Önceden imzalanmış kontratlar, muhataplar
arasındaki ilişkileri belirler.
Kim kimden ne alacak, ne kadar süreyle
alacak, hepsi kontratta yazılıdır.
Kira kontratına imza atandan başkası,
sözgelimi baba imza attıysa kardeşi, evladı
veya karısı söz sahibi değildir.
Ev sahibi muhatabını tanır.
Eski Türkiye’nin kontratı Lozan’da
imzalanmıştır.
O tarihten bu yana Aziz Millet Anadolu’da
kiracı,
hadi bilemedin ‘sömürülen halk’ durumuna
düşürülmüştür.
“Öz yurdunda garipsin! Öz yurdunda parya!”
diyen Necip Fazıl
"Dünyada bin yıllık tarihi silinen ve o
günü bayram olarak kutlayan başka bir millet yoktur." tespitini yaparken,
Lozan Kontratı’nı ve Emperyalistler’le
yapılan bu kirli sözleşmeyi hayata dökmek gayesiyle Aziz Millet’e yapılan
zulümleri kastetmiştir.
Resmi tarihin bize emzpoze ettiğinin aksine,
Lozan Anlaşması, yaşlı Sevr’in makyajlı
versiyonudur.
“Ne yap et Lozan’ı imzala dedi, ben de
imzaladım” diyen İsmet İnönü,
Lozan’ın arkasındaki işbirliğini itiraf
ederken,
“Bize 100 sene verdiler” gafı da, sözünü
ettiğimiz kontratın itirafıdır.
Sevr’in ne olduğu ise okurun malumudur.
Şimdi sıkı durun!
Lozan Anlaşması ile ilgili olarak Resmi
tarihin empoze ettiği tarih nedir?
24 Temmuz 1923.
Oysa bu tarihte atılan imzalar basit
prosedürdür, tarafların meclislerinde onaylanmadan hiçbir önemi yoktur.
Önemli olan, Osmanlı Devlet-i Ali’sinin
İstanbul Hükümeti’ne karşı Ankara’da Paralel Devlet kuran Mustafa Kemal ve
arkadaşlarının,
Lozan’da verdikleri ‘Müslüman Milleti fakir
ve pasifize, Batı’yla İşbirlikçi Kemalist tabakayı zengin ve lider yapma’
sözünü hayata geçirip geçirmeyeceğidir.
Buyrun, bakalım:
Lozan Anlaşması’nı
Türkiye 23 Ağustos 1923'te,
İtalya 12 Mart
1924'te,
İngiltere 16 Temmuz
1924 tarihinde onaylamıştır.
Anlaşma, 6 Ağustos
1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yani?
Lozan’ı
imzaladığımız esas oyuncu İngiltere, imzadan aylar sonra 3 Mart’ta ‘Hilafet
Kaldırılıncaya kadar’ kendi imzasını tanımamış, sonrasında bile 4 ay “Acaba
gerçekten başarabilecek mi?” diye beklemiştir!
Vatikan’ı barındıran
İtalya da ‘Hilafet kalkana dek’ beklemiş, ancak 9 gün sonrasında kendi imzasını
tanımıştır!
Peki Sevr Anlaşması
ne zaman imzalanmıştı?
10 Ağustos 1920!
Ortaya çıkardığımız
net manzara şudur:
Emperyalizm, önce
İstanbul Hükümeti’ni itibarsızlaştırmak ve Ankara Hükümeti’ne PR fırsatı vermek
adına Sevr’i dayatmıştır.
Sonra ‘çok özel
ilişkiler’ içine girdiği ve istediği tüm taahhütleri aldığı Ankara Hükümeti’ne
de Lozan’ı imzalatmıştır.
Sevr ölüm, Lozan
sıtmadır.
Sömürge ustası Batı,
Türkler’e ölümü gösterip sıtmaya razı etmiştir.
…
Peki şimdi ne
oluyor?
Emperyalizm, Türkiye'deki 'Kontrat Muhatabı' Kemalizm'i kaybetmek istemiyor.
Milletin tüm değerlerine amansız bir savaş açan Kemalizm, bir işgal rejimidir.
Emperyalizm, Türkiye'deki Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi yapay gerilim hatlarını diri tutmak istiyor.
Türkiye'de Kemalizm'in 2 bekçisi vardır.
Batıyla sömürü kontratı imzalayan Kemalizm'in salon bekçisi CHP, sokak bekçisi MHP'dir.
Kitleler yani parti tabanları, bunların idrakine varamadan oradan oraya, o tartışmadan bu kavgaya koşturur dururlar. Ta ki halk, fillerin ezdiği çimen olduğunu anlayıp AK Devrimi başlatana kadar!
Şimdi Millet iradeye el koyuyor!
Emperyalizm, Türkiye'deki 'Kontrat Muhatabı' Kemalizm'i kaybetmek istemiyor.
Milletin tüm değerlerine amansız bir savaş açan Kemalizm, bir işgal rejimidir.
Emperyalizm, Türkiye'deki Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi yapay gerilim hatlarını diri tutmak istiyor.
Türkiye'de Kemalizm'in 2 bekçisi vardır.
Batıyla sömürü kontratı imzalayan Kemalizm'in salon bekçisi CHP, sokak bekçisi MHP'dir.
Kitleler yani parti tabanları, bunların idrakine varamadan oradan oraya, o tartışmadan bu kavgaya koşturur dururlar. Ta ki halk, fillerin ezdiği çimen olduğunu anlayıp AK Devrimi başlatana kadar!
Şimdi Millet iradeye el koyuyor!
Millet, sömürü
kontratlarından bıktı usandı.
Halk, rejimin
ıslahını istiyor.
İnsanlar, birlikte
yaşam kültürünün en güzel örneğini veren Osmanlı Devleti’nde yaşanan iklimi
geri istiyor. Bu devlet katında eklektik bir Neo-Osmanlıcılık ütopyasından
ziyade, planlı ve şuurlu atılan adımlarla yürütülen, yani gayet Stratejik
Derinliği olan bir politikada karşılığını buluyor.
Tarihin gördüğü en
büyük devrimlerle komşu olan Türkiye'nin Dış Politikası'na atılan
CHP-MHP-Esad-İran Masasında yazılmış karalamalara bakmayın siz... Halk, Ahmet
Davutoğlu'nun da hakkını, her meydanda veriyor!
Diğer yandan 'Pozitif milliyetçilik’ da denilebilecek platfomda, özüne saygılı bir vatanseverlik olgusu yükseliyor.
Diğer yandan 'Pozitif milliyetçilik’ da denilebilecek platfomda, özüne saygılı bir vatanseverlik olgusu yükseliyor.
Hem yurtta hem
dünyada sulh için, susmayan ve durmayan bir liderlik, bir hükümet modeli arzu
ediliyor.
Millet, millete
meydan okunmasını değil, meydanların iyi okunmasını talep ediyor.
Halk,
adına yaraşır bir şekilde, ülkede yeni bir huzur ve adalet iklimi ortaya
konulması için üstüne düşen ne varsa yapıyor.
…
Sadece Milletimizin değil, Ümmetimizin de gözü Türkiye’de!
Doğu Türkistan’dan,
Açe’ye, Filistin’den Kerkük’e, Suriye’den Mısır’a, Avrupalı Müslümanlardan Irak
Kürdistanı’na kadar tüm yaşlı gözler bizim üzerimizde!
Osmanlı sonrasında
rakı masalarında cetvellerle paramparça edilmiş tüm yürekler, tekrar tevhid
olmak için, dünyada hakim olan Sömürü Düzeni’ne karşı tekrar saf tutmak atıyor!
…
İşte
yakın tarih!
İşte yakın
coğrafyalarda olup biten zulümler!
İşte yakın yürekler!
İşte sandık!
İşte Milletin Adamı
İşte Ülkenin Yüzakı!
İşte Ümmetin Ümidi
İşte Mazlumların
Kabul Olmuş Duası!
İşte
Türkiye'nin Dahili Fitnelere ve Harici Zalimlere Karşı İddiası!
Bugün SEÇİM GÜNÜ
Hem Sevr'in 94.Yıldönümü!
Hem Lozan'ın 90.Yıldönümü!
Benim Oyum,
Bu Sömürge Kontratlarını Yırtan
AKP ye ,
Liderlerine
Recep Tayyip ERDOĞAN'a!
Fatih TEZCAN
Fatih TEZCAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder