Kısaca tarihi incelediğimiz zaman 12 Kasım 1933 yılında Doğu Türkistan İslam
Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ancak Çinliler tarafından Şubat 1934 yılında katliam yapılarak
topraklarının işgal edildiğini görmekteyiz. Fakat işgale rağmen Uygur
Türklerinin bağımsızlık mücadelesinden yılmayarak 12 Kasım 1944 yılında
devletlerini
tekrar kurmuş ve 5 yıl sonra Çinliler tarafından devletleri tekrardan
yıkılmıştır. Uygur Türklerinin bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmediğini gören
Çinliler, Aralık 1949 yılından itibaren askeri birlik
konuşlandırmak zorunda kalmışlardır. Yine de Doğu Türkistan halkı bağımsızlık
mücadelesinden yılmayarak varlıklarını ve mücadelelerini zor şartlara rağmen
devam etmektedirler. (ALLAH (C.C.) Muzafferiyetler İhsan Eylesin)
Peki ya! Biz Müslüman kardeşleri
bu bağımsızlık mücadelesinin neresindeyiz?
Ne yazık ki Doğu Türkistan kendi
kaderine terkedilerek ya unutulmakta, ya cılız sesler çıkarılmakta ya da siyasi
ve ekonomik çıkarlara feda edilmektedir.
En son Doğu Türkistan ve Uygur
Türkleri 2009 yılında tekrardan dünyanın gözü önünde katliama maruz kalmış
ancak kısa zamanda unutulmuş ve kaderine terkedilmiştir.
Bu noktada bizlere çok işler
düşmektedir. Haritada sorsanız yerini gösteremeyecek olan Müslüman
kardeşlerimize Doğu Türkistan’ı anlatmalı ve desteklemelerini sağlamalıyız. Kahraman Direnişçileri, Osman Batur’u, Barat Hacı’yı, Hoca Niyaz’ı ve Rabia
Kader’i öğretmeliyiz.
Düzmece mahkemelerde idam edilen zulme karşı direnen
mücahitleri anlatmalıyız.
Yapılan işkencelere ve katliamlara karşı tepkilerimizi yükseltmeliyiz.
Uluslararası kamuoyunu bilgilendirmeli ve sürekli gündemde tutmalıyız. Gerek
maddi ve manevi yardımları ulaştırmalı ve sahip çıkmalıyız.
‘’Müslüman bir kimse bir yerde
bir zulüm gördüğü zaman ya eliyle ya da diliyle düzeltmelidir. Eğer gücü
yetmezse kalbiyle buğzetmelidir.’’ Hadis-i Şerifi yolumuzu aydınlatmaktadır.
Gücümüz yettiğince Doğu
Türkistan’ı, Müslüman Uygur Türklerini, Dindaşlarımızı, Soydaşlarımızı ve
Kardeşlerimizi desteklemeliyiz. Unutmayalım; Zalimlere Susmak Mazlumlara
İhanettir.
Ayrıca Devletimiz, dünyanın her
yerinde zulme maruz kalan mazlumlara sahip çıktığı gibi Doğu Türkistan’daki
soydaşlarına sahip çıkması uluslararası bir haktır. Asla ve asla Doğu Türkistan
Çin devletinin iç meselesi değildir. Önemli hammadde kaynaklarına sahip olduğu
için Çin tarafından sömürülen Doğu Türkistan Hürriyetine kavuşmalı ve Çin
hapishanelerinde her türlü işkenceye maruz kalan Müslüman Türk Direnişçileri
serbest bırakılmalıdır. Aksi halde Müslüman ve Türk devletleri ortak hareket
ederek Çin’e karşı stratejik tüm yaptırımları ve hamleleri kullanmalıdır.
Elbette zulüm bir gün sona
erecektir. Kendi öz yurtlarında Doğu Türkistan, şanlı Gök Bayrağını
dalgalandıracaktır. Ezanlar okunacak ve Uygur Türkleri Hür bir yaşama
kavuşacaklardır. (İnşallah)
Sözümüzü ‘’Bugün Silahımızı alanlar, yarın
canımızı da alırlar. Ben Silahımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri
yetiyorsa, gelip alsınlar!’’ diyerek
yıllarca gerilla mücadelesiyle Çinlileri bozguna uğratan, ancak savaş esnasında
cephanesi biterek esir düşen ve çeşitli işkencelerden geçirilerek kulakları ve
kollarını kesildikten sonra 1951 yılında kurşuna dizilerek şehit edilen, asil
kahraman Osman Batur’un sözleriyle tamamlayalım;
“-
Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücadeleye devam edecektir.”
ALLAH (C.C.) Müslüman Uygur
Türklerinin Yardımcısı Olsun…
3 Eylül 2014 Çarşamba
Seçkin Çakmak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder