“Biz dünya
halklarını milliyetçilik damarlarından yakalarız. Bu damarları öyle pompalarız
ki neticede bu duygular dini inançların üzerine taşarlar, daha sonra vatan,
millet, bayrak gibi kelimelerle onları topluca savaşlara sürükleriz.”
Yahudi’nin, milletlerin milliyetçilik
duygularından nasıl istifade ettiğini görüyoruz. Bu duygulan Almanya’da Hitler
en iyi şekilde istismar etmiş, ve bir hiç uğruna Almanya’yı mahvetmiştir. Bizde
de milliyetçiliği körükleyen kişiler vardır. Hatta bunlardan öyleleri vardır ki
söylediği sözün nerelere vardığını düşünmeden ben önce Elhamdülillah Türk’üm,
sonra Müslüman’ım derler. Oysa yüce Peygamberimiz (s.a.v) Milliyetçilik davası
güderken ölenler, bizden değildir buyurmaktadır.
Allah (C.C.) bu milletin evladını Yahudi’nin milliyetçilik
oyunundan korusun, ve bütün Müslümanları bu tuzağa düşmekten muhafaza etsin.
Yahudi’nin milletlere benimsetmeye çalıştığı asrî milliyetçilikte dinden, maziden bahsedilemeyeceği ileri sürülmektedir. Milliyetçilikten dini attık, tarihse mazidir, mazide (meşum) uğursuzdur, böyle bir mazi “asri şuuru millinin” sıhhatini bozar, o halde elimizde dinsiz mazisiz, tarihsiz, ananesiz, hudutsuz Yahudi’nin tabiriyle hür bir milliyetçilik! kalıyor yeni nesillere intikal ettirilmemeye süratle unutturulup yok edilmeye mahkum, ismi var cismi yok fakat ismine bile tahammül edilemeyen bir milliyetçilik. İste bu milliyetçilik tarihi, dini, ananevi gerçekliğini yitirmiş milliyetçiliktir.
Yahudi’nin milletlere benimsetmeye çalıştığı asrî milliyetçilikte dinden, maziden bahsedilemeyeceği ileri sürülmektedir. Milliyetçilikten dini attık, tarihse mazidir, mazide (meşum) uğursuzdur, böyle bir mazi “asri şuuru millinin” sıhhatini bozar, o halde elimizde dinsiz mazisiz, tarihsiz, ananesiz, hudutsuz Yahudi’nin tabiriyle hür bir milliyetçilik! kalıyor yeni nesillere intikal ettirilmemeye süratle unutturulup yok edilmeye mahkum, ismi var cismi yok fakat ismine bile tahammül edilemeyen bir milliyetçilik. İste bu milliyetçilik tarihi, dini, ananevi gerçekliğini yitirmiş milliyetçiliktir.
Bu
milliyetçilik Yahudi’nin istediği ideal milliyetçiliktir! Ne enteresandır ki
Yahudi için yukarıdaki zorunluluklar yoktur. 0 hem koyu TEVRAT şeriatçısı, hem
ananeci, hem ırkçı, hem inkılapçı, hem de laiktir. Onun koyu dindar olması
milliyetçiliğine zarar vermez. Fakat bizler şeriatçı olursak milliyetçi
olamayız, milliyetçi olursak şeriatçı olamayız, acaba bu zorunluluk Yahudi için
neden yoktur da bizim için mevcuttur. Çünkü Yahudi yıllardır bizim toplumumuza
şeriatçılıkla milliyetçilik bağdaşmaz diye telkin etmektedir.
OYSA
MÜSLÜMAN OLMAK ŞUDUR! Hangi milletten olursa olsun Müslümanları kardeş yapan ortak kelimeleri
vardır ki bu da“LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN
RESULULLAH”dır.
Müslüman; Kur’anına Bağlı iyi bir
şeriatçı Vatanı için gözünü Kırpmadan ölen iyi bir vatanperver Milletini seven
iyi bir Milliyetçi ve Bunlarla Beraber Dünya’daki Bütün Din kardeşlerini seven
hakiki bir Ümmetçidir.Müslüman; Hiçbir zaman Yahudi’nin Türk milletinin içine
soktuğu “Ne Arap’ın yüzü ne Şam’ın şekeri” veya Laik Kemalistlerin dediği gibi
“Kabe arabın olsun Anıtkabir bize yeter” gibi sözler sarf etmez.O bu sözler
sebebiyle İslam Dünyasının Parçalanıp bu hale Geldiğini (Bosna,
Filistin,Türkistan, Çeçenistan ve Vatanımızda Kürtlerin…) ne Denli ızdıraplar
çektiğini Düşünür.
Müslüman; Lavrenslerin Orta Doğuyu İslam
İmparatorluğu olan Osmanlı’dan koparmak, Müslümanları Arap, Türk, Acem diye
bölüp parçalamak, şimdi de Doğuyu Kürt devleti Adı Altında parçalayıp Ermeni
Devleti kurdurmaya çalıştıklarını iyi bilir. Dün Türk’ü Arap’a, Arap’ı Acem’e
Kötüleyenler kimse Bugün de Müslüman Kürt ile Müslüman Türk’ü bir birine Düşman
edip Boğazlatmaya çalışanlar aynı Yahudi ve Yahudi’ye hizmet Eden Laik
dönmelerdir (Yani Laik Gözüken Yahudi Dönmeleri )
Yüce Peygamberimiz (s.a.v) Dünyanın bir ucunda
bir Müslüman’ın ayağına Diken Batsa diğer ucundaki Müslüman bu Acıyı Duymalıdır
Buyurmuştur. Dikkat edilirse Burada Türk, Arap, Acem Vs.. Duymalıdır
Buyurmamıştır. Hangi milletten olursa olsun Müslüman duymalıdır buyurmuştur. Bu
durum ümmet olmanın Getirdiği inceliktir. Ve ümmet Şuurunun en uç Noktasıdır.
Hangi milletten olursa olsun Müslümanları kardeş yapan ortak kelimeleri vardır
ki bu da
“LA İLAHE
İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH”dır.
Ne yazık ki Laik T.C.in başındaki Laik Yahudi
uşaklarıyla Yahudi basın bizi yıllardır Yahudi’ye dost, Müslüman milletlere
düşman etmişlerdir. Onların söyledikleri ve yazdıkları pis Araplar, gerici
Acemler, kıro Kürtler bu saydıklarımızla bağlarımızı koparmamızı fakat lanetli
İsrail’i tanımamızı, Yahudi vatandaşlarımızı üzmememizi, İsrail’e hemen su
vermemizi, İsrail’le savunma paktı! kurmamızı, fakat Irak’ta mamasızlıktan ölen
Ahmet’lere, Mehmet’lere mama satmamamızı, Bosna’ya yardım etmemeyi, İsrail’in
taşlarla kemiklerini kırmaya çalıştığı Filistinlileri terörist ilan etmemizi ve
daha neleri neleri bize öğütlerler.
Müslüman Türk milleti başındaki bu Yahudi uşaklarından kurtulmayı ne zaman düşünecek ve ne zaman tekrar bütün dünyadaki Müslümanları birleştirip mazideki şanlı İslam imparatorluğunu kuracaktır. Bugün dünyadaki ezilen Müslümanlar kendisinden medet beklemektedir.
Müslüman Türk milleti başındaki bu Yahudi uşaklarından kurtulmayı ne zaman düşünecek ve ne zaman tekrar bütün dünyadaki Müslümanları birleştirip mazideki şanlı İslam imparatorluğunu kuracaktır. Bugün dünyadaki ezilen Müslümanlar kendisinden medet beklemektedir.
Yahudi’nin Osmanlı’yı yıkışından bu yana hepsi
kan ağlamaktadır. İşte bir Filistinlinin itirafı “Biz Osmanlı’nın kıymetini
bilemedik”
Ankara
Üniversitesindeki bir konferansımda "Eğer gaye Türklükse, bilmek lâzımdır
ki, Türk, Müslüman olduktan sonra Türktür" diyen ben, ille ırkçılık ve
kavimcilik mevzuunda bir suale hedef tutulacak olursam, tereddütsüzce, dünyanın
en üstün ırk ve kavim vakıasını, merkezindeki mukaddes varlık zaviyesinden
Arapta bulduğumu söylerim. Ama bugünkü Arap değil, dünkü Arap... Tıpkı bugünkü
Türk değil dünkü Türk...
Bugünkü
İslâm dünyası, istisnasız, dünyanın her tarafında kaidesi mümin ve müslim,
zirvesi de kâfir ve mürted bir ehram manzarası arzediyor. Kaide halk, zirve de
güdücüler... Türk'ün güdücülüğünden neticede Haçlılar sayesinde sıyrılan ve
istiklâlini bulan islâm devletlerinden bir çoğu, Türk'ün zaafı yüzünden elde
edebildikleri bu bağımsızlığı kendi kuvvetleriyle tahkim edememişler; ve bu
defa, İslâmın Türkiye'deki hazin macerasını, türedi idarecileriyle, Türk rejim
ve güdücülerini kopya ederek benimseme yoluna girmişler, zaman ve mekâna
liyakat ölçüsünü bu gidişte bulmuşlardır. Şu anda İslâm ülkelerinin başında
bulunanlar, ekseriyet ifadesiyle, aynı kalıptan dökülen sabit (motif)ler gibi,
belli başlı ve mücerret bir tipin maketlerinden ibarettir.
Menbâını,
mansabını, özünü ve hakikatini bilmedikleri bir sosyalizma modası... Biz ona
sosyalizma uyuzu diyoruz...
Dünyamızın
devlet başlarından kimi, yurdunda ramazan orucunu resmî tamimle yasak edecek
derecede küfründe zalim, kimi de şeriat müdafaasında kalbî samimiyet ve siyasî
dirayetinden şüphe verecek kadar atılgan ve toy... Ve hemen hepsi, İslâmın
ulvî, (ideoloji) ve üstün (strateji)sinden gafil, cahil ve fikirsiz... Bunları hep
aynı mücerret tipin kabında şekillendiren batı, yahudilik, masonluk ve
emperyalizm ajanları pek âlâ takdir etmektedir ki, İslâm âlemi böylelerinin
elinde oldukça kendisi için hiçbir tehlike mevcut değildir. Gerçek mânada bir
islâm dâvası fışkırışına yol açılacak olursa da, top-yekûn İslâmiyet, bu
ajanların taşıyacağı bayraklarla 20′nci veya 21′inci asır "ehl-i
salib"ini karşısında bulacaktır. Bu "ehl-i salib"e, mutlak küfür
bayrağı "orak-çekiç" bile katılmakta tereddüt etmeyecektir.
Arap
âleminin, nimet olduğu nisbette belâ habercisi petrol... Bu hayatî cevher,
Allah tarafından, ruh müdafaası yanında ne büyük bir madde muhafazasına memur
edilmiş olmanın çilesini telkin edeceği yerde, tembellik, hazır yiyicilik,
vurdum-duymazlık karakterini nemâlandırıyor. Bu hâl de, "şimdilik"
kaydiyle ve bir gün tepeden inmek üzere fırsatları her ân gözlemek şartiyle
batıyı fevkalâde memnun ediyor.
Petrol,
batının gözünde, herşeyden habersiz müslümanlara, bazı rekabetler yüzünden
şimdilik emanet olarak bırakılmış bir "âb-ı hayat"tır; ve yarın bu
rekabetler arasında bir ortaklaşma, uzlaşma veya büsbütün hesaplaşma ve kapışma
meydana gelir gelmez, mutlaka tepesine çullanılacak, kapanda bir av
mahiyetindedir. İslâm dünyasının bu incelikten haberi, bu azîm tehlikeye karşı
(strateji)si ve nimeti hak etme gayreti mevcut değildir.
İslâm
dünyasının, doğu ve batı arası mahsup sırlarını çözebilen, ezelî olduğu kadar
ebedî hakikatlerini karşı dünyaya tatbik ehliyetini belirten, içini ve dışını
muhasebe kudretini gösteren ciddî ve üstün çapta mütefekkirleri yoktur. Olanlar
da, bazı sahte reformculardan, aklı bilmez ebleh akılcılardan ve kaba satıh
mühendislerinden başkaları değildir... İslâm âleminin dünya ve kâinattan
habersizliği öyle fecidir ki, aziz ve mukaddes dâva adına nerelerde, kimler
tarafından, neler yapıldığı ve ne gibi davranışlar gösterildiği, eserler
verildiği bilinmez! Meselâ huzurunuzdaki çilekeş fikir adamının eserleri batı
dillerine çevrilir.
Yeni Türk Gençliği üzerindeki emeği Avrupa'da ve İsrailde takip edilir de İslâm Dünyasında tanınmaz. Sahnede, bir takım âdi ve pespaye her türlü temsil vasfından uzak, kendi kendilerinin satıhçısı bir takım manevî gümrük simsarlarından başka kimse görülmez! "Dostlar alış verişte görsün!" kabilinden kurulan dernekler ve tertiplenen kongreler, konferanslar, kanser hastasının yüzündeki sivilceyi görmekten ileriye varamaz! Dâvanın ilâcını isimlendirmek şöyle dursun, eczahânenin adresi bile öğrenilemez! Güneşin doğuşiyle batışı arasında 12 şer saatlik, gününü gün etme bataklığında meseleler süründürülür ve yarına, düzlük ufkuna çıkma problemine ait hiçbir ıstırap yaşanmaz, kurtarıcı ıstıraptan zerre miktarı istidat vaadedilmez!
Yeni Türk Gençliği üzerindeki emeği Avrupa'da ve İsrailde takip edilir de İslâm Dünyasında tanınmaz. Sahnede, bir takım âdi ve pespaye her türlü temsil vasfından uzak, kendi kendilerinin satıhçısı bir takım manevî gümrük simsarlarından başka kimse görülmez! "Dostlar alış verişte görsün!" kabilinden kurulan dernekler ve tertiplenen kongreler, konferanslar, kanser hastasının yüzündeki sivilceyi görmekten ileriye varamaz! Dâvanın ilâcını isimlendirmek şöyle dursun, eczahânenin adresi bile öğrenilemez! Güneşin doğuşiyle batışı arasında 12 şer saatlik, gününü gün etme bataklığında meseleler süründürülür ve yarına, düzlük ufkuna çıkma problemine ait hiçbir ıstırap yaşanmaz, kurtarıcı ıstıraptan zerre miktarı istidat vaadedilmez!
Türkiye
İsrail münasebetleri konusunda tam bir kafa karışıklığı var.
İsrail ile
Türkiye arasında çok gizli tutulan anlaşmalar bulunmaktadır. Bunlar
yürürlüktedir. BOP çerçevesi içinde ABD Ortadoğu'da bir takım manevralar
çevirmekte, Türkiye'yi bu konuda kullanmaktadır. Türkiye'deki resmî Yahudi
sayısı şu anda 15 bin civarındadır. Bunların yanında bir de bir buçuk milyon
Kripto Yahudi bulunmaktadır.
1. Sabataycılar.
2. Alevî Bektaşi kılığına girmiş
Yahudiler.
3.Müslüman görünen Kürt Yahudileri.
Kuş kadar aklı olan bir insan,
bu bir buçuk milyon Yahudinin Türkiye'yi ellerinde oynatacaklarını bilir, anlar
ve kavrar. Medyada onlar, finans ve bankada onlar, iktisat ve ticarette onlar,
ihracat ve ithalatta onlar, üniversitelerde onlar...
Tekelleri biraz kırıldı
ama hâlâ çok güçlüdürler. İslâmî kesime, İslâmcılık hareketine, siyasal
İslâm'a, islâmî hizmet ve faaliyetlere sinsice sızmışlardır. Onlar Osmanlı
sistemini, Türkiye'nin kültürel gerçeklerini bizden iyi bilen yetenekli
uzmanlara sahiptir. İslâm'da olmayan bir şey Yahudilikte vardır, mübahtır:
Bir Yahudi,
Musevilik dinini yüreğinde saklamak şartıyla dıştan Hıristiyan ülkelerinde
Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman görünebilir, yani iki dinli olabilir.
İsrail'in Türkiye'yi kayb etmek gibi bir lüksü yoktur. Türkiye'yi kaybederlerse
İsrail devleti kısa zamanda sona erer. Şu anda islâmî kesimde on kadar çok
büyük, yüz kadar büyük, binlerce orta ve küçük cemaat, hizip, fırka, grup, klik
vardır. Bunların içine ajanlar, casuslar, provokatörler, yönlendiriciler
sızmıştır. Sakala, sarığa, cüppeye, şalvara önem veren tarikatin içine sakallı,
sarıklı, şalvarlı casuslar sokarlar. Herifler gündüzleri sâim, geceleri kaim
görünür, yapacaklarını yapar.
Vaktiyle Moiz
Kohen efendi, asıl adını gizleyip, buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin
Alp adıyla Türkçülük, milliyetçilik yapmamış, "Kahr olsun
şeriat!.." diye bağırmamış mıydı? Boşuna söylememişlerdi: Yirminci
asırda Yahudiler iki devlet kurdular diye... Türkiye halkı bin bir sıkıntı
çekerken tank tâmiri bahanesiyle İsrail'e milyar dolar ödemedik mi?
Soruyorum:
Tanklar tâmir edildi mi, bize geri verildi mi? Heyhat ki heyhat... Türkiye
sebze, bakliyat ve hububat tohumlarını İsrail'den satın alıyor. Bugünkü düzen
ve sistemde hiçbir iktidar İsrail ile yapılmış olan gizli anlaşmaları
çiğneyemez
Buzdağının su üzerinde görünen yüzde birinin
sahnesinde birtakım tiyatrolar oynansa da Türk-İsrail birlikteliği devam
edecektir.
Bazı çok akıllılar "Türkiye İsrail'i dize
getirdi...İsrail'i rezil etti... İsrail bizden çok özür diledi... İsrail
Türkiye'den tir tir titriyor..." gibi gülünç ve gerçek dışı açıklamalar
yapsalar da... Genelkurmay başkanlığımızda çok gizli bir İsrail Odası varmış.
Buraya birkaç kişi girebiliyormuş...Siz bu riyavetleri duymadınız mı? Türkiye
ile İsrail arasındaki çok gizli anlaşmaların mahiyeti nedir? Bilen yok...
ABD ve İsrail
Ortadoğu'da iki büyük İslâm ülkesini savaştırmak istiyormuş. Vaktiyle Irak ile
İran'ı savaştırmamışlar mıydı? Buzdağının, görünmeyen yüzde 99'unda neler var
acaba?
Mehmet Şevket Eygi Araştırmacı Yazar
22 ŞUBAT 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder