Siyonist baronlara bağlı küresel
medya grupları ve yerli işbirlikçileri, AKP iktidarı ile Beyaz Saray arasında
Kobani merkezli yaşanan siyasi kriz bahanesiyle Türkiye karşıtlığında sınırları
zorlamaya başladılar.
Kılcal damarlarına kadar işlemiş
Türkiye düşmanlıklarını var güçleriyle kirli kalemlerinden kusuyorlar.
Psikolojik harp tekniklerinin son
versiyonlarını kullanarak azgınca saldırıya geçtiler.
Kobani’de PYD-PKK birlikteliği
ile IŞİD arasında yaşanan savaşta ABD ve Türkiye arasındaki diplomatik anlaşmazlıklar
istismar edilip Türkiye aleyhine küresel çapta şiddetli bir kara propaganda
yürütülüyor.
Hedef, Türkiye’nin itibarı ile
uluslararası etkinliğini sarsmak!
Türkiye’ye karşı tam bir itibar
suikastı düzenleniyor!
2003 yılında 1 Mart Tezkeresine
hayır diyerek ABD ile birlikte Irak işgalinin bir parçası olmayı reddeden ve
yaptığı yanına kar alan Türkiye, İslam âlemi başta olmak üzere tüm dünyada ilgi
odağı haline gelmeye başladı!
Türkiye’nin mevcut Siyonist dünya
düzeninden farklı olarak kendine özgü, hakkaniyetli, şeffaf ve dürüst bir dış
politika izleme gücüne sahip olduğuna dair gelişmelerden bazıları şunlardır:
-Türkiye’nin inisiyatifinde
gerçekleşen Irak’a Komşu Ülkeler Dışişleri Bakanları Toplantısı.
-Rusya’nın Gürcistan işgalinde
NATO donanmasının boğazlardan geçişine izin verilmemesi!
-Davos toplantısında meşhur “One
minute'” çıkışı.
-Gazze ablukasına karşı sefere
çıkan Marmara Yardım Gemisi organizasyonu.
-İsrail’in Türkiye’den resmen
özür dilemesi!
-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ulusal
ve uluslararası her platformda ABD’yi, AB’yi, BM’yi, NATO’yu hedef alan dozajı
yüksek ağır eleştiri ve suçlamaları!
-Bütün dünyanın sahiplenerek
destek verdiği Mısır’daki Sisi darbesi ile Suriye’deki Esad rejimine karşı olan
ilkeli duruşu.
-İsrail’in Filistin zulmüne karşı
dillendirdiği ve İslam âlemi dâhil dünyada eşi benzeri olmayan sert söylemi!
Türkiye’nin dış politikada ortaya
koyduğu şahsiyetli yaklaşım ile bütünüyle Siyonist-Haçlı ittifakı aleyhine olan
girişim ve açılımları özellikle İslam dünyasında ülkemizin oldukça saygın,
sözüne itibar edilen bir lider devlet konumuna gelmesini sağladı.
Kokuşmuş Siyonist leşler, Kobani
olaylarını ters yüz ederek, çarpıtarak, olduğundan farklı göstermeye çalışarak
Türkiye’nin büyük risk ve zorluklara göğüs gerip kazandığı itibarını,
saygınlığını, güvenilirliğini tahrip etmenin derdindeler.
Gelelim hakkında medyada
fırtınalar kopartılan Kobani meselesine!
Ne olmuş Kobani’de?
Efendim, Türkiye, ABD ve
müttefiklerinin PKK ile PYD’ye silah yardımı yapmalarına şiddetle karşı
çıktıktan sonra bu politikasından vazgeçmişmiş…
Sen misin ABD’ye, Haçlı Batıya
teslim olan!
Dış ve iç Siyonist medyada
Türkiye aleyhine dehşet bir karalama kampanyası başlatıldı.
İşte gazete başlıkları:
-Türkiye’den “U” dönüşü.
-Dramatik son.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan PYD
politikasından çark etti.
-Obama’nın bir telefonu yetti.
-AKP iktidarı, Batılı dostlarına
daha fazla direnemedi.
Türkiye, İsrail’e, ABD’ye, AB’ye,
NATO’ya, BM’ ye, IMF’ye, Haçlı Batının çifte standartlı politikalarına
sert suçlamalarda bulunduğu zaman bu Siyonist medya unsurları nasıl yayın
yaptılar?
-Ey AKP iktidarı!
Sen kimsin, neyine güveniyorsun?
-ABD’ye, AB’ye, NATO’ya, BM’ye
karşı çıkacak, onların politikasına hayır diyecek gücün yok senin!
-Başını belaya mı sokmak istiyorsun?
-Türkiye’yi sonu hüsran
maceralara sürüklemekten vazgeç!
-Türkiye’de eksen kayması
yaşanıyor!
Türkiye, Kobani meselesinde
işbirlikçi unsurların istediği gibi Haçlı Batı ile çatışmak yerine şekilsel
manada emperyalist ülkelerin kendisinden beklediği adımları atarak PYD’ye silah
koridoru açtığını ilan etti.
Normalde olması gereken Haçlı
Batı yandaşlarının bu kararından dolayı Türkiye’ye destek olmaları değil mi?
Ama öyle olmuyor!
“Batıya kafa tutacak gücün yok,
ayağını denk al diyen” Masonik çevreler, Kobani meselesinde ABD
baskısına daha fazla direnemeyip sözde geri adım atan Türkiye’yi yıpratmak ve
itibarsızlaştırmak gayesiyle AKP iktidarı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Batı
işbirlikçisi olmakla itham ettiler!
Siyonist kirli mihraklara karşı
çıktığında haddini bil suçlamalarıyla Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışan malum
çevreler, Kobani olayında Türkiye’yi ABD işbirlikçisi bir ülke olarak ilan edip
tam tersi bir tavır takındılar!
Yaşananları bir fıkra ile
süslemeye çalışalım.
“Bir ülkede bir bakan, kendisini
gazetecilere hiç sevdirememiş.
Ne yapsa makbule geçmiyor, basın
her gün kendisiyle uğraşıyor.
Nihayet, öyle bir şey yapayım ki,
gazeteciler mat olsun, diye düşünerek ilan ediyor:
Pazar günü saat 10'da denizin
üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın
mensupları toplanırlar.
Bakan gelir ve elinde bastonuyla
denizin üzerinde yürümeye başlar. Karşı kıyıya kadar da yürüyüp geçer.
Herkesin gözleri dehşetle açılmıştır.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde
şu başlık okunur:
Bakan yüzme bilmiyor!”
Öncelikle Türkiye hakkında “U”
dönüşü iddialarını dillendiren kesimler kimler?
Emperyalist Siyonist/Haçlı Batı
ve yerli uşakları!
Yalnızca bu gerçek bile tek
başına “U” dönüşü yaygaralarına toplum olarak asla prim vermememiz gerektiğinin
ispatı olmaya yeterlidir.
Peki, karanlık oda mensuplarının
iddia ettikleri gibi Türkiye gerçekten PYD politikasında “U” dönüşü yaptı mı?
Doğrusu, Türkiye “U” dönüşü değil
yalnızca taviz verdi!
Taviz başka şey, “U” dönüşü
başka!
Taviz, hedeften sapma demek
değildir.
Ama “U” dönüşünün anlamı hedeften
sapmaktır.
Ayrıca bir ülkenin karşıt bir
devlete taviz verebilmesi için en azından onun kadar güçlü olması şarttır.
Gücü olmayanın karşı tarafa
vereceği tavizi de olamaz!
Taviz verebilen bir devlet her
şeyden önce müzakere masasına oturup muhatap alınacak kadar güçlü bir ülke
demektir!
Aksi takdirde Siyonist
sömürgeciler tarafından kuşatılmış, sömürgeleştirilmiş, parya muamelesine tabi
tutulan bir ülke Haçlı Batıya taviz olarak ne verebilir ki?
Bir köle sahibine taviz verebilir
mi?
Sarayın hapishanesindeki bir
esirin; sarayın sahibi padişaha taviz vermesi mümkün mü?
İslam tarihinde ilk büyük tavizi
veren lider Hz. Peygamberdir!
Mekkeli müşrikler ile imzaladığı
Hudeybiye antlaşmasının tüm maddeleri düşmana verilmiş olan tavizlerden
ibarettir.
Hz. Ebubekir (RA) hariç bütün
ashabın karşı çıkmasına rağmen Hz. Peygamber bu antlaşmayı imzalamıştır.
Ancak sahabenin ileri
gelenlerinin dahi isyan ettiği bu antlaşmada verilen tavizler 2 yıl sonra Mekke
Fethinin önünü açmıştır!
En büyük önderimiz ve örneğimiz
olan Hz. Peygamberden çıkarmamız gereken ders şudur:
Davasından, hedefinden
vazgeçmemek kaydıyla ümmetin lideri veya siyasi irade düşmanını oyalamaya,
aldatmaya, kandırmaya yönelik her türlü tavizi verilebilir!
Bu kuralın en güzel örneklerini
sergileyenlerden birisi de Erbakan’dı!
Bir ABD’li Siyonist stratejist
Erbakan için şu tanımı yapmıştı: “Her türlü tavizi verir ancak hiçbir zaman
hedefinden şaşmaz.” Sanırız, Erbakan’ı en iyi o tanımıştı!
Önemli olan taviz vermek değil,
hedefinden sapmamaktır!
AKP iktidarının PYD
politikasından taviz verdiği söylenebilir belki ama Yeniden Büyük Türkiye
temelinde D/8’in 6 ilkesi çerçevesinde Adil Düzene dayalı Yeni Bir Dünya
hedefinden vazgeçtiğini hiç kimse iddia edemez!
Türkiye’nin Erbakan’ın çizdiği
istikamette yürüyüşüne devam ederek 2023 hedefinden asla şaşmayacağını Başbakan
Davutoğlu partisinin il başkanları toplantısında şu veciz sözlerle ilan
ediyordu:
“Eski Türkiye'ye dönmek
isteyenleri tarihin çöplüğüne atacağız.
Bizim güttüğümüz siyaseti anlamak
için Hicret'i anlamak lazım. Bir tek yüreklerindeki imanla Medine'ye yürüdüler.
Bir vahiy için yürüdüler.
Ulu Peygamber Eba Eyyup El
Ensari'ye misafir olur. Bizim felsefemiz Hz. Eyyüp'ün felsefesidir. Biz
Esed'in, IŞİD'in zulmünden kaçanlara hep kapımızı açtık. Kapımızı kapasak Eba
Eyyup El Ensari'nin huzuruna çıkamazdık.
Yesrib Peygamber'e ve muhacirlere
kapısını kapatsaydı Yesrib Yesrib kalırdı.
Türkiye bölgesel güç olmaktan
küresel güç olmaya gidiyorsa bu vicdanla olur.
Biz hep merhametin yolcuları
olacağız.
Hicret nasıl bir ruh halini
koruyorsa biz de ebediyete kadar Medine'nin ruhunu koruyacağız.
Hz. Hüseyin bir ulu önder. O
zaman güçlü olana bakanlar şunu söyleyeceklerdi. Küçük bir grupla koca bir
orduya karşı koymaya gidiyor. Şimdi bize diyorlar ya güçlünün yanında yer alın.
Bunlar o zaman da Hz. Hüseyin'i de sorgularlardı!
Çünkü o zalimin karşısına yürüdü.
Şehit olacağını bilerek yürüdü. Biz Hz. Hüseyin'in yolundan gideceğiz. Zalime
zalim, mazluma mazlum diyeceğiz. Tüm dünya karşımızda olsa da söyleyeceğiz.”
Kaldı ki Türkiye’nin PYD’ye silah
yardımı ile ilgili verdiği taviz ileride İsrail ve hinterlandı ABD
ile Haçlı müttefiklerinin başına bela olacak türdendir!
Çünkü Türkiye, PYD’ye silah
yardımını Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi birlikleri Peşmerge üzerinden
sağlamaya çalışmaktadır.
Bütün dünya âlem iyi biliyor ki
Kuzey Irak Barzani Kürt Yönetimi siyasetiyle, ekonomisiyle, toplumsal
yapısıyla, askeriyle tamamen Türkiye’nin hinterlandına girmiş durumdadır.
İsrail, ABD ve Haçlı Batının
ısrarlı karşı çıkmalarına rağmen Barzani iktidarı Kuzey Irak petrollerinin
Türkiye üzerinden dünyaya satılması kararından asla geri adım atmadı!
Eğer IŞİD kuşatması defedilir ve
Kobani yeniden Kürtlerin kontrolü altına girecek olursa Türkiye’nin menfaatine
olan kentin PYD-PKK ittifakı yerine Peşmerge birliklerinin kontrolüne
girmesidir.
Türkiye için Barzani ordusu her
şart ve durumda PYD-PKK ittifakına göre rahatlıkla ehven-i şer olarak
görülebilir!
Çünkü Türkiye’nin milli birlik ve
bütünlüğünü tehdit eden asıl faktör İsrail ile birlikte Haçlı ülkelerin
taşeronluğunu üstlenen PKK-PYD silahlı militanlarıdır, Peşmerge değil!
Emperyalist devletler ile yerli
uşaklarının 40 yıldır ısrarlı taciz ve tahriklerine rağmen TSK ile Peşmerge
milisleri hiçbir zaman karşı karşıya gelmediler!
Ama PKK terör örgütü ile TSK
arasında 30 yıldır süregelen bir savaş söz konusu!
Akıllara doğal olarak şöyle bir
fikir gelebilir.
PYD madem PKK gibi bir terör
örgütüdür o takdirde Peşmerge üzerinden PYD’ye silah yardımını Türkiye niçin
onayladı?
Cevabı çok basit!
Kobani’nin yönetimini yalnızca
PYD-PKK unsurlarının inisiyatifine bırakmamak için!
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi
Peşmerge gücü bugün IŞİD ile yapılan savaşta PYD’li unsurlara silah ve asker
desteği sağlarsa yarın çatışmalar bittiğinde Kobani’nin idaresinin
şekillenmesinde mutlaka söz söyleme hakkını elde etmiş olacaktır.
İleride Barzani güçlerinin de
idaresinde söz sahibi olduğu Kobani’nin Türkiye için bir tehdit unsuru olmaktan
çıkacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Emperyalist Siyonist-Haçlı odaklar
ile medyadaki kölelerinin kopardıkları Kürt Devleti kuruluyor yaygaralarına,
bağırışlarına ise asla itibar etmeyiniz!
Çünkü 40 yıldır ha kuruldu
kurulacak denilen Kürt devleti, Saddam’ın iktidardan indirildiği, Irak’ın
işgalci devletlerin kontrolüne girdiği, Arap Baharının henüz başlamadığı
Ortadoğu’da şartların en uygun olduğu bir dönemde dahi ilan edilememişken
günümüzde bölgedeki IŞİD faktörü dikkate alındığında Kürt devletinin kurulması
artık hayaldir!
Bu gerçeği en iyi idrak edenlerin
başında Barzani iktidarı geldiği içindir ki İsrail ve Haçlı Batının tüm
provokasyonlarına, tehditlerine rağmen Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Irak
ve Suriye krizlerinde Türkiye ile karşı karşıya gelmekten özenle kaçınmaktadır.
Kuzey Irak Bölgesel Kürt
Yönetiminin Ortadoğu’daki varlığı Türkiye’nin desteğine endekslidir!
Çünkü Kürt toplumunun bölgede bir
devlet kurmasına bu coğrafyada Şii Hilal Kuşağı projesini yürüten İran’ın veya
İşgalci ordular ile işbirlikçi yönetimlerin zulmüne maruz kalarak dışlanmış
Arap halklarının göz yumması ihtimal dâhilinde değildir.
Erbakan teşkilat toplantılarında,
eğitim seminerlerinde girintili çıkıntılı iki çizginin ortasına düzgün bir
çizgi çizer ve şöyle derdi:
“Bu ortadaki düzgün çizgi Milli
Görüşün çizgisidir. Bizim hedefimizde, istikametimizde asla bir sapma, zikzak
ve ‘U’ dönüşü yaşanmaz. Ama bu düz çizginin sağında ve solunda bulunan zikzaklı
çizgiler var ya işte bunlar Siyonist mihrakların politikalarındaki çelişkileri,
yanlışlıkları ve ‘U’ dönüşlerini temsil ediyor.
Ancak Siyonizm kontrol ettiği
olağanüstü medya gücü sayesinde topluma algı operasyonları düzenleyerek kendi
‘U’ dönüşlerini Milli Görüşün ‘U’ dönüşleri gibi gösterirken; bizim düz
çizgimizi kendi çizgisiymiş gibi sunmayı başarabilmektedir!”
Türkiye'nin Peşmerge desteğinde
IŞİD karşıtı terörist çapulculara silah yardımı yapma projesi ile Özgür Suriye
Ordusu güçlerinin Kobani'ye giderek PYD'ye destek olması girişimine en şiddetli
muhalefetin PYD Başkanı Salih Müslim tarafından yapılmış olması asla tesadüf
değildir!
Ne demişler?
Anlayana sivrisinek saz,
anlamayana davul zurna bile az!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder