KUR’ÂN-I
KERİM’DE ve
KENDİ DİLİNDEN
RESÛLÜLLAH (S.A.V.)
KUR’ÂN-I
KERİM’DE RESÛLLÜLLAH (S.A.V.)
Resûllüllah (s.a.v.)
Kur’an-ı Kerim’de bütün yönleriyle anlatılmaktadır. Biz bu yazımızda onun
doğumu ekseninde bilinmesi gerekenlerden bir kısmını zikretmeyi uygun
görüyoruz.
1. “Hani Meryemoğlu
İsa, ‘Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın peygamberiyim. Benden önce gelen
Tevrat’ı tasdik edici (doğrulayıcı/onaylayıcı) ve benden sonra gelecek Ahmed
adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak (geldim)’ demişti. Sonra onlara (o
Peygamber) mûcizelerle gelince, ‘Bu apaçık büyüdür’ dediler (inanmayıp inkâr
ettiler).”(30)
2. “Onlar ki,
yanlarındaki Tevrat ve İncil’de (ismini) yazılı buldukları o ümmi Nebi ve
Resûle uyarlar. O (Peygamber) onlara iyiliği emreder, kötülükten men eder,
onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Sırtlarındaki ağır
yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir atar. İşte ona iman
edenler, ona saygı göstereler, ona yardım edenler ve onunla birlikte gönderilen
nur’a (Kur’an’a) uyanlar var ya, kurtuluşa erenler onlardır.”(31)
Ayeti kerîmede geçen
Ümmî kelimesi okuma yazması olmayan demektir. Kur’an-ı Kerim’in bir başka
ayetinde; Peygamber’in (s.a.v.) daha evvel hiçbir kitap okumadığı ve sağ eliyle
hiçbir kitabı yazmadığı ifade edilmektedir.(32) Bu durumdaki bir insanın,
kıyamete kadar yaşayacak bütün insanlığın hem dünya işlerini hem de ahiret
işlerini düzene koyan bir kitabı tebliğ etmesi ayrı bir mucizedir.
3. “(Resûlüm) de ki:
‘Ey insanlar! Gerçekten ben, sizin hepinize gönderilmiş Allah’ın bir
Peygamberiyim! O Allah ki, göklerin ve yerin sahibidir. Ondan başka hiç bir
ilah yoktur. O diriltir (yaşatır) ve öldürür. Öyle ise gelin Allah’a iman edin;
Allah’a ve onun sözlerine inanan, Ümmî Nebi olan Resûlü’ne de inanıp ona uyun
ki doğru yolu bulasınız.”(33)
4. “Ey Peygamber! Biz
seni hakikaten bir şahit bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hem
Allah’ın izniyle bir davetci, hem de nur saçan bir kandil olarak… Mü’minlere
müjdele! Kendilerine Allah’tan büyük bir mükafat vardır. Kafirlere ve
münafıklara boyun eğme… Onların eziyetlerine (şimdilik) aldırma. Allah’a
güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.”(34
5. “Hani Allah
peygamberlerden, ‘Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik
eden bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz’ diye söz
almış ve ‘Kabul ettiniz mi?’ dediğinde, ‘Kabul ettik’ cevabını vermişler, bunun
üzerine Allah, ‘O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik
edenlerdenim’ buyurmuştu.”(35)
Bu ayeti kerîmenin
tefsirinde, Abdullah b. Abbas (r.anhüma) şöyle dedi: Allah (c.c) gönderdiği
bütün peygamberlerden söz aldı ki, onların herhangi birisi hayatta iken
Muhammed (s.a.v.) peygamber olarak gönderildiği takdirde ona tabi olacaktır.
Ayrıca ümmetlerinden söz alması için de onlardan söz aldı ki, ümmetleri de
hayatta iken Muhammed (s.a.v.) peygamber olarak gönderilirse ona tâbi olup
yardım edeceklerdir.(36)
6. “Andolsun! Size,
kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız/zahmet
çekmeniz ona çok ağır gelir, onu üzer. Çünkü o, size çok düşkün, mü’minlere
karşı çok şefkatli (ve) çok merhametlidir.”(37)
KENDİ DİLİNDEN RESÛLÜLLAH (S.A.V.)
1. Resûllüllah’ın
(s.a.v.) soranlara kendini tanıtma sadedinde şöyle buyurduğunu, Cübeyir b.
Mut‘im babasından nakletmiştir: “Benim birkaç ismim vardır. Ben MUHAMMED(38)im,
ben AHMED(39)im, ben Allah’ın, kedisiyle küfrü silip yok edeceği MÂHÎ’yim, ben
insanların önünde toplanacağı HÂŞİR’im, ben kendisinden sonra bir daha
peygamber gelmeyecek olan ÂKIB’im.”(40)
2. Ebu Hureyre (r.a.)
anlatıyor: Reûllüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Nefsim kudret elinde olan
Allah’a yemin ederim ki, bu ümmetten her kim, ister Yahudi olsun ister
Hıristiyan, beni işittiği halde benim getirdiğime iman etmeden ölürse o, ateş
ashabından (cehennem halkından) olur.”(41)
3. Hadîs-i kudsîde
şöyle buyurulmuştur: “Şayet sen olmasaydın, cenneti yaratmazdım. Eğer sen
olmasaydın, cehennemi yaratmazdım.”(42) Keza bir başka hadîs-i kudside de, “Yâ
Muhammed! Ben ve sen varız. Senden başkasını senin için yarattım”
buyurulmuştur. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz de, şu münacatı
yapmıştır: “Allah’ım! Sen varsın, ben yokum. Senin gayrını zatın için
bıraktım.”(43) Hepimizin çok çok iyi bildiği âyet-i kerimede ise, “Biz seni,
ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (44) buyurulmuştur. Hal böyle olunca,
bugün bu dünyada onun büyüklüğü nasıl anlaşılabilir?.. Onun üstün kadri ve
kıymeti nasıl idrak edilebilir?.. O ancak kıyamet günü, topyekün insanlığın
onun sancağı altında toplandığı zaman anlaşılabilecektir.
DİP NOTLAR
30) es-Saf sûresi ,
61/6.
31) Araf sûresi , 7/157.
32) Ankebut sûresi, 29/48.
33) Araf sûresi, 7/158.
34) Ahzab sûresi , 33/45-46-47-48.
35) Âli İmran sûresi, 3/81.
36) İbn Kesir, Tefsir, 1, 296.
37) et-Tevbe sûresi, 9/128.
38) Muhammed; çokça övülmüş, senâ olunmuş manasınadır.
39) Ahmed; pek çok medhedilmiş, övülmüş demektir.
40) Buhari, Sahîh, Hadis No: 4517.
41) Müslim, Sahîh, Hadis No: 218, Ahmed b. Hambel, 7856, 8255.
42) Hadis-i Kudsî, Es-Sîretü’n-Nebeviyye, 1, 6 (Sîret-i Halebî kenarı).
43) İmam-ı Rabbani, el-Mektubat, 2, 7.
44) Enbiya sûresi, 21/107.
31) Araf sûresi , 7/157.
32) Ankebut sûresi, 29/48.
33) Araf sûresi, 7/158.
34) Ahzab sûresi , 33/45-46-47-48.
35) Âli İmran sûresi, 3/81.
36) İbn Kesir, Tefsir, 1, 296.
37) et-Tevbe sûresi, 9/128.
38) Muhammed; çokça övülmüş, senâ olunmuş manasınadır.
39) Ahmed; pek çok medhedilmiş, övülmüş demektir.
40) Buhari, Sahîh, Hadis No: 4517.
41) Müslim, Sahîh, Hadis No: 218, Ahmed b. Hambel, 7856, 8255.
42) Hadis-i Kudsî, Es-Sîretü’n-Nebeviyye, 1, 6 (Sîret-i Halebî kenarı).
43) İmam-ı Rabbani, el-Mektubat, 2, 7.
44) Enbiya sûresi, 21/107.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder