Son yıllarda oldukça yoğun bir tempoyla çalışarak fazla mesai
yapmaya başladılar.
Karanlık komploların, küresel tezgâh ve provokasyonların biri
bitince kısa süre sonra mutlaka bir yenisi devreye giriyor.
Eskiden Siyonist/haçlı batı ittifakının ülkemiz üzerinde
oynadığı karanlık senaryoların hedefinde, devletin derin yönetim
karargâhlarında milli güçlere kaybettikleri kaleleri tekrar kazanıp Türkiye’yi
yeniden batı güdümünde sömürge tipi üçüncü dünya ülkesi olarak yönetmek ve
Sabetayist Yahudiler için ilelebet bir Cennet ülke haline getirmek vardı.
Ancak milli devletin AKP’nin tek başına 11 yıllık iktidarında
İttihat ve Terakki kökenli Ergenekon derin örgütlenmesine ait kadro, yapılanma
ve organize ihanet şebekesini devletin sinir merkezlerinden tamamen tasfiye
etmeyi başarması ile birlikte ülkenin yönetimini yeniden ele geçirme ümitlerini
kaybeden dış mihrakların hedefleri artık değişti!
Türkiye üzerinde oynadıkları oyunların tek bir hedefi var!
O da ülkemizi bütünüyle bölüp parçalamak, milli birlik ve
bütünlüğümüzü bozmak, Yugoslavya örneğinde olduğu gibi Anadolu topraklarını
ameliyat masasına yatırıp İsrail güdümünde farklı devletçikler oluşturmak
suretiyle 1000 yıldır kardeşçe yaşadığımız bu topraklardaki varlığımıza kökten
bir son vermek!
Bu amaç doğrultusunda Siyonist çekirge sürüsü ilk sıçrayışını
Uludere’de yaptı!
33 sivil vatandaşımızın PKK’lı terörist unsurlar olduğuna
dair verilen yanlış istihbarat sonucunda öldürülmesi ile neticelenen Uludere
faciasında amaç ülkenin bütününe yayılmak istenen bir Türk/Kürt savaşı
çıkartmaktı.
Haçlı batı dünyası 40 yıl boyunca PKK terör örgütüne verdiği
olağanüstü desteğe rağmen TSK ile PKK terör örgütü arasında süregelen silahlı
mücadeleyi bir Türk/Kürt kavgasına çevirmeyi asla başaramadı.
1000 yıl boyunca yüce İslam dininin tüm yeryüzünde
bayraktarlığını yapmış olan Selçuklu/ Osmanlı İslam medeniyetinde bir ve kardeş
olarak yaşamış Türk ve Kürt toplumunu birbirine düşman iki kardeş haline
getirmek sanıldığının aksine hiç kolay değildir.
Bütün İslam dünyasını 18 Haçlı Seferi karşısında korumak için
göğsünü birlikte siper etmiş ve iman kardeşliği mayası ile kalpleri, gönülleri
birbirlerine bağlanmış, kız alıp kız vermiş, hısım-akraba olmuş, et ve tırnak
gibi iç içe geçmiş Türk ve Kürt toplumunu ırkçılık temelinde birbirleri ile
çatıştırmayı başarmak imkânsızdır.
Bu hedefe yönelik 40 yıl boyunca süren PKK teröründen,
bölgede gerçekleştirilen faili meçhul cinayetlerden, Türk ırkçılığı temelli
kurulan Cumhuriyet ideolojisinin devlet imkânları ile Kürt toplumuna yönelik
gerçekleştirdiği inkâr, asimilasyon, ötekileştirme, dışlama ve zulüm
politikalarından dahi istenilen netice alınamamıştır.
Uludere’de 33 sivil bölge insanının öldürülmesi bahanesi ile
bir türlü gerçekleştirilemeyen Türk/ Kürt savaşının hayat bulması için yapılan
tüm manipülasyon, bilgi kirliliği, ajitasyon, dezenformasyon ve kara
propagandaya rağmen Şeytanın ordusu istediği neticeyi yine sağlayamadı.
Yüce İslam dininin temel prensipleri çerçevesinde koparılamaz
bir bağla birbirlerine bağlanmış ve 1000 yıldır bu topraklarda kardeşçe yaşamış
Türk ve Kürt toplumunun sağduyusu bütün oyunları bozdu.
Bunun üzerine Siyonist çekirge ikinci sıçrayışını Reyhanlı’da
gerçekleştirdi!
52 sivil vatandaşın ölümüne neden olan bombalı saldırılar
sonrası yapılmak istenen ülkede bir Alevi/Sünni mezhep düşmanlığının
tohumlarını ekmekti.
Irkçılık, kavmiyetçilik temelli Türk/Kürt kavgasından ümidini
kesen dış güçler bu sefer Alevi/Sünni eksenli bir mezhep çatışmasını çıkartmak
için harekete geçtiler.
Reyhanlı’daki bombalı eylemlerden Suriyeli muhaliflerin
sorumlu olduğu iftirasını, yalanını yoğun medya bombardımanı ile bölge insanına
yutturup halkı mülteci kamplarını basmaya yönelik tahrik ve taciz eden
Sabetayist/Masonik odaklar etkin çaba ve gayretlerine rağmen varmak istedikleri
kirli emellerine yine ulaşamadılar.
Eğer başarılı olsalardı planlarının bir sonraki safhasının
detayları şu şekilde idi:
Suriye’deki iç savaş sebebi ile sınıra komşu illerde kurulu
mülteci kamplarında hayatlarını devam ettiren Suriyelilerin tamamı Sünni.
Buna karşın Hatay ve Reyhanlı’da ise önemli bir Alevi nüfus
yaşamakta.
Provokatörlerin kışkırtmaları sayesinde mülteci kamplarına
yönlendirilen bölge insanının, yaşanan ölümlerle hiçbir ilgisi olmayan masum
mültecilere yönelik girişeceği düşmanca tavır, müdahale, baskınlar sonrasında
meydana gelecek ölümler, yaralanmalar ve şiddet gösterileri içimizdeki
işbirlikçi yazılı, görsel ve sanal medyanın propagandaları üzerinden bütün bir
Türkiye’ye Alevi/Sünni çatışması şeklinde sunulacaktı!
“Kampları basılıp zulme uğrayanlar Sünni Suriye halkı; buna
karşın mültecilere zulüm edenler ise Esad rejimi yanlısı Alevilerdir” şeklinde
yoğun bir medya saldırısı, propagandası için tüm hazırlıklar önceden
tamamlanmıştı.
Reyhanlı’da yaşanacak gerilimi bir Alevi/Sünni çatışmasına
çevirmek için bu küresel Siyonist ateşe benzin dökecek her iki mezhep mensubu
içimizdeki işbirlikçi dini grup, tarikat ve cemaatlerde sahaya sürülmek için
hazır kıta Yahudi patronlarından gelecek talimatı bekliyorlardı!
Türkmen Alevi-Bektaşi Derneği Başkanı Özdemir Özdemir,
İran’ın Türkiye’de Alevi-Sünni çatışması çıkarmak için 3 yıldır yoğun faaliyet
içinde olduğunu, faaliyetlerin, İstanbul, Ankara ve İzmir’de tabelasında “Alevi
derneği” yazan 4 ayrı kuruluşla yürütüldüğünü açıklıyordu!
Özdemir ayrıca bu derneklerin 3 yılda yaklaşık 700 Alevi
dedesini İran’a götürüp önce Devrim Muhafızları komutanlarıyla, ardından dinî
lider Ali Hamaney ile görüştürüldüğünü söylüyordu!
Yeni Akit Gazetesi Ankara Temsilcisi Yener Dönmez, 16 Haziran
2013 tarihindeki köşe yazısında şu çarpıcı bilgileri aktarıyordu:
“Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Gezi Parkı
eylemlerine destek verdi. Esad katliamlarının başlaması ve Türkiye’nin sert
tepkisi sonrasında Özgündüz ve kadrosunda aniden ortaya çıkan keskin dönüşün
vardığı nokta Türkiye’deki sokak kaosuna açık destek vermek oldu.
Reyhanlı’da patlayan ve 52 kişiyi katleden bombanın hedefi
Ankara Kocatepe Camisi idi. Ankara’yı kalbinden vuracak, sembol camilerden
birini Cuma çıkışı yerle bir edeceklerdi.
Sonraki adımda bir cem evini havaya uçurmak vardı
hedeflerinde. Bir cami bir cem evi ve Türkiye’nin 10 yıllık kazanımlarının
tamamının bir anda yok edilmesi.”
12 Haziran 2013’ de Takvim gazetesi yazarlarından Ergün Diler
“ O Tim imha edildi” başlıklı yazısında çok çarpıcı gizli bir devlet sırrını
açıklıyordu:
“Türkiye'de eylemler dalga dalga yayılırken Suriye'den çok
ağır bir saldırı için 100 kişilik ÖZEL BİR TİM sınırı geçmek üzere hareket
etti! Askeri üniformalı bu TİM, Türkiye'de asker ve polise saldırıp çok kişiyi
katledecekti! Türk askerinin ve MİT'in dikkati bunu atlamadı! 100 kişilik
operasyon timi ortadan kaldırıldı!
Bir tek Türk askerinin burnu bile kanamadı!
Saldırı gerçekleşseydi içerisi inanılmaz bir şekilde
karışacaktı! Herkes GEZİ' ye bakarken GÜNEY kopacaktı! Yürüyenlerin bundan
haberi yok! Ama devlet iş başında!”
Reyhanlı saldırısı olayından bir mezhep kavgasını
çıkartamayan uluslararası Siyonist faiz lobisi bu sefer üçüncü sıçrayışını
Taksim Gezi Parkında yaptı!
Yaptı da ne oldu?
İyot gibi ortaya çıktılar!
Yüzlerine, gözlerine bulaştırdılar!
Rezil rüsva oldular!
İsyanın arkasındaki dış ve iç tüm faiz lobisi deşifre
edilerek milletin gözünün içine sokuldu.
Gezi Parkı eylemlerine katılan çoğu öğrenci ve gençlerin
çevredeki esnaftan alış veriş yapmak için kullandığı 200 liralık banknotların
ABD merkezli ve orijinal adı “National Endowment for Democracy” (NED)... Yani,
Demokrasi İçin Ulusal Bağış Örgütü tarafından dağıtıldığını Türkiye gazetesi
ortaya çıkardı.
NED’ in Ukrayna ve Gürcistan'daki renkli devrimlerin yanı
sıra PKK'yı da finanse ettiği biliniyor!
Ayrıca Gezi Parkı isyanın arkasındaki ülkeler de tek tek
deşifre edildi. Almanya, İngiltere ve ABD'nin ardından eylemlerde İsrail'in de
rol aldığı belirlendi!
21.06. 2013’ te Rota haberde “İsrail'den gelip Gezi
eylemcilerinin arasına sızdılar” başlıklı haberde, İsrail'den çevreci adı
altında gelen çok sayıda kişinin Gezi Parkı'ndaki göstericilerin arasına
sızdığının belirlendiği ve Taksim'e eylemlere katılmak için geldiklerini bunun
için gösterilerde halkı provoke edecek faaliyetlerde bulunduklarına dair yaptıkları
açıklamaların video görüntüleri yayınlandı.
Gezi Parkı eylemlerinde şiddet gösterilerinden umduğunu
bulamayan dış mihrakların bu sefer “Duran Adam” veya “ Soyunan Kadın” gibi
sözde bireysel yaratıcı eylemlerle sonuç alma girişimlerinin ise gerçekte
orijinal bir eylem olmak yerine bunların dış bağlantılı kopya eylemler olduğu
gerçeği de yine Rota haber tarafından deşifre edildi.
Tüm bu kişisel eylemlerin bir İngiliz yazar olan Gene
Sharp’ın 50 küsur yıl önce yazdığı “Diktatörlükten Demokrasiye” isimli
kitabında yazılanların bire bir aynı idi!
Peki, sonuçta ne oldu?
Yurtdışı piyasalarda yaşanan bozulma ve Gezi Parkı
protestoları nedeniyle 30 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında Borsa İstanbul
yüzde 8.21 değer kaybederken, borsada işlem gören 407 şirketin piyasa değerinin
25. 8 milyar dolar eridiği ilan edildi.
Ancak ilginç olan borsada milyarlarca dolar zarar eden
firmaların tamamına yakının Gezi Parkı isyanına açıkça destek veren şirketler
olması idi!
Koç Grubu'nun borsada işlem gören 10 şirketinin piyasa değeri
bu dönemde toplam 4. 5 milyar dolar erimişti. Buna karşın Borsa İstanbul'da 9
şirketi işlem gören İş Bankası Grubu'nun ise piyasa değeri toplam 2. 9 milyar
dolar; Doğuş şirketlerinin borsadaki piyasa değeri 2. 5 milyar dolar; Sabancı
grubunun piyasa değeri 2. 5 miyar dolar; Anadolu Holdingin ise 1. 3 milyar
dolar zarar ettikleri belirlenmişti!
Başbakan Erdoğan’ın faiz lobisine yönelik “eğer borsa batarsa
sen batacaksın. Borsada Tayyip Erdoğan’ın parası yok” şeklinde dillendirdiği
tehdit gerçekleşmiş ve milli devlet faiz lobisinin burnundan fitil fitil
getirmişti!
İçimizdeki faiz lobisi pabucun pahalı olduğunu anlayınca
milli devletin önünde diz çöküp elini öpmek için sıraya girdi!
Önce faiz lobisinin kurumsal temsilcisi TÜSİAD Başkanı
Muharrem Yılmaz, Başbakan Erdoğan’ı makamında ziyaret etti. Çıkışta basın
mensuplarına yaptığı açıklamada ise ülke ekonomisine övgüler diziyordu!
Gezi Parkı eylemleri sürecinde Başbakan Erdoğan tarafından
açık hedef haline getirilen Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç, Koç
Üniversitesinin bu yılki mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada "Dünyamızda
iç dinamikler değişmiş ve güç odakları kaymıştır. Ülkemiz dünya krizini ağır
bir fatura ödemeden atlatmıştır. Tarihinde ilk defa IMF'ye bütün borçları
ödemiş ve helalleşmiştir.” Diyerek açıkça AKP iktidarına barış elini
uzatıyordu!
Gezi Parkı eylemlerinde oldukça aktif bir rol üstlenen Çarşı
Grubunun taraftarı olduğu Beşiktaş kulübünün kongre üyesi olan İsmail
Cevahirin, Beşiktaş İnönü Stadı'na astırdığı pankartta şunlar yazılı idi:
“Bu aziz milletin hizmetkârı, bu vatanın evladı, sen sakın
üzülme, Allah şahit Beşiktaşlı seninle!”
Milli derin devlet ise Taksim Gezi Parkı isyanını organize edip teşvik eden dış ve iç Siyonist mihraklardan intikam almak için attığı bu 4 adımla küresel faiz lobisine ölümcül darbeler indirdi!
1- Başbakan Erdoğan, Hamas'ın Siyasi Büro Şefi Halit Meşal ve
Gazze'deki Filistin Hükümeti Başbakanı İsmail Heniye ile Ankara’da görüştü!
2- Türkiye ile Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasında
doğalgaz ve petrol antlaşması imzalandı.
Hürriyet'te yer alan habere göre boru hattının eylül ayında
tamamlanması ile günlük 200 bin varil ihracatla başlanacağı, 2015 yılına kadar
günde 1 milyon, 2019’ da ise günde 2 milyon varil petrol ihracatı yapılacak.
2016’ da ise gaz ihracatına başlanacağı ilk etapta 10 milyar metreküp gaz
verileceği haberde açıklanmıştı.
3- Ayrıca 23 Haziran 2013 tarihinde Katar'da bir araya
gelen Suriye'nin Dostları Grubuna üye ülkelerin, muhaliflere askeri destek
sağlama konusunda fikir birliğine vardıkları açıklandı. Esad rejimine karşı
silahlı mücadele veren Özgür Suriye Ordusuna yönelik yapılması planlanan ağır
silah sevkiyatının ilk kısmı muhalif güçlerin eline ulaştırıldığı kamuoyuna
yansıdı.
4- İsrail işbirlikçisi Ergenekon derin örgütlemesi ile ilgili
yürütülen davanın karar tarihinin 5 Ağustos olduğu ilan edildi!
Türkiye’nin attığı bu adımlardan rahatsız olan Siyonist
çevreler, 21 Haziran 2013’te New York Times gazetesinde "Türkiye Karışıklık
İçinde" başlığıyla yayımlanan yazıda şöyle sesleniyorlardı:
“ Başbakan Erdoğan çok ileri gitti!”
Ne demişler Atalarımız!
“Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar üçüncüde ele geçer!”
Burası Türkiye, Brezilya değil. Buradan çıkış yok!
EL-AZİZ / Mesud Akgül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder