Milli İstihbarat
Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür A Haber'de
yayınlanan programda canlı yayına katıldı. Eymür Gezi olaylarına ilişkin
çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Eymür, ilk başlarda masum başlayan olayların farklı gruplar tarafından kullanıldığını ifade etti. Eymür olaylar sırasında Mossad ajanlarının da görev yaptığını iddia eti. Eymür "Burada yetişmiş İsrail'de askerlik yapmış insanlar 'Gezi'de" görev aldı. Mossad ajanıydılar" diye konuştu.
Eymür, ilk başlarda masum başlayan olayların farklı gruplar tarafından kullanıldığını ifade etti. Eymür olaylar sırasında Mossad ajanlarının da görev yaptığını iddia eti. Eymür "Burada yetişmiş İsrail'de askerlik yapmış insanlar 'Gezi'de" görev aldı. Mossad ajanıydılar" diye konuştu.
Gezi Parkı olayları ile ilgili İsrail devlet yetkililerinden
destek açıklamaları geldi.
İsrail Parlamentosu Knesset Başkan Yardımcısı Moshe Feiglin
"Türkiye'deki gösterilerin Erdoğan düşene kadar devam etmesi için dua
ediyoruz. Kendisi bir Yahudi düşmanıdır. Onunla barışma yolunda mesafe kat
etmemize ve resmî özür sunmamıza rağmen bize karşı düşmanca tavrını
sürdürüyor" açıklamasını yaptı.
Ayrıca, İsrail Parlamentosu Dış İlişkiler ve Güvenlik Komisyonu Başkanı
Avigdor Lieberman’ın "Türkiye'de olup bitenler karşısında mutluluğumu
gizleyemiyorum" ve İsrail Altyapı Bakanı Silvan Şalom'un "Türkiye'yi
Yeni Osmanlıların iktidarından kurtaracak her gelişmeyi memnuniyetle
karşılarız" şeklindeki beyanları medyada yer aldı.
Böylece Gezi Parkı isyanının arkasındaki güç ve iradenin, gerçek rejisörün
İsrail olduğu iyot gibi ortaya çıktı!
İsrail'in iyot gibi ortaya çıktığı bir zamanda ülkemize çok ilginç bir
ziyaret gerçekleşti!
İsrail ’e ait özel bir uçakla gizlice Türkiye ’ye gelen MOSSAD’ın, Türk ve
Sırp kökenli Başkanı Tamir Pardo’nun, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan
Fidan’la bir araya geldiği medyaya yansıdı.
Kamuoyuna ziyaretin sebebinin Suriye’deki gelişmeler olduğu açıklanmış olsa
bile gerçek bundan çok farklı idi!
MOSSAD/MİT zirvesi sonrasında ülkede yaşanan gelişmeler dikkatli bir gözle
izlendiğinde ziyaretin Gezi Parkı olayları ile ilgili olduğu net bir şekilde
ortaya çıktı.
MİT/ MOSSAD görüşmeleri devam ederken faiz lobisi bir iyi niyet gösterisi
olarak Ankara, İzmir ve İstanbul’da, Gezi Parkı bahanesi ile 19 gündür ortalığı
savaş alanına çeviren marjinal terörist örgüt militanlarını sokaklardan çekti!
Milli odak ise İsrail’in bu iyi niyet gösterisine karşılık olarak Gezi
Parkı gösterileri ile ilgili çok sert, kararlı ve radikal çıkışlar yapan
Başbakan Erdoğan’ın söylemlerinde yumuşak bir üslup kullanmasını sağladı!
Daha önce Taksim’deki Gezi Parkında yapılmak istenen yeni düzenlemelerin
her ne olursa olsun mutlaka yapılacağını, bundan geri adım atılmasının söz
konusu olamayacağını ilan eden Başbakan Erdoğan, MOSSAD başkanının Türkiye’de
olduğunda hükümet olarak yargı kararlarını bekleyeceklerini, alınacak yargı
kararlarının göstericilerin beklentilerinin aksinde olması halinde Referanduma
gideceklerini söylüyordu!
MOSSAD/ MİT müzakereleri sürerken Taksim Gezi Parkındaki isyanının sivil
unsurlarını oluşturan heyetler ile sanatçılar daha önce hakkında çok sert
açıklamalarda bulundukları, hakaret ettikleri Erdoğan’la görüşmek için
Başbakanlık binasının yolunu tuttular!
Görüşme sonrası ise Başbakan ile uzlaşmaya yakın olduklarını ve isyanın
bitirilmesi gerektiğine yönelik ılımlı ve yapıcı değerlendirmelerde bulundular!
Karşılıklı yapılan bu yapıcı ve olumlu açıklamalar ile iyi niyet
gösterileri sonrasında Taksim’de hayat yine eski günlerine dönüverdi.
Anlaşılan MOSSAD başkanı, İsrail devleti adına bir uzlaşma ve orta yol
bulmak için arabuluculuk yapmak üzere ülkemize gönderilmişti.
Çünkü Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemlerinin arkasındaki gerçek gücün
ülkemizdeki faiz lobisinin olduğunu ilan etmesi ve her konuşmasında bu lobinin
içinde bulunan önemli holdinglerin isimlerini hedef yaparak kamuoyunda
saldırıya geçmesi İsrail açısından son derece tehlikeli bir gelişme idi!
Eğer İsrail, milli devlet ile Gezi Parkı isyanıyla ilgili bir uzlaşma,
anlaşma sağlayarak orta yol bulamazsa bu içimizdeki İsrailcilerin sonu demekti.
Çünkü Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarında sürekli faiz lobisini hedef
göstermesinden de anlaşılacağı gibi milli devletin Taksim isyanın faturasını
faiz lobisine çıkartmak istediği son derece açıktı.
Gezi Parkı eylemleri İsrail ve haçlı batılı devletlerin istedikleri
doğrultuda ilerleyerek bütün il ve ilçelerde toplumsal taban bulup geniş
kapsamlı bir halk isyanına dönüşerek ülkeyi idare edilemez noktaya doğru
sürükleme eğilimi noktasında eğer ümit vaat etseydi o zaman elbette MOSSAD
başkanının uzlaşmak için ülkemize gelmesine gerek kalmazdı.
Ancak Ortadoğu ülkelerinde Arap Baharı benzeri bir halk ayaklanması
çıkarmak için planlanan Gezi Parkı eylemleri, İsrail’in beklentilerinin tam
aksi istikametinde bir trend izlemeye başlayınca iş işten geçmeden müdahale
etmek şart oldu.
Peki, İsrail ve batılı ülkeler sahibi oldukları dış/iç uluslararası medya
gücü ile Taksim Gezi Parkı eylemlerini çığırından çıkarmak için ellerinden
gelen her türlü provokasyonu, manipülasyonu, bilgi kirliliğini, çarpıtmayı,
kara propagandayı yapmış olmalarına rağmen neden istedikleri neticeyi bir türlü
alamadılar?
Çünkü Türkiye, Erbakan’ın Başbakanlığında Refah-Yol iktidarı döneminde bir
küresel provokasyon olan 28 Şubat post-modern darbe yıllarındaki gibi bir ülke
değildi artık!
Öncelikle Çankaya Köşkünde Gezi Parkı olaylarında faiz lobisi ile işbirliği
yapacak bir Demirel oturmuyordu!
Eylemlere destek olan kalemleri satılık medyadaki Tapınak Şövalyelerini
Genelkurmay karargahına çağırıp hükümet aleyhine brifing verecek askeri komuta
kademesi TSK da yoktu!
Yargı bürokrasisinde Gezi Parkı gösterilerine yönelik destek açıklamasını
yapacak üst düzey mensupların varlığından eser yoktu!
28 Şubat sürecinde olduğu gibi Gezi Parkı isyanında da hükümet aleyhine
yapılan protesto gösterilerine katkı sağlayacak ve 5’li çete diye adlandırılan
STK’lar tasfiye edilmişti!
Gezi Parkı isyanını sahiplenip toplumsal taban ve destek sağlayacak Mesut
Yılmaz, Bülent Ecevit, Hüsamettin Cindoruk gibi parti genel başkanlarını bulmak
yeni Türkiye’de mümkün değildi!
Ülkemizde 28 Şubat sürecini perde arkasından planlayan, yürüten, sevk ve
idare eden İsrail işbirlikçisi sermaye ile medya çevrelerinin karteline, tekeline
çoktan bir son verilmişti!
İşte bu gerçeklerden dolayı Gezi Parkı’nda yaşananlar bahanesi ile AKP
iktidarını indirecek bir yeni küresel 28 Şubat sürecini gerçekleştirme imkânı
kalmamıştı.
İsrail ve haçlı batılı ülkeler bu gerçeği anlamakta biraz geç kalınca iş
işten geçmeden AKP iktidarı ile yeniden uzlaşmak ve anlaşmak zorunda
olduklarının farkında idiler!
MOSSAD başkanı Tamir Pardo, işte bu uzlaşma zeminini gerçekleştirmek için
ülkemizi ziyaret etmişti.
MOSSAD başkanının müzakere masasında milli devletten istediği şey açık ve
netti!
İçimizdeki faiz lobisine yönelik Başbakan Erdoğan’ın takındığı sert söylem
ve tavırlarından vazgeçmesi!
Birde faiz lobisini oluşturan sermaye ve iş adamlarına yönelik Ergenekon,
Balyoz, 28 Şubat gibi yargı soruşturmalarına benzer bir yeni adli sürecin
başlatılmaması ve geçmişte Simavi’lere, Dinç Bilgin’e, Uzan’lara, Mehmet Emin
Karamehmet’e yapılan uygulamanın bunlara yapılmaması hususu idi !
Bu isteklere karşı İsrail’in milli devlete verdiği taviz ise Gezi Parkı
eylemleri bahanesi ile sokaklardaki şiddete bir son vermekti.
MOSSAD/ MİT zirvesi sürerken Gezi Parkı eylemlerini organize ettiği
içimizdeki faiz lobisinin de bağlı bulunduğu en büyük Siyonist Baron Rothschild
hanedanlığının güdümündeki İngiltere Başbakanı David Cameron, G8 Zirvesi
toplantısında 2 Türk kadın gazetecinin, sorularını cevaplarken Recep Tayyip
Erdoğan’la ilgili övgü dolu sözler sarf ediyordu!
MOSSAD başkanının ziyaretinin ardından faiz lobisinin önemli unsurlarından
olan ve Taksim gösterilerine katılarak “ Ne sağcıyım, ne solcu, çapulcuyum
çapulcu” pankartı ile dolaşan Cem Boyner, Twitter hesabından “Eve
dönme zamanı gelmedi mi” çağrısı yaparak Gezi Parkındaki gösterilere bir son
verilmesini istiyordu!
Ancak ne var ki, İsrail ve Türkiye arasında derinden süren görüşmelerde bir
uzlaşma sağlanamadı!
Uzlaşma görüşmelerinden bir sonuç çıkmayınca küresel faiz lobisinin
güdümündeki şebeke, Taksim Gezi Parkında sürdürülen eylemlerin devamı
noktasında karar aldıklarını bir bildiri ile dünyaya ilan ettiler.
Direnişe devam kararı Taksim Gezi Parkı gösterilerinin çevrecilikle, doğa
sevgisiyle hiçbir ilgisinin olamadığını savunan hükümet ve medya çevrelerinin
savundukları tezlerin ne kadar haklı ve doğru olduğuna dair bir toplumsal
kanaatin oluşmasına önemli katkılar sağladı!
Olaylarla ilgili yumuşak bir üslup kullanmaya özen gösteren Başbakan
Erdoğan ise Ankara ve İstanbul’da düzenlenen “ Milli İradeye Saygı” mitinginde
dış ve iç tüm faiz lobisi mihraklarına yönelik adeta esip gürleyerek oldukça
tehdit varı bir dil kullandı.
Ankara mitinginin gecesinde eylemin 19. Gününün akşamında Gezi Parkındaki
çadırlar kaldırılarak meydanı tamamen kontrol altına aldı.
Türkiye ile İsrail arasında yeniden baş gösteren ve ABD, AB, Rusya gibi
ülkelerde de uzantıları olan küresel iktidar savaşında milli devletten çok
önemli bir misilleme daha geldi.
Taksim Gezi Parkı eylemlerine destek
vermek için ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da düzenlenen destek mitinglerine
karşılık olarak Makedonya, Pakistan, Malezya, Filistin, Bosna Hersek ve Arnavutluk’ta
Başbakan Erdoğan’a destek gösterileri düzenlendi!
Ardından milli güç odağı, Taksim
gösterilerinin arkasındaki dış ve iç faiz lobisinin kimlerden oluştuğuna dair
bilgileri medyaya servis etti.
Başbakan Erdoğan'ın “3 ay önceden bilgimiz vardı” dediği Gezi Parkı
eylemlerinin, aylar öncesinde ABD'deki Yahudi lobisi AIPAC'in desteğiyle
faaliyetlerini sürdüren Amerikan Girişimcilik Enstitüsü'nde (AEI) geçtiğimiz
şubat ayında yapılan toplantıda “apolitik Türk gençliğini sokağa indirerek
canlı tutmak” için “İstanbul İsyanı” senaryosunun masaya yatırıldığı gerçeği
Yeni Şafak Gazetesinin manşetinden deşifre edildi.
Toplantının katılımcıları ise Siyonist NEO-CON ekibinden olan Donald
Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Bernard Lewis, Elliot Abrams, Richard Perle, John Bolton,
William Kristol ve Douglas Feith.
Ayrıca Gezi Parkı eylemlerine destek olmak için Amerikan New York Times
gazetesine verilen ilanın parasının 40 bin dolarının Yahudi sermayeli Rafagen
adlı ilaç firması tarafından karşılandığı ortaya çıkarıldı.
Bu arada 53 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırısını yalnızca alt
yazı geçerek duyuran ancak Taksim gösterileri ile ilgili 24 saat kesintisiz
yayın yapan CNN’in sunucusu Christiane Amanpour'un, Yahudi asıllı ABD Dışişleri
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Eric J. Rubin'in eşi olduğu anlaşıldı!
Tabi, Gezi Parkı olaylarında deşifre edilen sadece küresel aktörler
değildi.
İçimizdeki uzantıları da kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Günlerdir Taksim’den ayrılmayan eylemcilere gönderilen yiyecek, içecek ve
barınma malzemelerinin Koç Holdinge bağlı Migros Sanal Market üzerinden
gönderildiği ve bu malzemelerin yine Koç’a bağlı Divan Otel’in deposunda ve
TMMOB’ un İstanbul şubesinde stoklandığı ve dağıtıldığı belirlendi.
Gezi Parkındaki eylemcilere içki ve bira temin eden şirket ise Efes
Pilsen’in de sahibi olduğu Anadolu Holding’di!
Daha sonra Emniyet güçleri, Divan Otel ile gösterilerde oldukça önemli bir
sokak gücünü oluşturan taraftar topluluğu Çarşı Grubunun üst düzey liderlerine
baskın yaptı.
Elbette milli devletin bu hamlelerine karşı Dünya Siyonizm’inin de eli
armut toplamıyordu!
MOSSAD/ MİT görüşmeleri sürerken aniden ortadan kaybolan marjinal terörist
unsurlar yeniden sokaklara dökülüp Emniyet güçleri ile çatışmaya ve sokakları
savaş alanına çevirmeye başladılar.
28 Şubat sürecine aktif destek olan ve 5’ li çete diye anılan sendikalardan
DİSK ve KESK genel grev kararı aldılar.
Erdoğan’ı Başbakanlık makamında ziyaret edip ılımlı mesajlar veren – ki
bunların çok büyük çoğunluğu Kripto Yahudi’dir- sanat dünyasının meşhurları ile
medyamızın Tapınak Şövalyesi yazar/ çizer takımı halkı sokağa dökmek için
tahrik ve provokasyonlarına yeniden başladılar.
Gezi eylemlerine katılarak "çapulcuyum çapulcu" pankartı açan Cem
Boyner, MOSSAD başkanının ziyareti esnasında Twitter'dan "Eve dönme zamanı
gelmedi mi?” çağrısı yaparken; MOSSAD'ın İsrail'e eli boş dönmesi sonrası bu
sefer sahibi olduğu Boyner Holding'in internet sayfasında halkı sokağa dökmek
için "çık" başlıklı bir bildiri yayınlıyordu!
Artık bu savaşın ne faiz lobisi açısından ne de milli devlet açısından bir
uzlaşma ile sonlanma olasılığı yoktur.
Bu savaşın 2 sonucu var!
Ya küresel faiz lobisi ve uzantıları bu savaşı kazanarak Sevr’i Türkiye’ye
dayatıp ülkeyi bölüp parçalayacaklar ve Büyük İsrail kurulacak!
Ya da milli güç odağı 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbe
girişimlerinde olduğu gibi Taksim Gezi Parkı sürecini de kontrolü altına alarak
ülkeyi İsrail güdümlü gizli derin yapılanmalardan tamamen temizleyip Yeniden
Büyük Türkiye temelinde Adil Düzen’e dayalı Yeni Bir Dünya kuracak!
İsrail işbirlikçisi faiz lobisine bağlı haber kanallarının AKP'nin
Ankara ve İstanbul'da düzenlediği " Milli İradeye Saygı"
mitinglerinde Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarını baştan sona canlı vermelerinden
de anlaşılacağı gibi bu savaşın galibi belli değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder