkadaşlarına karşı yürütülen korkunç karalama/sindirme hareketini anlatmış.
“Bak! Bugün aynısı bize yapılıyor!” demek istemiş.
Allah’ım Allah’ım.
Uzatmayalım, hikâyenin sonunda Hazreti İsa hakkında idam kararı çıkıyor.
Karar onay için Roma valisi Pontius Pilatus’un önüne getiriliyor.
Pilatus imzalamamak için çok direniyor, bu vebale ortak olmak istemiyor. Ancak baskılara dayanamayıp, koltuğundan da olmamak için imzalıyor.
Böylece o günkü azgın toplumun da isteğiyle Hazreti İsa çarmıha geriliyor!
Sonra Pilatus herkesin gözü önünde bir ibrik suyla ellerini bir güzel yıkıyor.
Demek istiyor ki; “Benim elim temiz, günah benden gitti, ben istemedim, siz istediniz” .
Ekrem Dumanlı bu hikâyeyi şöyle bağlıyor:
“Pilatus’un eline peygamber kanı bulaştı. O da zalimlerden oldu. Sizin de elinize Fethullah Gülen’in ‘kanı’ bulaşır. Zalimlerden olursunuz”.
Pehhh!
ÇOK CAHİLSİN EKREM DUMANLI!
Kusura bakma ama çok cahilsin Ekrem Dumanlı!
Keşke hikâyeyi İncil’den değil, Kur’an’dan okusaydın.
Neyse, ben sana anlatayım o vakit.
Çarmıha gerilen Hazreti İsa değil, benzeriydi. Kur’an bunu apaçık beyan eder.
İsa’ya benzeyen o kişiye gelince. Kendisi 12 havariden biridir.
Yani Hazreti İsa’nın öğrencilerinden biri.
Bir başka ifadeyle şakirt.
Ama hain, ama alçak.
Adı Yahuda İşkariyot.
Yahuda İşkariyot, o meşhur son akşam yemeğinin yapılacağı yeri askerlere ihbar etmiştir.
Haindir!
Allah ona bu ihanetinin bedelini de ödetmiştir.
Askerler Hazreti İsa diye, Allah’ın kudretiyle ona benzeyen Yahuda’yı alıp götürmüşlerdir.
Ve çarmıha gerip idam etmişlerdir.
Bilmem anlatabildim mi?
NİYE KUR’AN’I DEĞİL DE İNCİL’İ KAYNAK YAPTIN EKREM?
İhanet, hainlik cezasız kalmıyor!
Ve son bir not.
Madem Hazreti İsa’nın çilesini anlatıp, buradan da cemaate bir pay çıkaracaktın, niçin Kur’an’ı değil de İncil’i kaynak yaptın?
Eeeee, körle yatan şaşı kalkar.
Sanırım bu ‘diyalog’ işleri yüzündendir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder