Herkesin Bilmesi Gerekenler
Bir Türkiye Gerçeği Şüpheli Ölümler
Bir Türkiye Gerçeği Şüpheli Ölümler
Bahtıyar Aydın
Eşref Bitlis
Gaffar Okkan
Adnan Kahveci
Ahmet Cem Ersever
Turgut Özal
Bedri İnce Tahtacı
Muhsin Yazıcıoğlu
Eşref Bitlis
Gaffar Okkan
Adnan Kahveci
Ahmet Cem Ersever
Turgut Özal
Bedri İnce Tahtacı
Muhsin Yazıcıoğlu
Gladio,Latince ''kılıç'' anlamına gelmektedir.Gladio sözcüğünü isim olarak kullanan örgüt,Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952'De kuruldu.CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt,1956'a ABD ile işbirliği içinde,casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlendi.Sardunya'da örgütün ilk eğitim kampı kuruldu ve Kuzey İtalya'da 139 yerde silah ve mühimmat depoları oluşturuldu.Resmi adı ''Müttefik Koordinasyon Komitesi''(Allied Coordination Committee) idi.
Gladio 1990'larda açığa çıkarıldı.NATO bünyesinde kurulan bu ittifak örgütünün,''Komünizm Tehlikesi'' ve Avrupa'da muhtemel bir Sovyetler Birliği işgaline karşı oluşturulmuştur.Örgütün merkezi Brüksel'deki NATO karargahıydı.Gladio her ülkede farklı isimler altında kurulmuştur.İtalya'da Gladio(kılıç),Yunanistan'da B-8 veya ''Sheepskin''(koyun postu),Belçika'da SDRA-8,Hollanda'da NATO Command,Batı Almanya'da Gehlen Harekatı,Stay Behind veya Sword(kılıç),Avusturya'da Schwert,Fransa'da Rüzgar Gülü,İspanya'da Anti-Terör Kurtarma Grubu(GAL),İngiltere'de ise Secret British Network(Gizli İngiliz Ağı)'dur.
Gladio faaliyetleri çerçevesinde ve 1956 sonrasında ikisi kadın 622 kişi ABD ve İngiliz gizli servisleri tarafından eğitildi.Gladio'nun ortaya çıkarıldığı 1990'daki soruşturmalar esnasında,bu 622 kişinin grup liderleri oldukları,her bir grup liderinin belli sayıda kişiyi yönettiği,böylece toplam sayının 15.000'e yaklaştığı ortaya çıktı.
İtalya'da 1969-80 arasında 4 bin 298 terör olayı meydana gelmiştir.Yapılan soruşturmalar sonucu,bunların önemli bir bölümünden Gladio sorumludur.Avrupa Parlementosu,sorunla ilgili karar tasarısında şu sözlere yer vermek durumunda kalmıştır:
''Avrupa Topluluğu'na üye pek çok ülkede gizli,paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır.Kırk yıldır bu örgütlerin demokratik denetimden kurtulduğu ve NATO ile işbirliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmıştır.''
Gladio'nun Türkiye yapılanmasına bakacak olursak,Türkiye'deki kaos ve eşitsizliğin sebebinin buradan olduğu anlaşılacaktır.
Türkiye, 1952 yılında NATO'ya girdi.Bri yıl sonra da ''Seferberlik Tetkik Kurulu'' kuruldu.Finansmanı,teçhizatı ABD'dir.Seferberlik Tetkik Kurulu'nun binası,Amerikan Askeri Yardım heyeti(JUSMATT)'ın içindedir.Bu kurum daha sonraki adıyla ''Özel Harp Dairesi'' olarak 1970'lerde adlandırıldı.12 Mart'ta işkence zamanlarında,kontrgerillanın ''Gladio'' ile olan ilişkisi deşifre edildi.Gladio,Türkiye'de faaliyetlerine ve etkinliklerine devam ettikçe demokrasi her zaman tehlikede olacak,siyasal iradenin üstünde,siyasal yönelimin istediği yönlendirileceği açık tehlike olarak var olacaktır.Faşizan eylemler,siyasal cinayetler her zaman olacaktır.''Benim milliyetçiliğim iyidir,ulusalcılık en iyi antiemperyalist milliyetçiliktir.'' gibi söylemler Gladio'ya ''meşruiyet'' sağlamaktadır.
Gladio'nun en önemli silahlarından birisi de darbedir.Komünistlerin lider olmasını ve başa gelmesini hep engellemiştir.Sol,sağ,komünizm,faşizm hep tehlikeli gizli örgütler tarafından çıkarıldı ve işleri bitince yok edilmeye başlandı.Zamanla düşman tanımını değiştirdi ve ''demokrasi''yi tehlikeye düşürecek herkes hedef yapılmıştır.Bu amaçla devlet terörü ve darbeler yaptı.
TANIKLAR 2 BÖLÜM : GAFFAR OKAN
https://www.youtube.com/watch?v=p3yf1MhEOJc
TANIKLAR 2. bölümünde;
Diyarbakır'lıların dönüm noktası kuşkusuz şehre emniyet
müdürü olarak atanan gaffar okkan'ın göreve başladığı gündür.
Karanlık şehir ilk defa okkan geldiğinde aydınlatılmış,
yerliler tüm dertlerini polislere korkusuzca anlatabilmiş ve eskiye nazaran
sokaklarda bir nebze daha rahat dolaşabilmişlerdir. diyarbakırlılar için gaffar
okkan demek 'baba' demektir, devlet demektir. ancak o dönemlerde bölgenin
başında çok büyük bir bela vardır. sokaklarda gövde gösterisi yaparak gezinen,
insanları 'din ve inanç' adı altında kandırıp, vahşice katleden bir örgüt...
işte okkan, bu örgütün ipini çekmeye ve diyarbakır'ın huzurunu sağlamaya yemin
etmiştir. üstelik bu örgütün tek başına hareket etmediğini, derin devletle ve
uluslararası güçlerle olan bağının da farkındadır.
Hikaye, Gaffar Okkan'ın
bir örgüt üyesini ele geçirmesiyle başlar.
https://www.youtube.com/watch?v=z1VDC_R4Kzk
Adnan Kahveci'nin oğlu Bozkurt Kahveci: Artık, babamın ölümünün suikast olduğuna inanıyorum.
KÜRT RAPORU HAZIRLADI
Kahveci, Korkut Özal ile
başladığı siyasi kariyerine Turgut Özal’a danışmanlıkla devam etmişti. Hala
ülke gündeminin en önemli sorunu kabul edilen’ Kürt sorunu’ ile ilgili
Türkiye'de şu ana kadar hazırlanan en kapsamlı ve devletin kasasında tutulan üç
rapordan birisi, ona aittir. Rapor, 1992 Mayıs’ında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a
teslim edildi.
NEDEN KÜRT RAPORU
HAZIRLADI?
Adnan Kahveci,
milletvekili maaşını bile fazla gören ve ülkesini aşırı seven biriydi. Kürt
meselesi konusunda, onu bir rapor yazmaya sevk eden, 1991-1992 Nevruz’unda
yaşanan ve çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olaylardır. O
yıllar, Türkiye’nin alarm ziliydi. O dönemde devletin çatısında, yangının
bacayı sarmakta olduğunun farkına varan bir tek Özal vardı. Özal ve Kahveci’nin
bu soruna neşter vurmaya hazırlandığı noktada ölmüş olması, talihsizlik olarak
değerlendirilmektedir. Kahveci, bu konuda bir çalışma yapma arzusunu Turgut
Özal’a iletmiş, onun iznini aldıktan sonra da daktilonun başına oturmuştu.
NEDEN BU KONUYA
BULAŞIYORSUN?
Kahveci kendisine
‘neden bu konuya bulaşıyorsun, gündeme getirmekle siyasi hayatın biter’
tarzında uyarıların yapıldığını aktarıyor ve ‘Kürt sorunu çözülmezse ne olur’
sualini sorarak aşağıdaki alıntıyla devam ediyordu:
“Demirel-İnönü
hükümeti Kürt sorununun çözümünü yine zamana bırakmıştır. Sorunun çözümünü
zamana bırakmak, yapılabilecek en büyük yanlıştır. ANAP’ın başlattığı çözüme
dönük uygulamalar, şimdi tamamen durdurulmuştur. ‘ Milletimiz buna hazır değil’
bahaneleriyle somut, demokratik adımlardan kaçınılmaktadır. Benim inancım odur
ki, Kürt meselesi, Türkiye’nin en önemli gündem maddesi haline gelmiştir.
Şırnak’ta, Cizre’de Nevruz kutlaması bahanesiyle 80-90 kişi ölüyorsa, 22 Mart
1992 Nevruzunda, Nusaybin’de halkın üzerine panzerler sürülüp, 17 vatandaş
hayatını kaybettiğinde Türkiye basınıyla, aydınıyla ‘İşbaşında DYP- SHP
koalisyonu var’ diye susuyorsa, bu, çok büyük sorunlara gebeyiz demektir. Eğer
Kürt sorununa ciddi teşhis konmaz, ciddi çözümler uygulanmazsa Türkiye iç harbe
sürüklenir. Herkes korkup sessiz kalırsa Türkiye felakete doğru gidecektir.
Şehit olan her asker ve polisten sonra Kürtlere karşı ayrımcılığın arttığının
belirtileri vardır. Hızla artan bu gidişi durduramazsak iç savaşa sürüklenmemiz
kaçınılmazdır.”
KAHVECİNİN KÜRT SORUNUNA
İLİŞKİN TEMEL KABULLERİ
*‘Demokratikleşme
ne kadar olursa olsun bölücü terör tamamen durmayacaktır.’
*‘Bu hakkı da
verdik ama terör durmadı’ sözünü, demokratikleşmeye itirazın dayanağı yapmanın
geleceği daha karanlık hale getirmekten başka sonuç doğurmayacaktır.
*‘Askeri çözümle
hiçbir ülke netice alamamıştır. Askeri çözümler her zaman iç harbi
getirmiştir.’
ALINMASI GEREKEN
EKONOMİK TEDBİRLER
Kahveci sorunu,
daha ağırlıklı olarak ‘ekonomik açıdan güçlenmede’ görüyordu. Türkiye’de
işsizliğin azalması, milli gelirin artmasıyla, zenginleşmeden pay alacak
Kürtlerin, Türkiye’nin ulusal birliğinin çimentosu haline gelebileceği
kanısındaydı. Irak sorunu gündeme geldiğinde, geleceğin Kuzey Irak’ı hatta
Suriye’yi içine alan bir konfederasyonu kaçınılmaz hale getirebileceğinin de
düşünülmesi gerektiği kanısındaydı.
93 CİNAYETLERİ
Türkiye’de 1993
yılı, peş peşe gelen suikastlar ve bugün hala tartışılan, şüpheli ölümlerle
anılıyor.
- Olaylar, 24
Ocak’ta arabasına yerleştirilen plastik patlayıcının infilak etmesi sonucu
hayatını kaybeden Gazeteci Uğur Mumcu’yla başladı.
- Aradan iki hafta
geçmemişti ki bu kez ülke gündemi, 5 Şubat’ta Eski Maliye Bakanı Adnan
Kahveci’nin Bolu Gerede yolunda geçirdiği trafik kazasıyla sarsıldı. Kahveci ve
eşi olay yerinde, kazadan ağır yaralı olarak kurtulan 17 yaşındaki kızları ise
10 gün sonra hastanede hayatını kaybetti.
- 17 Şubat’ta ise
Orgeneral Eşref Bitlis’in de içinde bulunduğu uçak, “henüz belirlenemeyen
nedenlerle” düştü ve Eşref Bitlis ‘kaza’da şehit oldu.
- Cumhurbaşkanı
Turgut Özal, 5 ülkeyi kapsayan 12 günlük Türkistan gezisinin ardından, 17
Nisan’da hayatını kaybetti.
- Tarih 2 Temmuz
1993’ü gösterdiğinde, Sivas’taki Madımak Oteli’nde 37 kişi yakılarak öldürüldü.
- 22 Ekim’e
gelindiğinde Diyarbakır Jandarma Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Lice’de
uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
- Eşref Bitlis’in
şüpheli ölümünün ardından istifa eden Binbaşı Cem Ersever 4 Kasım’da kafasına 2
el ateş edilmiş cesedi, başkent Ankara’nın Elmadağ çıkışında elleri önden
bağlanmış vaziyette bulundu.
Bazıları açıkça
cinayet, bazıları ise aradan 21 yıl geçmiş olmasına rağmen hala “şüpheli ölüm”
olarak anılan ‘93 olaylarının’ ortak noktası, faillerinin bulunamaması oldu.
Davalar açıldı, mezarlar da açıldı.. Araştırma komisyonları kuruldu. Ancak
şüpheli ölümlerdeki sis perdesi aralanamadı.
93 CİNAYETLERİ
BİRBİRİYLE BAĞLANTILI MI?
‘93 cinayetleri’
aydınlatılamadı ve yapılan çalışmalar sonuçsuz kaldı, ancak suikast iddiaları
unutulmadı. Turgut Özal’ın Adnan Kahveci ile yakınlığı, Eşref Bitlis’in
ölümünün ardından istifa eden Cem Ersever’in cinayete kurban gitmesi, yine
Eşref Bitlis ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın PKK terörüne ve bölgedeki
uyuşturucu kaçakçılığına karşı verdikleri mücadele de göz önüne alındığında
ölümlerin birbiriyle bağlantılı olduğu şüpheleri güçlendirdi.
KAHVECİ’NİN
BİNMEDİĞİ UÇAKTA EŞREF BİTLİS CAN VERDİ
Ayrıca bugün, 21.
kez mezarı başında anılan Adnan Kahveci’nin kendisine tahsis edilen uçağı, hava
yoluyla seyahat etmekten korktuğu için kullanmadığı ve o uçağın Eşref Bitlis’in
hayatını kaybettiği kazada düşen uçak olduğu da sonradan ortaya çıkmıştı.
FAİLİ MEÇHULLER
UNUTULMUYOR
Cinayetler
arasındaki organik bağların birer birer ortaya çıkmasına rağmen, bugün Türkiye
“Özal öldü mü, yoksa öldürüldü mü?” sorusuna cevap aramaya devam ediyor.
Sayısız faili meçhul cinayet gibi 93 cinayetleri de aydınlatılmayı bekliyor.
ADNAN KAHVECİ
KİMDİR?
1949 yılında Trabzon’un
Köprübaşı ilçesi Beşköy beldesi Yılmazlar köyünde doğdu. İlkokul yıllarında
Milliyet gazetesinin açtığı yarışmada birinci oldu. Eğitimine İstanbul Kabataş
Lisesinde devam etti. 1966′da dönem birincisi olarak mezun oldu. Üniversite
sınavında birinci oldu ve İstanbul Üniversitesine girdi. Eğitimine ABD’de
Indiana’daki Purdue Üniversitesinde devam etti ve buradan elektrik mühendisi
olarak mezun oldu. Missouri Üniversitesi’nde doktora yaptı. Bu üniversitede bir
süre akademik çalışmalarına devam ettikten sonra Türkiye’ye dönerek Boğaziçi
Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı.
Üniversitedeki görevinden sonra
İçişleri Bakanlığı bünyesindeki teknik danışmanlık göreviyle beraber siyasi
hayata adım atar.Korkut Özal’a danışmanlıkla başlayan bürokrasiyle tanışıklığı
12 Eylül sonrası Turgut Özal’a danışmanlıkla sürdü.12 Eylül döneminde
Başbakanlık Danışmanlığına atandı ve o sıralarda Turgut Özal’la tanıştı. 1983
yılında ANAP’ın kurucuları arasında yer alan Kahveci, askeri yönetim tarafından
aşırı dinci bulunarak veto edildiği için milletvekili olamadı. Daha sonra 1987
yılında İstanbul’dan milletvekili seçildi, XVIII. ve XIX. Dönem İstanbul
Milletvekilliği yaptı. 1987′de DPT ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanı oldu. Dönemin
başbakanı Turgut Özal tarafından 1988 yılında Maliye Bakanlığı görevine
getirildi.
5 Şubat 1993 tarihinde eşi ve
iki çocuğu ile birlikte Bolu-Gerede yakınlarında trafik kazası geçirdi. Adnan
Kahveci ve eşi olay anında hayatlarını kaybederken, 17 yaşındaki çocukları
Aslıhan Kahveci yaralı olarak kurtuldu ancak, bitkisel hayata girdi ve 10 gün
sonra vefat etti. Kamuoyunda dürüstlüğü ile tanınan ve çok sevilen Adnan
Kahveci’nin yeni yapılan otobanda ters yola girerek kaza yapması, çeşitli
şüphelerin ortaya atılmasına sebep oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder