Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin
cihad yorumunu ele almaya başlamadan önce, genel olarak cihad kavramıyla
ilgili bir-iki hususu hatırlatmakta yarar var. Hz. Muhammed (a.s.m.) cihat
kavramını “yüce İslam’ın zirvesi” olarak tarif etmiştir. Ve
kendisine “Allah yolunda cihad”a eşit birşey varsa bunun ne olduğu
sorulduğunda, şu cevabı vermiştir: “[Ona eşit olarak] yapabileceğiniz
hiçbir şey yoktur.”
Çok önemli olan bir diğer bir husus da
onun geniş anlamıdır. Zaman zaman onu tarif için kullanılan "kafire
karşı kutsal savaş” tanımıyla sınırlı olmaktan öte, cehdetmek,
çabalamak, olanca kuvvetini sarfetmek, veya olabildiğince gayret etmek
anlamlarına gelen ‘cehede’ kökünden türetilen cihad terimi, geniş bir anlam
dizisini içerir.
Mesela, Zadü’l-Mead adlı eserde cihad
başlıca dört “adım” veya “aşama”yı ihtiva eder şekilde tanımlanır; nefse
karşı, şeytana karşı, inançsızlara karşı, ve münafıklara karşı cihad.
Bunlardan ilki de dört “aşama” ihtiva etmektedir: nefse hak dini öğretmeye
çalışmak; ikincisi, fiiliyatta bu bilgiye uygun biçimde yaşamaya çalışmak;
üçüncüsü, bunu diğer insanlara öğretmeye çalışmak; ve dördüncüsü, sair
insanları Allah’ın dinine davet ederken ızdırap verici zorluk ve eziyetlerle
karşılaştığında sabırlı olmak ve sebat etmektir. Şeytanla cihad iki “aşama”yı içerir:
ilk olarak, şeytanın insanın kalbine ektiği, imanla ilgili şüphe tohumlarını
uzaklaştırmaya çalışmak; ve ikincisi, şeytanın telkin ettiği süfli arzulardan
vazgeçmeye çalışmaktır. Bu cihadların ikincisi insanı sabır ve sebata
eriştirirken, ilki, yani nefisle cihad “sağlam ve kesin bir iman” kazandırır.
Üçüncü ve dördüncü temel “aşama”lara, yani inançsızlar ve münafıklarla cihada
gelince, bu ikisi de dört “aşama”yı içinde barındırır: kalb ile cihad, dil ile
cihad, malıyla (sahip olduğu şeylerle) cihad, ve hayatı ile cihad. İnançsızlara
karşı cihad kılıçla, yani cebirle, kuvvetle olduğu halde, münafıklara karşı
cihad dil ile yapılır-dil ile; yani, delil, bürhan, ve ikna yoluyla.
CİHAD'IN TANIMI
Diğer alimler cihadı “İslam’ın
emirlerini öğrenmek, başkalarına öğretmek, gerek şahsi ve gerek sosyal hayatta
onları tatbik etmek ve başkalarını da böyle yapmaya teşvik etmek, sair
insanları İslam’a davet etmek, bütün bunların icrası esnasında ortaya çıkan
tüm engelleri, yani hem şahsi düzeydeki, hem de içinde bulunulan toplum
içersindeki, ve de onun dışından çıkan engelleri bertaraf etmek için şuurlu,
faal ve daimi bir gayret” olarak tarif etmişlerdir. Ve cihadın amacı
şu şekilde tarif edilmiştir: “Allah’ın dinine yardım etmek ve Onun
sözünü yüceltmek (i’la-yı Kelimetullah)” 6 ve “küfrü mağlup ederek hakkı
hükümferma kılmak.”
Cihadın geniş anlamını ve İslam açısından
taşıdığı önemi bu şekilde gösterdikten sonra, bu tebliğ, cihadın İslami literatürün
değişik türlerinde tanımlandığı üzere onun daha ileri müzakeresine girişmekten
ziyade, Bediüzzaman Said Nursi’nin cihad
yorumunu ve nümune-i imtisal hükmündeki tatbikatını müzakere edeceğiz.
SAİD NURSİ'NİN CİHAD
YORUMU
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin
cihad yorumunu araştırırken göze çarpan bir husus, onun hayatı boyunca, gerek
Eski Said, gerek Yeni Said olarak konuya dair fikirlerinde sergilediği
devamlılıktır. Bu, gerek dış dünyadaki, gerek kendi iç dünyasındaki büyük
değişimlerin, hayatının bu iki ana dönemi arasında yaşanmış olmasından dolayı
önemlidir.
MEDENİYET VE CİHAD
Bu çalışmalar sayesinde Bediüzzaman Said Nursi’nin ulaşmak
istediği hedef, onun davasının merkezini teşkil eden İslami medeniyetin yeniden
tesisiydi. Çünkü, onun nazarında, İslam hakiki medeniyetin kaynağıydı; bu
yüzden İslam dünyası ancak İslami bir çerçeve içerisinde gerçekten terakki
edebilir, ve ancak bu şekilde hak ettiği hakim mevkiini yeniden kazanabilirdi.
Bundan da ötesi, bir bütün olarak insanlık ancak İslam ve de İslami
medeniyetin tesisi sayesinde sükun ve huzur bulabilirdi.
MADDİ CİHAD
Bediüzzaman Said Nursi'nin her
halükarda maddi cihada karşı çıktığı düşünülmemelidir. Şartlar gerektirdiğinde,
yani, harici bir tecavüzle karşılaşıldığında,Bediüzzaman ülkesinin
savunmasında en kahraman savaşçılardan biri konumundaydı. Hayatının ilk
döneminin azımsanmayacak bir bölümü savaş meydanlarında geçti. Büyük bir
ihtimalle 1913’te Balkan savaşına katılmış, 29 Birinci Dünya Savaşı çıktığında
cihad fetvasının hazırlanmasında yardımı olmuş ve 1915 ilkbaharında
denizaltıyla Kuzey Afrika’ya giderek cihad ilanının yayılmasıyla ilgili
tehlikeli göreve yardım etmiştir. 30 Ve Enver Paşa’nın emirleriyle doğu Anadolu’da
kurduğu milis birliği, Keçe Külahlılar, o kadar cesur ve etkili savaşçılardır
ki, Ermeni Taşnak ihtilalcilerinin ve Rusların korkulu rüyası olmuşlardır. Bediüzzaman Ruslara
karşı bu önemli hizmetinden dolayı bir harp madalyasıyla da ödüllendirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder