Sözlerimiz ile icraatlarımız maalesef birbirini tutmuyor. Bir
yandan üzüldüğümüzü ifade ediyor, öte yandan, kurulu düzenimizden ve
rahatımızdan (sevincimizden) fedakârlık yapmıyoruz. Bu durum, kötülerin,
zalimlerin cesaretini pekiştiriyor. Adımlarını hızlandırıyor.
Söz, ancak elle tutulur. O halde soralım: Kudüs için elle
tutulur ne yaptık, yapıyoruz?
Başbakan Davutoğlu, “kimse bir Türk’e dönüp de Kudüs seni
ilgilendirmez diyemez” şeklinde açıklama yaptı. Doğrudur. Kudüs, evimiz;
Mescidi Aksa ise evladımız gibi bizi ilgilendirir. O kadar yakın.
Hal böyleyken; evimiz sistemli bir şekilde işgal ediliyor, evladımız
elimizden alınıyor. ‘Dünden bugüne Filistin’ başlıklı haritalara tekrar
bakalım. 1947’de neredeyse yemyeşil olan Filistin toprakları, bugün, maviye
boyanmış durumda. Aralarda tek tük yeşil noktalar. Toplama kampı gibi
görünüyorlar. Gidişat daha iyiye değil, kötüye. Ümmetin en seçkin evlatları,
merhametsizlerin merhametine terk edilmiş vaziyette. Bir infaz şebekesine.
Cinayetlerin ve haksızlıkların sonu gelmiyor. Bizler sadece konuştukça, gelecek
gibi de görünmüyor.
Öncelik, kötülüğü iyilikle, tatlı dille savmaktır. Olmuyor,
anlamıyorlar. Filistin toprakları, Kudüs şehri ve Mescidi Aksa, her geçen gün,
daha uzak bir hatıraya dönüşüyor.
Bir de şu var: Yeni Dünya Düzeni’nde Müslümanların konuşması
serbest, adım atması yasak. Düzen, sanki bunun için kurulmuş.
Bu yazıyı yazma nedenimiz, Anadolu Ajansı’nın yayına
hazırladığı Abluka Savaş Direniş: Gazze albümünü faydalı bir iş olarak
tanıtmaktı. Böyle çabaların ve çalışmaların sayısının çoğalmasını dilemekti.
Teselli mahiyetinde bir şeylerin yapıldığını söylemekti. Turan Kışlakçı gibi
bilgili ve samimi insanların varlığına bir kez daha sevinmekti.
Ciddi bir emeğin mahsulü olan kitap / albüm, dünden bugüne
Filistin meselesini inceliyor. Fotoğraflar, şahitlikler, kıymetli yazılar.
Sıcak noktalardan haberler. Büyük bir mezalimin yüz yetmiş beş sayfalık
belgeseli.
Albümdeki birçok fotoğrafa bakmak yürek istiyor. Zor. Bizim
bakmaya bile cesaret edemediğimiz görüntüleri onlar neredeyse her gün yaşıyor.
Bu nasıl acı? İmtihan? Şu yeryüzünde, böyle bir sabrı gösterebilecek başka bir
millet var mıdır?
Abluka Savaş Direniş: Gazze kitabından uzun sayılabilecek bir
iktibasla devam edelim. Ebu Hudayr Cinayeti: “Sabah namazını evinin yakınındaki
Şufatu’l-Kebil Mescidi’nde kılmak için evden çıkan on yedi yaşındaki Muhammed
Hüseyin Ebu Hudayr, 2 Temmuz’da Kudüs’teki paramiliter yahudi yerleşimciler
tarafından zorla bir araca bindirilerek kaçırılmıştı.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Hudayr’ın acı haberi geldi.
Irkçı yahudi caniler tarafından benzin içirilen Hudayr, daha sonra ağzı ateşe
verilerek hunharca katledilmişti. Hudayr acılar içerisinde kıvranırken, onu
yakanlar bu insanlık dışı katliamı hayvani bir hazla izlemişlerdi.
Cenazesi ailesine teslim edilen Hudayr, gözyaşları arasında
toprağa verildi. İsrail, suçluları bulmaya yönelik çalışma başlatmak yerine,
Hudayr’ın evinin yakınında toplanan ve ailesine taziyede bulunan Filistinlilere
gün boyu plastik mermi ve ses bombalarıyla müdahale etti.” (Sayfa 145)
Filistinli kardeşlerimiz, işte böyle bir ahlaksızlık ve adaletsizlikle karşı
karşıya. Göstericilerin üzerine lağım suyu sıkmalar. Hiçbir insani hassasiyet
gözetmeden, yakın mesafeden silahsız Filistinlileri katletmeler. Mescidi
Aksa’ya girmek isteyen hanımların erkek polisler tarafından yumrukla dövülmesi.
Bu tür acı olayların, cinayetlerin hangi birini yazalım,
verelim? İki gün önce, yine Kudüs’te, yahudi yerleşimciler, Filistinli bir
şoföre önce işkence yapmışlar, sonra da çalıştığı otobüse asarak şehit
etmişlerdi. Yusuf Ramuni. Evli ve iki çocuk babası.
***
Yazımızın birinci bölümünü bitirmiştik ki, Kudüs’teki sinagog
baskınının haberi ajanslara düşmeye başladı. Biraz takip edip bıraktım.
Sadece şunu diyelim: Her türlü fenalığı yapıp da hiçbir şey
olmamış gibi hayatına devam etmek. Bedel ödememek. Sürekli yumruk atıp hiç
yumruk yememek. Adil mi? Değil. Hakkaniyete uygun mu? Hayır.
Diyorlar ki, İsrail’in cevabı ağır olur. Filistinliler hiçbir
şey yapmayıp evlerinde otursalar bile, aynı acımasızlığa ve yıkıma maruz
kalmıyorlar mı? Evet, kaldılar, kalıyorlar.
YENİ ŞAFAK /
İBRAHİM TENEKECİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder