İFTİRA SUÇU ŞÖYLE OLUŞTURULDU
TAHŞİYE KUMPASI 1
TAHŞİYE KUMPASI 2
TAHŞİYE KUMPASI 3
TAHŞİYE KUMPASI 4
TAHŞİYE KUMPASI 5
KİM BU TAHŞİYECİLER...! Operasyonlar Gülenin Bu Videosuyla Başladı.
Fethullah Gülen Tahşiyeciler Açıklaması Yıl 2009
Fethullah Gülen - Tahşiyeciler diye bir şey icat edebilirler! (06.04.200...
Taşhiyecileri hedef gösteren STV dizisinden bir sahne videosunu izle
%100 Siyaset | Tahşiyeciler Hocası Molla Muhammed ve Paralel Kumpas | 1...
BEDİÜZZAMAN'IN ZINDIKA DEDİĞİ KOMİTENİN OYUNUNU BOZMALIYIZ
İŞTE KONU İLE İLGİLİ ŞAHISLARIN MAĞDURİYET AÇIKLAMALARI VİDEOLARI
ANL Mustafa Kaplan canlı yayında çileden çıktı Video
Tahşiye Davası'nda 16 ay tutuklu yargılanana yazar Mustafa Kaplan, Beyaz Tv ekranlarında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Örgütün kendisine kurduğu kumpası anlatan Mustafa Kaplan zaman zaman dasinirlendi.Soruyorum hakime ben niçin içerideyim? Bir kelime bile söylemiyorlar 'diyerek isyan etti.
YENİLGİ YENİLGİ BÜYÜYEN BİR ZAFER VARDIR
“EY MÜMİNLER Müminlerden başkasını velî edinmeyin!
ALLAH’IN DİNİNDEN BAŞKA DİN ARAMANIN BEDELİ
Tahşiyeciler Mustafa Kaplan canlı yayında çileden çıktı Erkan Tan
ANL Mustafa Kaplan canlı yayında çileden çıktı Video
Tahşiye Davası'nda 16 ay tutuklu yargılanana yazar Mustafa Kaplan, Beyaz Tv ekranlarında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Örgütün kendisine kurduğu kumpası anlatan Mustafa Kaplan zaman zaman dasinirlendi.Soruyorum hakime ben niçin içerideyim? Bir kelime bile söylemiyorlar 'diyerek isyan etti.
Erkan Tan'la Tartışalım | Tahşiyecilere Kurulan Paralel Kumpas | 19 Aral...
Mustafa Kaplanı dinleyenler neden hedef olduklarını anlayacaktır.
El Kaide bağlantısı, Dinler Arası diyalog, başörtüsüne furuat ve kurumlar için zekat toplama meselesi.
Bediüzzaman Risalelerde bu günleri işaret etmiş mi. Üst akılın devşirmeleri kimler?
Kamera eve ilk girişte kayda
alınmıyor , Ev aramalarında el bombaları ve silahlar bulunuyor. Bu
operasyonlarda 32 kişi tutuklanıyor
Tahşiyecilerin lideri olarak gösterilen
Nurcu alim Mehmet Doğan MS hastası, böbrek hastası, şeker hastası ve %90 görme
kusuru olduğu halde 17 ay cezevinde kalıyor.
Kamera eve ilk girişte kayda
alınmıyor , Ev aramalarında el bombaları ve silahlar bulunuyor. Bu
operasyonlarda 32 kişi tutuklanıyor
Tahşiyecilerin lideri olarak gösterilen
Nurcu alim Mehmet Doğan MS hastası, böbrek hastası, şeker hastası ve %90 görme
kusuru olduğu halde 17 ay cezevinde kalıyor.
Dinamit | 14 Aralık Operasyonu & Tahşiyecilere Paralel Tuzak | 19 ARAL...
İFTİRA : ALLAHÜ TEÂLÂNIN
MÜMİNE VERDİĞİ HEDİYELER
Büyüklerimiz, dert ve
beladan aldıkları zevki sıhhatten, rahatlıktan alamamışlardır. Onun için
sabretmeli ve şikâyet etmemelidir.
Hastalık, fakirlik,
iftiraya uğramak gibi dert ve belalar, kemend-i mahbubdur. Yani Allahü
teâlânın, sevdiklerinin boynuna, kendisini unutmasın, dinin dışına çıkmasın,
Cehenneme gitmesin diye attığı kemenddir ve rahmet-i ilahîdir.
Böyle bir kimse, şeytana, nefsine veya kötü arkadaşa aldanarak dinin dışına çıkmak üzereyken, kemend daralıp boynunu sıkar, boğulacak gibi olur ve geriye döner. Yani kendisini helak edecek bir şey yapamaz.
Böyle bir kimse, şeytana, nefsine veya kötü arkadaşa aldanarak dinin dışına çıkmak üzereyken, kemend daralıp boynunu sıkar, boğulacak gibi olur ve geriye döner. Yani kendisini helak edecek bir şey yapamaz.
Dert ve bela, günahların
çokluğuna değil, çok affedildiğine alamettir. Hepimiz zaten çok günahkârız.
Hattâ Allahü teâlâyı unutarak aldığımız verdiğimiz her nefes günahtır.
O hâlde, Cenab-ı Hakk'ın dert ve bela verdiği kullar, affetmek istedikleridir. Günahlarını dökmek, sabrını ölçmek istedikleridir.
O hâlde, Cenab-ı Hakk'ın dert ve bela verdiği kullar, affetmek istedikleridir. Günahlarını dökmek, sabrını ölçmek istedikleridir.
Sebepler neticeye göre
değerlendirilir. Dert ve bela, affolunmaya sebeptir, iyidir, ama istemek doğru
değildir. Nitekim Peygamber efendimiz, (Allah’tan dert ve bela istemeyin.
Verirse de şikâyet etmeyin!) buyurmuştur.
(Yâ Rabbî, bana dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver, beni Cehennem azabından koru) ve (Yâ Rabbî, senden sıhhat, afiyet ve kaderine rıza istiyorum) diye de dua etm
iştir.
Biz de böyle dua etmeliyiz. Bed dua değil .
(Yâ Rabbî, bana dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver, beni Cehennem azabından koru) ve (Yâ Rabbî, senden sıhhat, afiyet ve kaderine rıza istiyorum) diye de dua etm
iştir.
Biz de böyle dua etmeliyiz. Bed dua değil .
Kritik süreç başladı: Gülen
resmen istenecek!
29 Aralık 2014
Paralel Yapı operasyonundan
sonra Fethullah Gülen için yakalama kararı çıkarılmıştı. Mahkeme Emniyet'e
gönderdiği yazıda Fethullah Gülen'in bulunması istendi.
CNNTürk'ün haberine göre
mahkeme ilk adımı attı. Mahkemeden Emniyet'e gönderilen yazıda Fethullah Gülen'in
bulunması istendi.
Emniyet de bir yazı yazarak
Türkiye'de bulunmadığını bildirdi. Bu yanıtın ardından mahkeme hazırlığa
başladı. Mahkemenin Kırmızı Bülten için hazırlık yapacağı öğrenildi.
Fethullah Gülen'in hem
Kırmızı Bülten hem de ABD ile ikili anlaşmalar gereği istenecek.
ALLAH’IN DİNİNDEN BAŞKA DİN ARAMANIN BEDELİ
ALLAH’IN DİNİNDEN BAŞKA DİN ARAMANIN BEDELİ
DAHA KUR'AN
SANA NE DESİN
EY MÜSLÜMAN?
Ey insan! Yaşıyorken, hem de Kur’ân çağında;
Çırpınıp duruyorsun, cehâlet batağında.
Kalbin katı, gözün kör, başın kibir dağında
Kur’ân sana gel diyor, bak bendedir adresin,
Ey eşref-i mahlûkat ! Daha Kur’ân ne desin !
Çırpınıp duruyorsun, cehâlet batağında.
Kalbin katı, gözün kör, başın kibir dağında
Kur’ân sana gel diyor, bak bendedir adresin,
Ey eşref-i mahlûkat ! Daha Kur’ân ne desin !
Özgürce seçmen için, iki yoldan birini;
Apaçık bildiriyor, bütün âyetlerini.
Ya Peygamber, ya şeytan.. Seç diyor rehberini;
Öyle seç ki; sırattan rüzgar gibi geçesin,
İlle şeytan diyorsan.. Daha Kur’ân ne desin !
Apaçık bildiriyor, bütün âyetlerini.
Ya Peygamber, ya şeytan.. Seç diyor rehberini;
Öyle seç ki; sırattan rüzgar gibi geçesin,
İlle şeytan diyorsan.. Daha Kur’ân ne desin !
Şimdi, üstad Sezai Karakoç’un, son günlerde çok
işittiğimiz mısralarını hatırlamanın tam zamanıdır:
“Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır. / Yenilgi yenilgi
büyüyen bir zafer vardır.”
Evet, ümmet
olarak yanmışsak ve bugün yanmaya devam ediyorsak da, elbette küllerimizden
yapılacak bir hisar vardır. Yine ümmet olarak, acılarımıza yeni acılar,
yenilgilerimize yeni yenilgiler ekleniyorsa da, kesin olan şu ki, o
yenilgilerin derûnunda gelişip büyüyen bir zafer vardır.
Kur’ân-ı Kerîm’in insanlığın idrakine sunduğu üzere; sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için eziyet edilen, yurtlarından sürülen, ateş
hendeklerinde yakılan ve aralarında Allah’ın peygamberi de olduğu halde,
zorluklara dayanamayıp “Allah’ın yardımı ne zaman?” diye feryat eden mazlumlara, “Dikkat edin!
Allah’ın yardımı muhakkak yakındır!”müjdesi ile geldiği gibi,
bugünün mazlumlarına da gelmekte olan “Allah’tan
bir yardım ve yakın bir zafer” vardır (Bkz: Burûc 85/1-9; Bakara 2/214; Saff 61/13; Fetih
48/1-2…).
Azîz ve Celîl
Rabbimizin vaat ettiği ilahî yardım ve zafer muştularına layık olacak sağlam
imanı ve takvayı kuşanıp salih çabalar sergilemeye sabırla ve kararlılıkla
devam ettiğimiz takdirde, yani Kur’ân ifadesiyle “Rabbimiz Allah’tır” deyip doğrulduğumuz ve dosdoğru bir istikamet üzere
yürüdüğümüz taktirde, Allah ümmete korku da, üzüntü de yaşatmayacaktır
inşaallah (Fussilet 41/30; Ahkâf 46/13). Yenilgi yenilgi büyüttüğümüz zaferin ilk esintileri, mümin gönülleri ferahlatmaya başladı bile.
Elhamdülillah!
ALLAH’IN DİNİNDEN BAŞKA DİN ARAMANIN BEDELİ 2
“EY MÜMİNLER Müminlerden başkasını velî edinmeyin!
“Ey müminler! Kendinizden başkasını
sırdaş/dost edinmeyiniz. Onlar olanca güçleri ile size zarar dokundurmaya, dirliğinizi bozmaya çalışırlar, karşılaştığınız her sıkıntı onları sevindirir. Gerçi kinleri
ağızlarından taşmıştır ama kalplerinde saklı tuttukları kin daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık, eğer düşünecek olursanız. İşte
siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, oysaonlar sizi sevmezler;
bir de kitabın tümüne inanırsınız. Onlar sizinle karşılaştıklarında ‘inandık’
derler fakat kendi başlarına kaldıkları zaman size duydukları öfke yüzünden
parmak uçlarını ısırırlar. De ki; ‘Öfkenizden ölün(çatlayın). Hiç
şüphesiz Allah kalplerin içini dışını bilir.’ Eğer size bir iyilik dokunacak
olsa bu onları üzer. Eğer başınıza bir
kötülük gelse bu yüzden sevinirler. Eğer
sabreder ve Allah’tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez.
Hiç şüphesiz Allah’ın bilgisi onların yaptıklarını kuşatmıştır.”
Yüce Rabbimiz müminlere,
kendilerinden olmayanları sırdaş-dost ve velî (yönetici) edinmemelerini
emreder. Şehid Seyyid Kutub bu bağlamda Âl-i İmran sûresi, 118-120. âyetleri
özetle şöyle yorumlar:
...Bugün ve yarın,
benzer düşman tiplere rastlayacağız şüphesiz. ...Onlar, Müslümanlar için
ıstırap ve fitneden başka bir şey dilemezler. Gece gündüz, fırsatını buldukça Müslümanlara eziyet etmekten, yollarına diken
serpmekten, onlara hile ve desiseler
hazırlamaktan geri
durmazlar...Müslümanlardan bazıları bu Allah’ın düşmanlarına aldanmakta,
onlara sevgiyle yaklaşmakta, Müslüman cemaatin sırları konusunda onlara güvenmekte, onlardan
sırdaş, dost ve arkadaş edinmekte ve onlara bu yaklaşımının sonunda
korkmaksızın sırlarını açıklamaktadırlar. İşte bu aydınlatma ve
sakındırma, Müslüman cemaate işin gerçeğini göstermekte, Müslümanların
gösterdiği sevgi ve arkadaşlığın dahi gidermediği tabii düşmanlarının
hilelerinden onları korumaktadır. Bu aydınlatma ve sakındırma, belli bir
tarihsel dönemle sınırlı olmayıp, her zaman pratik hayatta karşılaşılan sürekli
bir hakikattir. Şu andaki durumumuz bunu açıkça doğrulamaktadır. ...Müslümanlar,
Allah’ın sakındırmasından habersiz olarak, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarına sevgi beslemekte, onlara
kalplerini açmaktadırlar. ...Art arda bu acı deneyimler yüzümüze sert bir tokat gibi
çarptığı halde biz gene ayılmayız. Kaç kere değişik kılıklara bürünen tuzakları
ortaya çıkardığımız halde yine de ibret almayız.Defalarca ağızlarından
kaçırdıkları kinlerini yaydıkları halde, dönüp onlara kalplerimizi açıyor ve
onlardan hayat ve yol arkadaşı ediniyoruz. Onlara hoş görünme kompleksimiz veya onlar karşısındaki ruhsal yenilgimiz o dereceye varmış ki
inancımızda onlara hoş görünmek için dinimizden söz etmemeyi yeğlemiş, hayat
metodumuzu İslâm’a dayandırmamaya başlamışız. Önceki Müslümanlarla bu
pusuda bekleyen düşmanlar arasında meydana gelen çarpışmalardan söz etmekten
korktuğumuz için tarihimizi süslü göstermeye çalışarak, gerçek işaretlerini yok
etmişiz. İşte bu yüzden Allah’ın emrine karşı gelenlerin uğradığı cezaya
çarptırılmışız.Bundan dolayı alçalıyor, eziliyor ve alay ediliyoruz. Düşmanlarımızı sevindiren sıkıntılara uğruyor ve onların
saflarımızda çıkardıkları bozgunculuğa maruz kalıyoruz.
İşte Allah’ın kitabı, ilk
Müslüman cemaate öğrettiği gibi, bize de, onların tuzaklarından nasıl
korunacağımızı, eziyetlerini nasıl bertaraf edeceğimizi ve göğüslerinde
gizledikleri, bazen ağızlarından kaçırdıkları kötülüklerinden nasıl
kurtulacağımızı öğretiyor: “Eğer sabreder ve Allah’tan korkarsanız, onların hilesi size
hiçbir zarar veremez. Hiç şüphesiz Allah’ın bilgisi onların yaptıklarını
kuşatmıştır.”
Eğer çok kuvvetliyseler
güçleri karşısında; aldatma ve dolambaçlı yollara başvurmuşsalar hile ve tuzakları karşısında sabır, azimet ve direnç gösterip
sabır ve prensiplere bağlanmamız gerekir...
Sonra takva; yalnızca bir olan Allah’tan ve O’nun murakebesinden korkmak...
Bir kalp Allah’a bağlanınca, O’nun gücünden başkasını küçük görür ve
dolayısıyla kurtuluş istemek veya şeref kazanmak için hiç kimseye teslim olmaz
ve Allah ve Resulüne savaş açmış kimselere sevgi beslemez.
İşte yol budur: Sabır ve Takva! Allah’ın ipine yapışıp sarılmak! Tüm tarihleri boyunca
Müslümanlar yalnızca Allah’ın kulpuna yapışıp hayatlarında O’nun metodunu
gerçekleştirdikleri sürece üstünlük ve zafer bulmuşlar, Allah onları
düşmanlarının tuzaklarından korumuş ve kelimeleri hep yüce olmuştur. Aynı
şekilde Müslümanlar, bütün tarihleri boyunca
gizli ve açık akideleri ve metodlarıyla savaşan tabiidüşmanlarının kulpuna
sarıldıkça, onların sözlerine kulak verdikçe ve onlardan; sırdaş, arkadaş,
yardımcı, haberci ve danışman edindikçe, Allah onlara yenilgi tattırmış,
düşmanlarını içlerine yerleştirmiş, boyunlarını onların önünde eğdirmiş ve
suçlarının cezasını onlara tattırmıştır. Allah’ın sözünün ebedî
ve O’nun sünnetinin geçerli olduğuna bütün tarih şahittir.Kim, Allah’ın yeryüzünde
görünen kanununu görmezlikten gelirse, gözleri zillet, yenilgi ve alçaklıktan
başka bir şey görmez.”
İmdi, günümüz
Müslümanları dostlarını düşman, düşmanlarını dost edindikleri için zillet
yaşıyorlar.
ALLAH’IN DİNİNDEN BAŞKA DİN ARAMANIN BEDELİ
“Aşır Aşır Kur’ân” derslerimiz devam ediyor.
Geçen seneki ders notlarımız ise Pınar yayınları “Aile Sohbetleri”
serisinden çıktı elhamdülillah. Bugün sizlerle, şehid üstadımız Seyyid Kutub’un, Âl-i İmran suresi 83. âyetini tefsir
bağlamında yazdıklarının bir kısmını, bazı kısaltma ve vurgularla
paylaşıyorum:
“Onlar
Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar! Oysa göklerdekiler ve yeryüzündekiler
isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir ve O’na
döndürüleceklerdir.” (Âl-i İmran 3/83)
Allah’ın dini birdir. Tüm peygamberler
ona çağırmıştır… YeryüzündeAllah’ın
sistemini yürürlüğe koyan, ona bağlılık gösterip
tüm varlığını adama ile gerçekleşecek olan İslâm evrenin değişmez yasasıdır. Bu
kâinatta her canlının dini odur. Bu, İslâm’ın ve teslimiyetin kapsamlı, engin
bir tablosudur; insanların gönüllerine inen ve vicdanlarını etkisi altına alan
evrensel tablo! Tüm canlı ve cansızları bir yasaya, bir kanuna, bir sonuca
götüren üstün ve egemen bir yasanın tablosudur bu.
“Ve
O’na döndürülecekler.” En sonunda yüce
tasarlayıcı, egemen ve hakim olan Allah’a dönüşten başka çıkar yolları
yoktur.İnsan kendi mutluluk ve rahatını, gönül huzurunu, durumunun düzelmesini
diliyorsa; kendi gönlünde, hayat tarzında ve toplum hayatında Allah’ın yoluna dönmelidir. Zira bunun dışında evrenin tüm düzeni ile
uyum sağlayacak bir sistem yoktur. İnsan kendi başına bir yaşam tarzı
düzenlerse, Rabbinin düzenlediği evrenin sistemiyle uyuşmaz. Oysa insan evrende yaşar
ve evrenin düzeniyle ilişki içinde olur. Düşüncesinde ve bilincinde,
realitesinde ve ilişkilerinde, işinde ve çalışmasında insanın nizamı ile
evrenin düzeni arasında bir uyum sağlanırsa, insanın gücü kâinat güçleriyle
çatışma yerine onlarla işbirliğini garanti eder; kâinat güçleriyle çatıştığında
ise paramparça ve darmadağın olur gider. Allah’ın kendisine bağışladığı
yeryüzünde hilafet görevini yerine getiremez. İlahi sisteme boyun eğdiğinde, hem
kendisine hem de kâinattaki bütün canlılara egemen olan evrenin yasalarıyla
uyum içine girer. ... İnsanın fıtratı temelde evrenin
yasasıyla uyum içindedir... İnsan, yaşam düzeni ile bu değişmez yasanın dışına
çıktığında yalnız evrenle çatışmakla kalmaz, her şeyden önce fıtratı ile
çatışır, güçsüz düşer, darmadağın olur, sarsılır, şaşkınlığa düşer ve böylece
bugünkü yolunu şaşırmış, talihsiz insanlığın yaşadığı gibi onca bilimsel
başarılara, maddî ve medeni bütün kolaylıklara rağmen, işkence içinde ve
bunalımlar içinde yaşar.
Bugün
insanlık acı bir boşluğun ıstırabını çekmektedir. Bu boşluk; ruhun fıtratının, yokluğuna
katlanamayacağı gerçeklerden boş bırakılmasıdır.İman gerçeğinden, hayatının ilahi
yoldan uzak kalma boşluğundan, kendi hareketi ile içinde yaşadığı evrenin
hareketini koordineli hale getiren yoldan mahrum oluşudur. İnsanlık, içinde yaşadığı
susuz çöllerin kavurucu sıcaklığında, nemli serin gölgelerden uzak kalışın
boşluğunun ıstırabını çekmektedir. Doğru çizgiden, alışılmış, belirginleşmiş
yoldan uzak kalışın içinde yüzdüğü ıstırap ve bataklığın boşluğundan!..
Bu
nedenle insanlık; bedbahtlık, ıstırap, şaşkınlık ve sıkıntı içindedir.Mahrumiyet, açlık ve
boşluğu somut olarak yaşamaktadır. Afyon, esrar ve uyuşturucularla, delicesine
hız yarışıyla, ahmakça maceralarla, hareketlerde, giyinişte ve yemede
anormalliklerle kendi realitesinden kaçmak istemektedir. Maddi bolluk, bol üretim, kolay yaşam
ve boş zaman onun bu boşluğunu dolduramamaktadır. Aksine maddi bolluk,
uygarlık alanındaki kuşatıcı gelişmeler, yaşam şartları ve vasıtalarının
kolaylaşmasında görülen artış kadar insanlığın şaşkınlığı, sıkıntıları ve
boşlukları da artmaktadır. Bu korkunç boşluk, dehşetli bir hayalet
gibi insanlığı kovalamaktadır. O kovalamakta, insanlık ise kaçmaktadır. Yalnız bu kaçış da onu
korkunç boşluğa salıvermektedir!
Dünyanın zengin ve servet sahibi
ülkelerini gezenler, bu insanların boşluğa koşuşan topluluklar olduğunu ilk
bakışta görecektir. Kendilerini kovalayan hayaletlerden kaçan, kendi
kendilerinden kaçan ve bataklıkta debelenme derecesine varan bir kaçış somut nimetler,
maddi bolluk, kısa zamanda sinirsel ve psikolojik hastalıklara, anormalliklere,
sıkıntılara, streslere, uyuşturucu ve sarhoşluk verici maddelerin tüketimine,
cinayetlere zemin hazırlamış, artık, hayatın hiç de güzel bir yanı kalmamıştır!
Bu
insanlar bir türlü kendi kendilerini bulamıyorlar. Çünkü varlıklarının gerçek
amacına varabilmiş değiller. Onlar mutluluklarını
bulamıyor; çünkü kendilerinin hareketi ile evrenin
hareketi, kendi düzenleri ile varlık yasası arasında bir ahenk oluşturacak
Allah’ın sistemini bulamıyorlar. Onlar huzuru bulamıyorlar; çünkü kendisine
dönecekleri Allah’ı bilmiyorlar. (Fî Zılâli’l-Kur’ân)
YENİ AKİT / Abdullah Yıldız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder