ERGUN DİLER ;
Anlama kılavuzu!
Türkiye yol aldıkça saldırılar
artıyor!
Bunun kesilmesini, son bulmasını
beklemek ne Türkiye'den ne de karşımızdaki güçlerden haberimiz olmadığı
anlamına gelir! Bu da en büyük rehavet ve en büyük tehlikedir! 1800'lerin
ortasından beri içimizde olanlar şimdi bir şekilde dışarı çıkarılıyor! Zor oluyor,
sancılı oluyor ama çıkarılıyor! Bu nedenle KAVGA büyük!
Hem de çok büyük!
Kendine MERKEZ ismi veren
Yahudi sermayesine yakın medya ile dünyanın belli başlı televizyon ve
gazeteleri Erdoğan'a saldırmaya tüm hızlarıyla devam ediyor! Konu Erdoğan'ın
kişiliği değil! Türkiye'nin katettiği mesafe ve gideceği yer! İşte bu; uykuların
kaçmasına neden oluyor! Çökertme operasyonu için yapılan bütün planların
arkasında yatan tek gerçek neden; Ankara'nın yürüyüşünü durdurmak!
Ama işleri çok zor! Hatta imkansız gibi!
Tabii bu onların saldırmayacağı
anlamına gelmiyor! Peşpeşe bunca önemli olay yaşanırken fotoğrafın bütününü
görmekte çok zorlandığımızı gördüm!
O zaman kavganın nedenine gidelim!
Hem denklemi çözeriz, hem de
Erdoğan'ın üzerinden Türkiye'ye vuranların kim olduğunu anlarız!
Zaten niyetleri ortada!
Hafızamızı tazeleyerek başlayalım!
Başbakan Erdoğan'ın, Davutoğlu ve
Hakan Fidan'ı da yanına alarak gittiği 16 Mayıs 2013'teki Amerika gezisi çok
önemliydi! Üç günlük gezi çok iyi başladı!
Zaten Obama'nın Türkiye'ye ve Müslüman
coğrafyasına bakışında bir hata ve eksiklik yoktu! Üstelik Erdoğan en değer
verdiği dostuydu! Aradaki ilişkinin temelinde de samimiyet ve dürüstlük
yatıyordu!
Neyse...
O ünlü KIRMIZI ODADAKİ toplantıda
CIA Başkanı dışında Obama da ekibiyle hazır bulunuyordu! Gerginlik orada
yaşandı! Kürt meselesini aşan ve geride bırakan Türkiye masada çok netti!
Yıllardır enerjisini bu işe veren
Ankara, Kürtler'le olan yakınlığa vurgu yapıp Barzani ile çalışacağını ve
oradaki petrolün Akdeniz'e ulaşacağını söyledi!
Buraya kadar hiçbir sorun yoktu! Ama
Obama'nın da direnemediği bir güç masada dolaylı olarak sorun çıkarıyordu!
Projeye kimsenin "Hayır!" dediği yoktu! Ama Amerikalılar,
Türkler gibi düşünmüyordu! Büyük bir görüş ayrılığı vardı! Bir noktada işler tıkanmıştı!
Bütün bölgenin kaderini değiştirecek olan operasyonda Amerikalılar Ankara'ya YÜZDE
3, komisyon önerdi!
Oysa bu, Türk heyetinin duymak
isteyeceği bir şey değildi! "Biz acıyı çektik şimdi kardeşçe
büyüyeceğiz"diyerek YÜZDE 20'den aşağı olamayacağını net olarak
söyledi!
Sert tavır karşısında bu kez şaşırma
sırası Amerikalılar'daydı...
Türkiye'nin öne sürdüğü teklife
Barzani de razıydı. Çünkü o da BAĞDAT'ı bu yolla tasfiye edecekti!
Amerikalılar'ın yüzü asıldı!
"Böyle bir şey asla söz konusu olamaz" dediler!
Bunun üzerine Ankara "İyi ama
orada işler karışık! Barzani ve Maliki savaşın eşiğinde!" diyerek üstü
kapalı bir şekilde "Bize ihtiyacınız var!" mesajı verdi!
Bu cevap, karşıdaki heyeti çok
öfkelendirdi! Toplantı bir anda bitti! Daha sonra kaldığı yerden devam etse de
bir sonuç çıkmadı! Ve gerilim orada başladığı gibi artarak devam etti! Petrol
devi ABD şirketleri bölgedeki trafiği kendileri yönetmeyi, Türkiye'ye de küçük
bir PAY vermeyi düşünüyordu!
Ama Ankara'nın tavrı hiç hesapta
yoktu! Planlanmayan buydu!
Seyahatten dönüldü! Ankara'ya inildi!
Petrolü elinde tutan ve Obama'nın da
üzerinde olanlar düğmeye bastı! Aradan iki hafta geçmemişti ki CNN
International TAKSİM'e karargah kurdu ve GEZİ olayları başladı!
Ankara bu olayları frenlemeye uğraşırken bir mesaj da 7 Haziran'da Irak'tan
geldi! Amerika, Bağdat'a gönderdiği ulakla Maliki'ye "Barzani'nin
ayağına git ve onunla anlaş! Anlaşmadan da dönme!" diyordu! Yani
Ankara'nın "Orada sorun var!" tezini elinden almak istiyordu!
Paylaşım savaşında Erdoğan geri adım
atmadığı için sokaklar karışıyor, aynı anda İngiltere ve Almanya istihbaratları
da devreye giriyordu!
Yahudi medyası bir elden yönetiliyor
ve her gün aynı manşetlerle Erdoğan'a yükleniyordu!
Büyük bir savaş başlamış ve hedef de
Erdoğan olmuştu!
Aslında MİLLİ DEVLET saldırı
altındaydı! Ama içeridekilerle uğraşmaktan bunu anlatmak çok zor oluyordu!
İşte tam bu aşamada PARALEL YAPIYA da
"Düğmeye basın!" emri geldi!
Onlar da, Erdoğan'ın kendilerine
açtığı kapıların arkasında ellerinde ne varsa oluşturulan HAVUZA akıtıyordu!
Kimseler duymadan bütün belgeler ve
atılacak adımlar kararlaştırılıyordu! Zaten Türkler'in Kürtler'i KARDEŞ olarak
görmesine itirazı olan yapı PAYLAŞIM SAVAŞINDA taşeron olarak
kullanılıyordu!
Büyük ihtimal bundan haberleri yoktu!
Oslo'nun sızdırılması, Gezi'nin
patlatılması, 17 Aralık süreci için düğmeye basılması aynı mekanizmanın değişik
dişlileriydi!
Ama bunu görenler kadar görmeyip KÖR
olanlar da vardı! Ülke saldırı altındayken bile birileri "Erdoğan
gitsin de gitsin!" diyordu! YABANCILARA çalıştıklarını
söyleyemeyecekleri için böyle bir rota izliyorlardı!
Oysa İngilizler'in elimizden aldığı BÖLGEYE
bir şekilde inmiş ve tamamını ele geçirmek üzereydik! Buna itiraz
edemeyecekleri için Erdoğan'ı "DİKTATÖR!" diyerek hedefe
koyuyorlardı! Kötü olan oydu! Çünkü EMİR böyle verilmişti!
AK Parti'de Erdoğan gibi düşünmeyen
çok isim olduğu için PARTİ asla hedef olmuyordu! BÜYÜK DÜŞÜNEN
BAŞBAKAN götürülmeliydi! Kişiliksiz, kimliksiz, iddiasız Türkiye'nin geri
gelmesi için bu şarttı!
Türkiye bildiği yoldan MİLİM sapmadan
yürürken geçtiğimiz hafta o medya yine kin kustu!
İngiliz, ABD ve Alman medyasında
korkunç bir saldırı başladı...
The Guardian, The Times ve Telegraf
adeta ortak bildiri yayınladı:
Rusya'nın Çin'le yaptığı anlaşmadan 24
saat sonra Türkiye'nin de Kuzey Irak petrolünün vanasını eline alması,
bölgedeki dengeleri AB ve ABD aleyhine değiştirdi. Bu kabul edilebilir bir durum değil...
New York Times: Türkiye, Kuzey Irak
petrolü konusunda hem vananın hakimi olma noktasında hem de Halkbank konusunda
taviz vermedi. Bu ABD'ye karşı atılmış en ciddi adımdır...
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Psaki
de, "Bu anlaşmayı kabul etmiyoruz. Bu Irak'ta büyük huzursuzluk
yaratır. Halkbank konusuna da itirazımız devam etmekte" dedi.
Ancak vanalar açılmış ve petrol akmaya
başlamıştı!
25 yıl içinde gelecek para 7 trilyon
dolardı!
Türkiye bu geçişle CARİ AÇIĞINI tamamen
kapatacaktı!
Ve HALKBANK'ta biriken para da
tam 365 gün orada kalacaktı!
Neçirvan Barzani de "Gerektiğinde
o parayı alacağız! Çok ihtiyacımız olursa!" diyerek Türk ve Kürt
kardeşliğinin geldiği noktayı gösteriyordu!
Yıllarca bizi savaştıranlar şimdi bu
kardeşlik karşısında şok olmuştu!
Buna OYUN KURMAK deniyordu!
Ankara kararlı oldukça onlar da pis
işlere kalkışıyorlardı!
Bakın geçtiğimiz cumartesi gecesi
Türkiye'nin Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz ve beraberindeki heyet Erbil
yolunda uzaktan kumandalı bombanın hedefi oldu!
Ucuz atlatılan saldırıda mesajı kimin
verdiği açık değil mi?
Sorumlu bulmakta zorlanacağınız bir
durum var mı?
Bence yok!
Ya ülkemizin ya onların tarafındayız!
Üçüncü bir ŞIK yok!
Bunu anladığımızda zafer bizim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder