“Gezi olayları” adı
altında, masum bir çevreci gösteri gibi başlayan toplum harketinin bir ekonomik
ve siyasal istikrarsızlaştırma saldırısına döndürülmesi Faiz Lobisinin
son ve etkili ayak oyunudur.
Aslında
konunun ekonominin her taşını etkilemesi, ulusal ve uluslarası boyutu ile çok
fazla basite indirilemeyeceğini vurgulamak isterim. Olay, basitin çok
çok ötesinde, ulusal ve uluslarası sermaye ve medya guruplarını içine alan
büyük bir çıkar yapılanmasıdır. Konunun üzerine kitaplar yazılsa bile
tüm detaylarını ve oyunlarını anlatmak için yeterli olmaz.
Yinede
okuyucularımızın merakını bir nebze olsun gidermek için konuyu basitleştirilmiş
şekilde anlatmaya çalışacağım.
Konumuz
ekonomi ve borçlanma olduğu için, ülkemizi bir ticari işletme olarak kabul
edelim. İşletmemizin arsasını tüm Türkiye toprakları, fabrikasını da üzerindeki
tüm ticari işletmelerin birliği olarak kabul edelim. İşletmemiz elindeki tüm
özsermayesini, yeraltı zenginliklerini, insan kaynaklarını ve siyasi gücünü
vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak ve refahlarını arrtırmak için son
damlasına kadar değerlendirmeye çalışacaktır. Yine de hızlı bir büyüme ve
uluslarası rekabette bu yeterli olmamaktadır.
İşte
bu noktada uzun vadeli yatırımlarını hayata geçirmek, hızlandırmak,
vatandaşlarına daha iyi bir yaşam standartı sağlamak ve uluslarası araneda söz
sahibi olabilmek için devletimiz yerli ve uluslararası sermaye sahiplerinden
borçlanma yoluna gitmektedir.
Bu
doğaldır, hatta gerekli ve zaruridir. Bu ekonomik düzende büyümenin başka bir
yolu bulunmamaktadır.
Burda
devreye, borçlanmanın kimlerden, hangi vadelerde ve hangi faiz karşılığında
yapılacağı sorusu girer. Ülkemiz
doğal olarak bu borçlanmayı “en uzun vadeli” ve “en düşük faizli” olarak
yapmak istemektedir.
Tabiki
sermaye sahipleri de borç olarak verdikleri sermayelerinden en yüksek verimi
elde etmek adına, verilecek borcu hemen nakde çevirebilecekleri gibi “en
kısa vadeli” ve en çok getiriyi sağlamak adına“en yüksek faizli” olarak vermek
isteyeceklerdir.
İşte
fırtına, bu “iki taraf” arasında yaşanan ekonomik kavganın tam ortasında
kopmaktadır. Bizim işletmemiz/ülkemiz bir taraf, ulusal ve uluslarası
sermaye guruplarının çıkar ve beklentileri “karşı” taraftır. Bu “iki
taraf”ın beklentilerinin ve
çıkarlarının aynı doğrultuda olmasını beklemek en naif
değerlendirmelerde bile saflık olarak değerlendirilmektedir ve bu değerlendirme
doğrudur.
Ülkemizin
toplam borcunu 2013 yılı itibari ile 400 milyar dolar olarak kabul edelim.
Bunun ortalama faizini %8 gibi olduğu düşünülürse, bir yılda ödenecek
faiz rakamı 32 milyar dolar gibi muazzam bir rakamdır. Böyle bir para için
3. Dünya ülkelerinde hükümetler devrilip tekrar kurulmakta, darbeler
yaşanmaktadır. Üstelik faizdeki %1’lik bir artışın bile toplam faturayı
4 milyar dolar arttıracağını da unutmayalım.
Yine
konuyu basitleştirmek adına, ülkemizin borçlanmayı tek bir uluslarası
sermaye gurubundan yaptığını farzedelim ve bu guruba “Sermaye lobisi” ismini
verelim. Buraya kadar herşey uluslarası ticari teammüllere uygundur.
Ortada büyümek için borçlanma ihtiyacı olan bir ülke ve karşı tarafta borcu
sağlayan büyük bir uluslarası sermaye gurubu vardır.
Toplamdaki
borç rakamı da sabit ve 400 milyar dolardır. Ancak değişken ve asıl
fırtınanın koptuğu konu “FAİZİN SEVİYESİDİR”. Faiz konusu çok göreceli
bir konudur. Borçlanan ülkenin ekonomik gücüne ve siyasi istikrarına göre
değişiklik göstermektedir. Örnek vermek gerekirse bizim faizimizin ortalaması
%8 seviyelerinde dolaşırken bu rakam gelişmiş ekomomilerde % 2’lere kadar
düşmektedir.
Bu
farkın Ülkemiz için rakamsal karşılığı onlarca milyar dolardır. Bu arada 80’li ve 90’lı yıllarda ülkemizde reel
faizlerin %20′lerin üzerinde seyretmesini hiç konu etmiyoruz. Bu hesaba
girersek şu anda bahsi geçen400 milyar dolarlık toplam borç stoğunun bu
dönemlerde ödenemeyen faizlerin birleşmesiyle gelen “faizin faizi” olduğu
da ayrı bir yazı konusu olarak ele alınacaktır.
O
yıllarda ki durum içler acısıdır…
Tekrar “FAİZİN
SEVİYESİ” konusuna dönersek, ülkemiz tüm olanaklarını bu seviyeyi
aşağı çekmek için çalışmakta, borcu verenSermaye Lobisi de faizin
seviyesini olabildiğince yukarı çekmek için faaliyet yürütmektedir.
İşte
bu “Sermaye Lobisi’ faaliyetlerini ülkemizin ekonomik istikrarına saldırmak ve
ekonomik zaafa uğratmak adına yürütmeye başladıklarında bu lobinin ismini “Faiz
Lobisi” olarak koymak şart olur.
Hele
ki bu “Faiz Lobisi” hem yurtiçinde hemde uluslarası düzeyde
bir güce sahipse, büyük sermaye guruplarının ortak teşekkülü olup, elinde de
dev bir medya gücü tuttuğu düşünüldüğünde, bu pazarlıkta ülkemizin
işinin ne kadar zor olduğu daha net anlaşılacaktır.
Olay
tamamen matematiksel bir denklemdir. Ekonomik
veya siyasi istikrarın en ufak zedelenmesinde faiz oranları birkaç puan
yükselecek vebunun karşılığı olarak lobinin kasasına giren rakam milyarlarca
dolar artacaktır.
İste
bu noktada “Faiz Lobisi”nin ayak oyunları devreye girer.
Bu
oyunlar yeni değildir. Osmanlı’nın yıkılmasına kadar uzanan tanzimat
döneminin öncesinden başlayarak günümüze kadar yaklaşık 200 yıldır devam
etmektedir. Bu ayak oyunları o kadar güçlüdür ki 600 yıllık Osmanlı
İmparatorluğu’nu yıkıp darmadağın etmiştir. İmparatorluğun mirasçısı Türkiye
Cumhuriyeti’mizi de bir nevi ekonomik esaret altında tutmaya çalışmaktadır.
Bu
oyunların tarihte örnekleri çoktur ve genç cumhuriyetimize büyük zararlar
vermiştir. Ancak toplumsal hafıza açısından biz bu oyunlardan en yakın tarihli
olanını örnek olarak vermeyi daha uygun gördük. Gezi olayları.
Gezi
Olayları ve Ekonomik Etkileri
“Gezi
olayları” adı altında, masum bir çevreci gösteri gibi başlayan toplum
harketinin bir ekonomik ve siyasal istikrarsızlaştırma saldırısına
döndürülmesi Faiz Lobisinin son ve etkili ayak oyunudur.
2013
Mayısına dönersek hükümetimizin sağladığı siyasi istikrar ve ekonomik
başarıları sayesinde tüm yabancı kredi değerlendirme kuruluşları ülkemizin
ekonomik notunu tarihte ilk defa “yatırım yapılabilir ülkeler”
seviyesine getirmişlerdir. Türk lirası değer kazanmakta, Döviz tarihi
diplere doğru ilerlemekte, faizler cumhuriyet tarihinin en düşük seviyeleri
%6′lara doğru hızla ilerlemektedir. Borsalar coşmuş ekonomide tam bir
“Bahar Havası” yaşanmaktadır.
Tam
bu bahar ortamında, ülkenin ekonomik başkentinde bulunan küçük bir parktaki
birkaç ağacın yer değiştirilmesi bahanesiyle başlayan basit bir çevreci eylem,
“gizli ellerin” devreye girmesi ile tüm yurda yayılan yağmacı/komünist
bir ayaklanma oyununa dönüştürülmüştür.
“Sermaye
Lobisi”nin uluslarası medya gücünü de devreye
sokmasıyla ülkemize karşı hem ekonomik hemde siyasi bir linç kampanyası
başlatılmıştır. Yapılan düzmece ve taraflı yayınlarla ülkede siyasi bir kriz ve
belirsizlik ortamının olduğu pompalanmış, diktatöryal bir baskı rejimi varmış
gibi gösterilerek ülkemizi itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmüştür.
Yazımızın
konusu itibariyle bu siyasi linç kampanyası ve komünist ayaklanma’nın
siyasi ve toplumsal boyutunu bir kenara bırakacağız. Olayın ekonomik etkilerine
baktığımızda birkaç gün önce coşan borsalar hızla tarihi düşüşler yaşamış,
doviz kurları tarihi seviyelere çıkmış, faizler tekrar %10′ların üzerine
fırlamıştır.
Neden
yaşanmıştır bu büyük kriz? Neden borsalar çakılmış, en büyük şirketlerimizin
değerleri onlarca milyar dolar düşmüştür? Neden sabit borcumuza karşı
ödeyeceğimiz faiz onlarca milyar dolar yükselmiştir? Neden dolar tarihinde ilk
defa 2 lira düzeyini aşmış ve halen bunun altında düşmemektedir?
Çünkü “BİRKAÇ
AĞACIN YERi DEĞİŞTİRİLMİŞTİR”.
Buna
çocuklar bile güler….
Olayların
ekonomik tahribatlarını saymakla bitiremeyiz. Borclanmanın 1.tarafı olan
ülkemizin aldığı yara büyüktür ve etkileri halen devam etmektedir.
Peki
borçlanmanın diğer tarafı, borcu veren “Sermaye Lobisi’ veya diğer adıyla “Faiz
Lobisi” cenahında durumlar nedir?
Olayların
onların yönünde tek bir sonucu vardır. Zenginliklerine zenginlik
katmışlardır. Verdikleri borç miktarı ve riskleri değişmezken kasalarına
milyarlarca dolar ekstra kar akıtmışlardır ve de akıtmaya devam
ettirmektedirler. Çünkü bu yaraları sarmak bir günde olacak iş değildir.
Oyun
bellidir ve ekonomik sonuçları ortadır.
Ancak
halkımız artık bilinçlenmiştir.
Yüzyıldır ülkemizde top koşturan bu faiz lobisinin ayak oyunlarına artık
gelmemektedir. Faiz Lobisi’nin beklentilerinin aksine, oyun deşifre olmuş,
halkımız ülkesine ve hükümetine hızla sahip çıkmıştır.
Milletimiz
bu siyasi ve ekonomik linç kampanyasını başarısızlığa uğratmıştır.
Hükümetimiz
de milletinden aldığı bu güçle, krizden güçlenerek çıkmış, oluşturulmaya
çalışılan suni belirsizlik ortamından ufak tefek yaralarla kurtulmayı bilmiş,
siyasi ve ekonomik istikrarı tekrar sağlamıştır. Ülkemiz 2023 Büyük
Türkiye hedefine doğru kararlı adımlarla yürümeye devam
etmektedir. Ayak oyunları ayaklarına dolanmış, tuzak
bozulmuştur.
İslamla
şereflendiği günden beri milletimiz, herzaman hakkın ve haklının yanında
olmuştur. İslam bayrağını yüzyıllarca gururla dalgalandıran milletimiz, tarihte
4 kıtaya adalet ve huzur sağlamıştır. Genç cumhuriyetimiz de tarihinden
devraldığı bu bayrağı uluslarası arenada en yüksek seviyelere taşıyacaktır.
Kutsal
Kitabımız Kuran-ı Kerim de Rabbimiz’in bildirdiği gibi “Onlar bu tuzağı
tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen
kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. “ (Enfal
suresi 30. Ayet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder