Ortadoğu’nun kanayan bir yarası olan İsrail’in Filistin
işgali, yıllardır devam etmektedir. İsrail yeni yerleşim planları hazırlayarak
işgallerine yenilerini eklemekte ve Cetvelle çizilen sınırlar yanında,
sınırları belirsiz bir ülke olarak egemenliğini sürdürmektedir. İsrail’in
kuruluşu ile ilgili tarihe kısa bir göz attığımızda aslında Ortadoğu’nun nasıl
şekillendirildiğini de anlamış olacağız.
Tarihte 31 Mart Vakası olarak bilinen
ve Miladi takvime göre 13 Nisan 1909 tarihli ayaklanmayla İttihatçılar
tarafından tahttan indirilip Selanik’e gönderilen Sultan II. Abdülhamid,
Suriye’deki şeyhi Mahmut Ebu Şamat’a yazdığı mektupta şunları söylediği
iddia edilmiştir.
“Ben Hilâfet-i İslâmiyeyi hiçbir sebeple terk etmedim. Ancak
ve ancak ‘Jön Türk’ ismiyle maruf ve meşhur olan İttihat Cemiyeti’nin
rüesasının tazyik ve tehdidiyle Hilâfet-i İslâmiyeyi terke mecbur edildim. Bu
ittihatçılar, Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudiler için bir vatan-ı kavmî
kabul ve tasdik etmediğim için ısrarlarında devam ettiler. Bu ısrarlarına ve
tehditlerine rağmen ben de katiyen bu teklifi kabul etmedim. Bilâhare yüz elli
milyon altun İngiliz lirası vereceklerini vaat ettiler. Bu teklifi dahi katiyen
reddettim ve kendilerine şu sözle mukabelede bulundum: ‘Değil yüz elli milyon
İngiliz lirası, dünya dolusu altın verseniz bu tekliflerinizi katiyen kabul
etmem! Ben otuz seneden fazla bir müddetle Millet-i İslâmiye’ye ve Ümmet-i
Muhammediye’ye hizmet ettim. Bütün Müslümanların ve salatin ve Hulefa-i
İslâmiyeden aba ve ecdadımın sahifelerini karartmam ve binaenaleyh bu
tekliflerinizi mutlaka kabul etmem’ diye kat’i cevap verdikten sonra hal’imde
ittifak ettiler. Ve beni Selanik’e göndereceklerini bildirdiler. Bu son
tekliflerini kabul ettim ve Allah Teâla’ya hamd ettim ki ve ederim ki; Devlet-i
Osmaniyye ve Alem-i İslâm’a ebedî bir leke olacak olan tekliflerini, yani
Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudi devleti kurulmasını kabul etmedim. İşte
bundan sonra olan oldu. Ve bundan dolayı da Mevlâ-yı Müteal Hazretlerine hamd
ederim.”
1917 Yılında Balfour Bildirisi ile İngiliz Dışişleri Bakanı,
Filistin'de Yahudiler'e bir "ulusal yurt" kurulması çabasının İngiliz
Hükümeti tarafından destekleneceğini açıklamış, diğer İtilaf Devletleri'nin de
bu deklarasyona katılması için çalışmıştır. Fransa 1918 Şubat'ında, İtalya ise
hemen sonra desteklerini açıklamış ve 1. Dünya Savaşı bittikten sonra yapılan
San Remo Konferansı ile Filistin, İngiliz "manda" yönetimine
bırakılmıştır. Ardından kurulan bir çok Yahudi yerleşim alanı, özellikle
Nazilerin iktidara gelmesi ile bu bölgeye olan göçler ile genişlemiştir.
Arapların Yahudilere karşı kurmuş oldukları Arap Yüksek komitesinin bir
ayaklanmaya dönüşmesi ile Filistine giden bir komisyonun yayınladığı PEEL
Raporunda, Yahudilerle Arapların aynı devlet içinde yer almaması ve Filistin'in
bölüştürülmesi gerektiği önerilmiştir.
2. Dünya Savaşı sonrasında Filistin toprakları üzerindeki
İngiliz manda yönetimi sona ererken, sorun BM'ye götürülmüş, BM Genel Kurulu
1947'de Filistin topraklarının Araplar ve Yahudiler arasında bölünmesini,
Kudüs'e uluslararası statü tanınmasını onaylamıştır. 14 Mayıs 1948’de bağımsız
İsrail Devleti'nin kurulduğu açıklanmıştır.
İsrail devletinin kuruluş süreci kısaca böyle. Osmanlının
yıkılışı ile Ortadoğu da yapılamaya çalışılan bir fitne düzeni inşaa etmek idi.
Fitne filminin başrolünü İsrail’e verdiler. Ancak bu filme gerekli yardımcı
oyuncularda bulunmalıydı. Soluksuz izlenecek filmlerin vazgeçilmez senaryosu
iyi ve kötü adamın kavgası biçiminde gerçekleştiğinden, İyi İsrail, Figüran
Filistin ve kötü İran olarak rol paylaşımı yapıldı. Dikkat edelim! Senaryoyu
yazanlar ve bu senaryoyu filme çekenler her dönem Oscar aldılar. Ancak artık
film eski izleyicisini kaybetti. Ve film çekilemez! hale geldi. Çünkü seyirci
bu filmi sessizce izlemekten bıktı ve seti bastı.
Sonrasını, yani bugün olanları yazmaya devam edeceğiz. Asıl
film yeni başladı. Ortadoğu’nun haykırışına az kaldı.
ORTADOĞU II
Tunus, Libya, Mısır ardı ardına sonbahara giren ülkeler…
Suriye buna direniyor. Ama o da bir şekilde bu kervana dahil olacak. Ardından
Ürdün, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi’ler… Kaçınılmaz bir başlangıç
bu!
Ortadoğu Filmini vizyona sokan İngiltere ve ona yardımcı olan
Fransa, İtalya aslında Yahudi Lobisinin ana karargâhı olan ABD tarafından
yönlendirilmişlerdi. Filmin Fragmanında Cennet Mekan 2. Abdülhamid’in Tahttan
indirilişi sevinç gösterileri eşliğinde gösteriliyordu. Osmanlı tebaasına ait
sunulan bu sevinç aslında Siyonistlere aitti.
Filistin topraklarında yükselen Sion Dağı Kutsal kitaplarında
vaadedilen toprakların bir sembolüydü onlar için. Filmin ortalarına doğru Sion
Dağında dalgalanan Fırat ve Nil’in ortasında duran Davut Yıldızı binlerce cana
kasteden bir terör devletinin bayrağıydı artık! Bu filmde kendisine kötü adam
rolü biçilen İran, İsrail’in Oscarları havada uçuşurken, Hollywood ‘ ta ki
şöhretler kaldırımına ayak izini ancak basmıştı. Mısır, Suriye, Suudi Arabistan
ve Türkiye ise bu filmde bazen kötü adam yanında bazen de iyi adamın gölgesinde
sürekli dayak yiyen figüranları oynadılar.
Yönetmenin yanlış sahne seçimleri, İyi adamın kibirli
tavırları, bitmek tükenmek bilmeyen istekleri ve kötü adamın rolüne kendini çok
kaptırması reytinglerin düşmesine neden olmuş, filmin son sahnesinde kötü
adamın nasıl öleceği konusunda anlaşamayan senaristlere birde yapımcı firma da
çıkan ekonomik sorunlarda eklenince filme bir sezon ara vermek zorunda
kalınmıştı.
Gösterimine ara veren filme rakip olmak isteyen bir yapımcı,
bu arayı iyi değerlendirmek amacıyla yeni bir film sahneye koydu. Çok büyük bir
bütçeye sahip olmayan bu yapımcı aynı zamanda siyah beyaz filmlerin
yayınlandığı dönemde içtenliği ile ülkeleri fethetmiş ünlü bir yönetmen.
Başrolde de kendisi oynayacak olan yönetmen filminin ilk Fragmanını
geçtiğimiz yıl sessiz sedasız yayımladı.
Filmin Fragmanını ve konusunu da yarın yazalım.
ORTADOĞU III
Dünya beyazperdesinde uzun süre gündemde kalacağını
öngördüğüm “Kıyametin Doğuşu - Fitnenin Sonu” adlı film yakında vizyona
girecek. Oyuncu kadrosu tamam, set ekibi ve filmin çekileceği plato kuruldu
bile. Filmin yapımcı, yönetmen ve başrol oyuncusunun aynı kişi olduğunu
belirtmiş ve geçen yıl filmin ilk fragmanının yayınlandığını da yazmıştım.
“Fitne“ adlı Ortadoğu merkezli ama dünya sahnesini belli bir
yörüngede kalmasını sağlayan filmin sezon arası vermek zorunda kalması,
Filmimiz için büyük bir şans aslında. Ben bu şansın iyi değerlendirileceğine
eminim.
Geçen yıl yayımlanan “Kıyametin Doğuşu - Fitnenin Sonu” adlı
filmin fragmanını izleyen eleştirmenler, filmin pek ilgi görmeyeceğini söylese
de ben, vizyona girdiğinde tüm dünyayı kasıp kavuracağı iddiasındayım!
Fragman bomba sesleriyle başlıyor, sokak artasına düşen
bombayla yaralanan küçük bir çocuğun yanı başında ölen annesine bakarak
ağlaması ve kan revan halde olan o küçük ellerini semaya kaldırarak “Allah’ım
bize yardım et” demesini, çöl güneşi altında bir deri bir kemik kalmış
çocuğunun başında, göz pınarına üşüşen sinekleri kovan bir annenin kupkuru
ellerini semaya kaldırarak "Allah’ım bize yardım et!.." demesi
izliyor.
Fragmanın ilerleyen sahnelerinde buna benzer birkaç sahne
daha var! Belki yukarda zikrettiğim görüntülerin insanları derinden sarsması
gerekiyor ancak dünya sahnesini yönetenler bu görüntüleri televizyon
haberlerinde sıradanlaştırılarak insanlığa ara ara sunmuş ve etkileyiciliğini
yitirtmişti. Zaten nefsimize ağır gelen bu sahneleri görür görmez çoğu zaman
başka kanallara geçmişliğimiz de olmuştur. Yine de bu ilk görüntüler, ruhunda
vicdan taşıyanları sarsmış, gönül tellerini sızlatan bir mızrap olmuşken
fragmanın son sahnesi hüzün girdabına dalmış olan vicdan sahiplerinin
yüzlerinde tatlı bir tebessümün oluşmasına neden olmuştu.
Son sahne ile, bu görüntülere sebep olanlardan alınacak
intikam mı bizi sevindirdi yoksa üzerimizdeki sorumluluk hissi artık ortadan
kalkacak diye mi sevindik bilemiyorum. Ama çok mutlu olduğumu hatırlıyorum.
Bana göre vizyona girecek olan bu filmle, Fitne! artık son
bulacak. Ortadoğu’yu Fitne filmiyle iyi ve kötü başrol oyuncularla yaşanmaz
hale getirenler, ortadan kaldırılacak. Dualar Haktan karşılık buldu artık. Halk
uyandı! bu film gişe rekorları kırarak, başrol oynayan iki ülkeyi dünya
beyazperdesinden indirecek…
Gelecek yazımızda da yapımcı, yönetmen ve aynı zamanda başrol
oynayacak ülkeyi yazmaya çalışalım.
ORTADOĞU IV
Durduralamayan tek şey zaman galiba, kelimeler bilgisayar
ekranına düşerken ve siz bu satırları okurken, soluksuz akıp giden zaman,
yine bildiğini yapıp yoluna devam ediyor.
İşte sessizce Kıyamete akıp giden bu zamanı idrak edemeyen ve
Dünya sahnesinin sonsuza dek var olacağını zannedenler, İstedikleri senaryoyu
hiçbir ahlaki, insani değer tanımadan yazıp sergileyenlerin sonu geliyor.
Az daha sabredin! düzenleri yıkılıyor artık… Çektikleri son film “Fitne”
tarihin en adi çöplüğünde kendine anca yer bulacak.
Zaman Kıyamete akıyor ve Dünyanın vazgeçilmezi olan
kıyametin, ayak seslerinden biri olan “Kıyametin Doğuşu- Fitnenin Sonu” filmi!
Çok yakında vizyona giriyor.
Bu filmin Yapımcı, yönetmen ve başrolünü Türkiye üstlenmiş
durumda!
Fitne filminin yapımcı ve yönetmenleri Türkiye’ye sürekli
dayak yiyen bir figüran rolünü uygun bulmuştu. Bu rolü bile, daha iyi oynaması
için bazı oyuncu koçları! aracılığıyla kendi kendine eziyet eden sağ-
sol, alevi- sünni, laik- anti laik, Türk- Kürt dertleri ile oyalanan ve
arada bir vücuduna zerk ettiği darbe zehiri ile hücrelerini öldüren, aslının
ceddinin kendisine bıraktığı yüce mirasın farkına varmadan yaşayan bir
zavallıya dönmüştü.
Türkiyem! Çok şükür kurtuldu bu ataletten.
Şunu baştan söyleyelim ki!
Türkiye, dünya sahnesine atası olan Osmanlı’nın varisi olarak
çıkmıyor. Osmanlıcılık değil! Ilımlı İslam hiç değil! Bazılarının dediği gibi
BOP’un eş başkanlığını da yapmıyor.
Sadece ÖZ’ü, Mevlana’nın, Yunus’un, Hacı Bektaş’ın, Ahmet
Yesevi’nin, Akşemseddin’in, Şeyh Edabali’nin tek derdi olan İnsan’ı “Yeryüzünün
halifesi olan İnsanı “ tekrar ortaya çıkarmaya ve yaşatmaya gayret ediyor.
Bakın biraz etrafınıza Türkiye’den insana uzanan elleri
göreceksiniz. Türkiyede ki bu değişim bir Partinin veya bir cemaatin
isteğiyle gerçekleşmiyor. Büsbütün ortak bir aklın inşaa ettiği yeni bir
TÜRKİYE’dir bu.
Fitneye dur diyecek sadece bir ülke vardı dünyada oda Türkiye
idi. İnanmış, gerçek insana susamış olanlar hep
O’nu istedi. Hep O’nu özledi. Dularında hep O’nu
inledi!
O’nu, Sultan 2. Abdulhamit’in, Uzakdoğudaki, Asyadaki,
Ortadoğudaki sevdalıları istedi.
Ve beklenen gün geliyor. Türkiye hem yapımcı, hem yönetmen
hem de başrol oyuncusu olarak sahneye çıkıyor.
Katile katil, garibe garip diyen… İyiyi öven, mazlumu seven
bir “AKTÖR” dünya sahnesine çıkıyor.
Film! çok yakında resmen BAŞLIYOR…
Selahaddin Yıldız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder